ARDA USKAN

ARDA USKAN

Tarihi 5 Ağustos 2013

Bıçak sırtı bir durum!

Çocuklara yönelik tecavüz ve istismar olayları için hazırlanan 'Cinsel İstismar Paketi' kapsamında yer alan önemli bir başlık da, 'Çocuklarını zorla evlendiren anne-babaya, 1 ila 3 yıl arasında hapis cezası verileceği' yönünde.
Demek ki Anadolulu ailelerin yarısına cezaevi yolu göründü. 'Çünküsünü' anlatmayayım isterseniz de biraz örneklere göz atalım. İşe de, sevgili Müge Anlı'nın programına başvuran 'kocaya kaçan kızlar' ve ailelerinden başlayalım.
Şimdi 15 yaşında bir kızın annesi veya babasısınız.
Evladınız okulunda pek başarılı değil.
Tam tersi, bir an önce büyüme telaşında ve ilk iş olarak gönlünü genç bir oğlana kaptırıyor. (Bazen bu oğlanın yaşı kendisinden üç kat büyük de olabiliyor.) İnsanın o yaştayken kandırılmasının ne kadar kolay olduğu da hepimizce malum.
Nitekim sizin tüm dil dökmelerinize, yalvarmalarınıza hatta tehditlerinize aldırmıyor ve oğlanın peşine takılıp gidiyor.
Derken önce poliste, sonra da Müge Anlı'da alıyorsunuz soluğu. Ve büyük uğraşlardan sonra kaçan kız bulunup telefona bağlanıyor. İlk lafı şu; "Para karşılığı beni zorla yaşlı bir adama verecektiniz. Ben sevdiğimle beraberim. Ayırmaya kalkarsanız kendimi öldürürüm. Zaten de karıkoca olduk bile!"
Anneciği itiraz edecek oluyor, cevap biraz haince; "Sen sus orada anne.
Ekranlara çıkıp beni rezil etmeye utanmıyor musun?"
Bu cevabı ve ailelerin gözyaşlarını o kadar çok izledim ki, sonunda şöyle bir fikir hasıl oldu; "Tüm uyanık çocuklar, kamuoyunda kendi haklılıklarının kabul görmesi için bu yalana başvuruyorlar!"
Sonraki gelişmeler de hemen hemen aynı yolu takip ediyor. Binbir yalvarma ile evlatlar çağırılıyor, iki aile bir araya gelip düğün dernek kuruluyor ve aşıklar evlendiriliyor. Peki neden bu telaş?
Bir kere kız 'kirlenmiş' oluyor da ondan. Yani ömrü billah başka bir talibi çıkamaz! Bunun altında yatan en büyük sebep ise, "El ne der?"
Allah o 'el'i bin türlü kahretsin ayrıca.
Türk toplumunun büyük bir kesiminin başındaki en büyük beladır bu. Çünkü bizler 'el' için yaşar, hayatlarımızı onların görüşlerine göre tanzim ederiz. Konu komşu ve akrabaların ağızlarından çıkacak yorumlara o kadar önem veririz ki, çoğu zaman bu uğurda evlatlarımızı bile feda edebiliriz. Lafı fazla uzatmıyorum ama gidin sorun; Bu ülkede düğün ve nikah günü, verdiği kararın yanlış olduğunu bildiği halde 10 dakika sonra gidip istemeye istemeye evlenmiş kaç insan vardır? İnanın tahminlerinizden çok daha fazla. Ve bu yüzden değil midir zaten onca dayağa, hakarete ve elbette mutsuzluğa rağmen evlilikler sürüp gitmekte...

Evet arkadaş kibirliyiz!

Suriye kaşınıyor. Sınırımızda olup bitenler, aslında baltalar elimizde ormana yürümemiz için yeterli sebep. 'Birilerinin' fena halde istediği de bu.
Gücümüz yeter çok şükür ama biz 'tenezzül' etmeyeceğiz beyler. Çünkü bizim devletimiz, Batı tarafından her ne kadar Ortadoğu'nun diğer ülkeleriyle bir tutulsa da, asla aynı kefeye konulmayacak kadar şuur sahibi önemli bir dünya devletidir artık. Bu yüzden '3. dünya ülkesi' yaftasını da alıp bir yerlerine asabilirler!
Hatırlatmak gibi olmasın ama, öncelikle kudretli bir imparatorluğun, Osmanlı'nın torunlarıyız malum. Sonrasında Atatürk gibi bir önderin peşinden, yekvücut olup Cumhuriyet'i kurmuş, bu güne kadar da ayakta tutmayı başarmış, sapına kadar bir ulusuz.
Bizim, Müslüman'ın Müslüman'ı toplu halde katleden halklarla ve yönetimlerle hiçbir alakamız olamaz. Onlar askerin yönettiği bir güruhla topraklarında eşelenir, biz topraklarımız üzerinde adam gibi yaşarız.
Bu yüzden yerli yabancı hiç kimse, Suriye ile dalaşacağımızı beklemesin. Dediğimiz gibi hissiyatımız, geçmişten bu yana sadece bir tenezzül meselesidir.