ARDA USKAN

ARDA USKAN

Tarihi 16 Ocak 2014

Senarist sizi baş rol yapamaz!

'Karadayı' dizisinde sürpriz bir ayrılık yaşanmış... 'Azmi' karakterini canlandıran Çağdaş Tekelioğlu, diziye veda ettiğini sosyal medyadan şöyle duyurmuş; "Ayrılma nedenim, senaristlerin yanlı davranması ve Azmi rolünü bitirme projesidir!"
Siyasette de böyle değil midir? Önce seçilirsiniz ama 'kendinizi gösteremediğiniz' taktirde kapının önüne konursunuz. Sizi kurtaracak hatta parlatacak tek yol mesleki bilgi ve birikiminizdir. Ne partinizin, ne liderinizin bu konuda elinden bir şey gelmez.
Meslek aktörlükse, yukarıdaki hasletlere bir de yetenek eklenecek! Yetenek, Yaradan'ın sevgili kulu olmanızla başlar ama sonrasında mutlaka 'sizin elinize' bakar! Bu da kaderinize düşen o rolü tüm benliğinizle oynamanız, mimiklerinizle ve sözcüklerinizle harikalar yaratmanız anlamına gelir ki, benim gibi baltaların neden aktör olamadıklarının da cevabıdır. Aktör bolluğunda, diğerlerinden ancak işte bu ölçülerle sıyrılabilirsiniz. Ben sonsuz yeteneğe inananlardanım. Ve filmlerinin hastası olmama rağmen Alfred Hitchcock'un "En iyi oyuncu hiç bir şey yapmayandır, ben onu isteğim gibi yoğururum" demesine katılmam. Hele de önünüzde dört günde çekme zorunda olduğunuz 120 dakikalık bir dizi seti varsa ve zamana karşı yarışıyorsanız. Demek ki yetenek şart. Belki canlandırılan karakterin 'dişiliği' de önemli ama zatıaliniz o dehadan yoksunsanız, Notre Dame'ın Kamburu'nu oynasanız ne yazar...
Bu işlerin bir başka ölçüsü de kuşkusuz, 'kaç para ettiğiniz' gerçeği? Kimine göre en büyük meblağlar en 'haybeye şöhretlere' ödeniyor. Veya torpili olanlara. Oysa bu sektör tek bir şeyi kabul etmez, 'yakinin kartıyla' başrol olamazsınız. Senarist Allah mı?
Geriye kalıyor, senarist sizin için ne yapabilir? Kimi hikayeci, 'karakterlerini oluştururken, insan yarattığı hissine kapılır' malum. Haşa huzurdan bir tür Yaradan'a öykünmedir. Bu yüzden bazı arkadaşlar da en çok senaristlerle aralarını iyi tutarlar. Ki 'ona en güzelini yazsın' diye.
Gördüğümüz kadarıyla 'Karadayı 'nın Azmi'si de aynı isyan içinde. Ama unutmasın ki Azmi yola çıkarken Mahir Kara değildi!
Yani 'Azmi' kendisi için özel yan hikayeler yazılacak bir karakter değil. Altı üstü bu kadar. Role bundan sonra kuş kondurmak ise Sevgili Çağdaş Tekelioğlu'nun görevi.
Adamımız öyle bir yorumlayacaktı ki, ne izleyici vazgeçecekti ondan, ne de senaristi.
Misal Timuçin Esen, ''Gurbet kadını' nda ekranlara ilk kez, o da sıradan bir adam olarak görünmüştü. Sonrası malum.
Bir de şunu merak ediyorum; şu başrol hayal eden aktör ve aktrislerimizden kaçı, dünya klasiklerini oturup izliyor veya okuyor?
Sporun her türlüsünde azimle çalışıyor ?
Veya el becerilerini geliştiriyor, enstrüman çalıp, sözün melodisini öğreniyor?
Evet; İyi bir rol, kısmettir. Ama onu unutulmaz kılmak aktörün işidir. İyi aktör olmanın diğer kuralları... Önce özgün, yani farklı ve yaratıcı ve dahi anlamlı bir kiişilik geliştireceksiniz. Çünkü sıradışı insanların yarattıkları işler hep akılda kalıcı olmuştur. Bundan yoksun bir oyuncu, okulda istediği kadar sağlam teknikler öğrensin, hayat boyu oynadığı karakteri kafalara kazıyamaz.
Bir diğer kural da, yaşam fukarası olmayacaksınız. Bu yüzden hayata farklı açıdan bakacak, beyninizde oluşan fotoğrafı iyi kurgulayacak ve bunu kusursuz bir anlatımla izyeyicinize sunacaksınız. Tabii bu arada hayaliniz de sınır tanımamalı. Bir de samimi olunacak malum. Ki bu önce hücrelerinize, sonra bakışlarınıza nakşetsin.
Hele de kendi dilinize, sadece ihtiyaçlarınızı anlatacak kadar vakıfsanız, ister okullu ister alaylı bu işten hemen vazgeçin ve sadece izleyici olarak kalın lütfen.