ARDA USKAN

ARDA USKAN

Tarihi 16 Ekim 2011

Vallahi o tacizci ben değilim!

Kimse umursamadı ama Mutlu Tömbekici çıktı dedi ki; 'Ben bu piyasada, kız taciz eden köşe yazarı olduğunu biliyorum!' Hemen söyleyeyim o ben değilim. Kendi dışımdakileri de bilmem, onlar da çıkıp kendileri yazsın artık tek tek. Desinler ki, 'Tömbekici beni işaret etmedi, ben şu şu şu sebeplerden zaten yapmam, yapamam!'
Mutlu Tömbekici durup söylemedi elbette bunları. Amacı, 'erkek şiddetinin bütün kesimlerde olduğunu vurgulamaktı.' Ama ne var ki yine alayımız töhmet altına girdi. Çünkü açık açık, -bir tek isim vermemişanlatıyor meslektaşım; "En masum görünen köşe yazarlarını biliyorum, tecavüz vakası var bildiğim. Arkadaşlarım çünkü. Kız şikayetçi olmadı, 'gelip benim yanımda ağladı demem' hiçbir kanıt teşkil etmiyor ama insanlar bunların kim olduğunu biliyor.
Basın da kirli. Kimsenin sesi çıkmıyor çünkü herkesin eli kirli!"
Şimdi sıra bu insanların cesurca çıkıp 'Camiayı kirletmeye elim varmadı, tacizci gazeteci benim' demesini bekliyorum.
Ya da Tömbekici'nin o ismi açıklamasını. Ki buradan laf söylemeye hakkımız olsun.
İnsanlar da bizi ciddiye alsın.

* * *
ÖN SEVİŞMESİZ GÜNLER BAŞLIYOR...
Enerji bakanımız Taner Yıldız mesai saatlerinin erkene, saat 7.00'ye alınmasını önerdi, benim direkt aklıma uyku geldi.
Hayır ben de bakan Yıldız gibi orta yaşın üstüyüm, az uykuyla yetinebilirim.
Ama ülke nüfusunun çoğunlukta olan genç kesimi, onlar ne yapacak?
En az 8 saat uyumaları gerekmiyor muydu bu insanların?
Bu durumda önce 3. derece hobi ve alışkanlıklardan vazgeçecekler demek ki.
Sonra sırayla 'doğal ihtiyaçlarını' unutmak zorunda kalacaklar. Mesela iş dönüşü gereksinimlerinden akşam yemeği, bir iki meşgale, çoluk çocuk ve haydi ekran karşısıydı ya... Bu yeni mesai şartlarında bu neredeyse imkansız. Mesela, ya dizi izleyecekler ya sevişecekler! Onun da malum ön sevişmelisi var, ön sevişmesizi var, sonra abdesti filan derken, bir gram uyumadan işe gidilen günler başlayacak.
Bu erken mesai meselesi sadece ev hayatımızda değil, dış dünyamızda da depremler yaratacak ayrıca. Misal artık izlenemeyeceği için, dizi sektörü ve Acun Ilıcalı batacak. Onca çalışan ortada kalacak.
Hatta kanallar reklam alamayacaklarından onlar da birer birer kapanacaklar. Ya da ekranların hakimiyeti Müge Anlı ve Esra Erol'un eline geçecek.
Büyük kentlerdeki gece kulüpleri, sinema, tiyatro gibi eğlence sektörünün iflasını saymıyorum bile...
Ha diyeceksiniz ki, 'Bütün bunlar sadece bir saat erken işe başlayınca mı olacak, bir ton lafı bunun için mi ettin?' Benim anlattıklarım lafın gelişi zaten, sanırım sayın bakanımız da lafın gelişi söylemiş bunu... Yoksa ön sevişmesiz hayat mı olur?

* * *
YASAKLAR!
Şu ülkede günlük hayatta en çok kimin kulaklarını çınlatıyorsun derseniz, Metin Akpınar ve Zeki Alasya'nın derim, daha doğrusu yıllar önce oynadıkları 'Yasaklar' isimli skeçlerinin. Hatırlayın hemen her yasağın parodisini yapmışlardı.
Şimdi ise yasağın doğrudan kendisi parodi.
İlk aklıma gelen Erzurum'da HES'i protesto eden 17 yaşındaki şu köylü kızı. Santralin sahasına girmesi ve köy halkıyla görüşmesi yasaklanmıştı, şimdi biraz hafifletmişler cezayı.
Bugünkü ise, Batman'da faaliyet gösteren Bahar Kültür Merkezi üyesi 13 kişiye, 5 yıl boyunca 'sanat yapmama' cezası kesilmiş.
Grubun solisti Mahfuz Aslan diyor ki, "Yargıtay bu cezayı onaylarsa normal bir kahvede bile şarkı söylediğimizde suç işlemiş sayılacağız." İşin güzel tarafı cezadan sonra daha fazla konser talebi almaya başlamışlar.
Ha hangi nedenden dolayı suçlanmışlar derseniz, izinsiz etkinliğe katılmak.
Sanat yasağı getirilen sanatçılardan bir diğeri ise konser ve yürüyüşlerde def çaldığı için hapis cezası alan ve 4 ay hapis yatıp şartlı tahliye olan Çiçek Tekdemir.
Onun suçu da def çalıp izinsiz kalabalığı coşturmak.
Gülmeyin ayıp.