ARDA USKAN

ARDA USKAN

Tarihi 30 Ağustos 2012

Heykeli dikilesi bürokrat!

Hizmetli bir kadın çalıştığı evi anlatıyor, kulak misafiri oluyorum. "Yaşlı bir karı kocaya bakıyorum" diye başlıyor ve devam ediyor; "Dede çok hasta.
Hanımı da ameliyat geçirmiş.
Ama yemek yapmayı kimseye bırakmıyor. Sabahları 100 kuruş veriyorlar, yarım ekmek ve bir gazete alıyorum..." "... Kirada oturuyorlar hala.
Dedenin emeklisiyle geçiniyorlar.
Evin tek lüksü benim. Maaşımı da zaten oğlu ve kızı veriyor. Son 45 lira elektrik parası geldi mesela, ilk defa kavga ettiler, "Beyefendi siz fazla televizyon izlediniz, ondan' dedi hanımı..." "... Oysa sadece haberleri izliyor dede, ne elektriği? Çamaşır desen haftada bir kere açıyorum makineyi. Gezmeleri yok, tozmaları yok sonra. Ama geçinip gidiyorlar işte. "...Oğulları Ankara'da Cumhurbaşkanlığı köşkünde çalışıyor. Her sabah telefon açıyor, "Canııım Babam' diye.
Onların da tek derdi, çocuklarına yük olmak zaten. Her maaş alışlarında bir milli Piyango bileti alıyorlar bu yüzden. Çıkarsa ev alıp oğullarını hiç olmadık kendi masraflarından kurtarmak. Bu bayramda geldiler çoluk çocuk.
Torunlara, yeğenlere bir şeylerden kısıldı, harçlık verildi..." "... Valla çok memnunum hepsinden. Hele bir de hafta sonu izinden döndüğümde onları pencerede kuş gibi beni bekler görüyorum ya..."
Bunları anlatıyor o 45 yaşındaki yardımcı kadın.
Gördüğünüz gibi ben tek sonuç çıkarıyorum; Bu devirde böyle bürokrat olur mu? İnsan 'ne yapar eder' ana babasına bir ev 'ayarlamaz mı?' Ayarlamayan, ayarlamıyor demek ki! Biz de oturup şaşırıyoruz, 'olması gerekene minnet ettiğimiz bir dünyada' yaşadığımızdan...

* * *
BAZI VAKIFLAR...
'Hayırlı kampanya, vurgunla sonlandı' diyor dünkü Takvim'in manşeti. Reklamcı Zeynep Helvacı ile kısaca televizyoncu diyeceğim Nuri Çolakoğlu'nun birlikte yürüttükleri kampanyadan kötü kokular yükselmeye başlamış.
UNICEF yararına olan bu kampanya sesini, "1 Yıldız Parlar 100 Çocuk Aydınlanır" sloganı ile duyurmuştu biliyorsunuz. Amaçları da çeşitli etkinliklerle para toplayıp, çocuklara yardım etmekti.
Ama şimdiki iddiaya göre bağışların yarısı cebe indirilmişmiş! Bu büyük bir itham aslında. Elbette bu para işlerinde 'genelde' yolsuzluk vardır ama bir o kadar da iftiraya uğrarlar.
Helvacı hanımefendiyi tanımam ama Çolakoğlu'nun bu türden şeylere tevessül edeceğini hiç sanmam.
Olay gerçekse de, kendimden bile şüphe ederim artık.
Ayrıca, burada işler böyle olmuş da diğer dernek veya vakıflarda durum farklı mı sanıyorsunuz? Tabii BAZILARINDA... Mesela devletin tedavi ettiği, yani masrafını yüklendiği insana yönelik kampanyalarda toplanan para nereye harcanır hep merak etmişimdir. Aslında bunu aklıma sokan eski kurt bir gazeteci dost. Yakında bombayı patlatırsa da şaşırmayın.

* * *
'ISSIZ ADAYA GİDERKEN...'
Issız ada değil ama 'Kenya'ya giderken yanınıza ne alırsınız' diye sordular Türk Trophy'nin sunucusu Helin Avşar'a; "Erkek arkadaşımı!" dedi. Yarışmacı Billur Kalkavan da "Genç sevgilimi" demiştir büyük ihtimal.
Oyuncu-şarkıcı Hale Caneroğlu 'kedi ve köpeklerini", Bonus Taner 'sulandırılmış esprilerini', Şener Üşümezsoy yarışmanın üçgeni olarak 'halterini', Cicişler de kavga edecekleri trafik polislerini yanlarına alıp öyle giderler artık. Kimsenin aklına içi tıka basa yiyecek dolu bir çanta almak gelmez.
Hoş henüz bilmiyoruz, Survivor gibi Trophy Türk'te de yarışmacıları açlıkla imtihan edecekler mi? Ama sanmam, ne de olsa vahşi doğa ile baş etmek için güçlü olmaları gerekiyor. Ayrıca yarışmanın formatı, insanları aç bırakıp, tok karınlılara izlettirmek üzerine kurulmamış anladığım kadarıyla. Burada tema, hakiki zorlu koşullarda, hakiki bir mücadele.
En çok Şener Üşümüzsoy'u merak ediyorum. Artık bir iki kişiyi dövmeden gelmez. Ne de olsa hocamız sinirli adam. Bir de konuştuğunu insanoğlu anlamıyor ama oradaki aslanın, kaplanın anlayacağını ümit ediyorum.
Ve tabii Cicişler... Gözümün önüne, ince topuklu iskarpinleriyle zürafaların peşinden koşmaları geliyor, kahkahalara boğuluyor içim. "Aa benim pembe şortumu giymişsin Esra, yolarım seni" "Bak kırıcı oluyorsun isteyerekten Ceyda!"