ARDA USKAN

ARDA USKAN

Tarihi 15 Ocak 2011

Ucube!

Picasso'nun bir tablosuna uzun uzun bakıp, "Ama bu balığa benzemiyor ki" diyen kadına, ustanın verdiği yanıta hep hayran kalmışımdır; "Hanımefendi o balık değil, resim."
Bu girizgahtan da anlaşıldığı gibi modern sanata at gözlüğü ile bakanlardan değilim.
Öğrenemeye, anlamaya çalıştım ve büyük ölçüde de bunu başardım sanırım. Sevgili Hıncal'ı kızdırmayalım ama modern sanatın çok uç örneklerini de keyifle takip edebiliyorum artık.
Ama gençken bir sürü hıyarlığım olmuştu bu konuda.Yıllar önce Paris'te gittiğim, 'Konsept Art' konulu bir sergide, 'sanatçı' resimlerini değil sadece aklındakileri kağıtlara yazmış ve galerinin duvarlarına asmıştı. Bir anlamda 'sanatının konseptini' el yazısıyla anlatıyordu. Bir sürü adamla uzun uzun karşılıklı ahkam kestiğimizi hatırlıyorum. Bu arada iyi ki Hıncal abim yoktu aramızda.
***

Diğer yanda bu tip tartışmalarda, modern resmin kurucularından Rus ressam Kandinsky'nin öyküsünü hatırlarım... "Gördüğümüz nesneler ve doğal görüntüler, bizi ruhumuzun derinliklerinden koparır, yaratıcılığı ve resmi öldürür!" diyerek "yarının sanatını" oluşturmak için Münih Gurubu'nu kuran adam! Sanatçının ve arkadaşlarının1909 yılında açtığı ilk sergide, halk tabloların üzerine tükürmüş, bir parçalamadıkları kalmış. Aralarında Picasso'nun resimlerinin de bulunduğu tüm o eserleri bugün milyonlarca dolar da verseniz alamıyorsunuz...
***

Yani; Vasarelly'lerin, Andy Warhol'ların, Max Ernst'lerin hayranı olan bu sanatsal hücreler topluluğu olan beynim yazıyor bu satırları, aklı selimim değil... (Keşke editörüm sevgili Rahşan şu yazıya bir Max Ernst deseni bulup koysa) Ve konu doğal olarak, başlığa bağlanıyor; "Ucube heykel"
Ve içine doğmuş gibi eski bir arkadaş arıyor... 68 kuşağından, dönmemiş, hala geçmişin soylu kurallarına bağlı. Harbi de solcu... "Abi yaa" diyor, "Kaç gündür kimseye söyleyemiyorum. Heykel düşmanı, sanat düşmanı diyecekler diye ödüm kopuyor...
Ama o heykel gerçekten ucube be abi..."
"Sus" diyorum "fazla konuşma..." Telefonu hemen kapatıyorum. Fikrimi sorar diye ödüm kopuyor çünkü. Nazım'ı bir de Esin'den dinleyin... Slançev Briag, bu gün hiç kimsenin hatırlamadığı, Bulgaristan'ın şirin bir sahil kasabasıdır. Ama 1970'li yılların Türkiye'sinde herkes bilirdi. Çünkü burada her yıl Altın Orfe Müzik Festivali yapılırdı. Katılan şarkıcılarımız ise milli gururumuzdu. Ve o festivallerden birinde ben de o gururu yaşamıştım.
***

"Bütün Türk ekibi, Sofya Büyükelçimiz, gazeteci arkadaşlar Mete Akyol, Arda Uskan, Doğan Şener, Selmi Andak, Fikret Otyam... Yemeklerimizi yiyor sohbet ediyorduk ki Festival komitesi Başkanı Guenko Genof, 'Madam Afşar Grand Prix, Grand Prix' diye bağırarak masamıza geldi... Büyük Ödül'ü almıştık..." Bu satırları sevgili Esin Afşar'ın anılarını yazdığı kitaptan aktardım.
O günlerde ona Türkiye'yi sallayan şarkısının adından dolayı "Bayan Yoh Yoh" derlerdi.
Muhsin Ertuğrul'dan, Jacques Brel'e, Ruhi Su'dan Gilbert Becaud'ya, Abidin Dino'dan Cahit Külebi'ye kadar pek çok dev isimle gerçek bir 'sanat alış verişi' içindeydi.
***

Esin bazen 'Türk olmanın bedelini' de öderdi.
Monte Carlo'da Gilbert Becaud ile birlikte bir konsere çıkmıştı... Becaud "O Türk'ün isminden benimki 40 defa daha büyük yazılacak yoksa çıkmam sahneye" demişti. 'O Türk'ü biri kulağına fısıldamış olacak ki iş tatlıya bağlanmıştı sonra. Ama Esin bu, intikamını bir gece sonra alacaktı; Ertesi gece Monte Carlo'nun kumarhanelerinden birinde Esin makinede şansını denerken arkasından çapkın bir ses duydu, "Kumarda kaybediyorsunuz ama aşkta kazanıyorsunuz galiba..." Türk kızı Esin "Evet" dedi "kocam beni çok sever!" Pis zampara Gilbert Becaud havasını almıştı böylece.
Esin Afşar şimdi Nazım şarkılarıyla yeniden geldi bu fakir kültür yaşamımıza. Bu arada prodüktörü Hakan Eren'e de şapka çıkartmak gerek... 'Kurtuluş savaşı destanı'ndan, 'Tahir ile Zümre'ye kadar unutulmaz Nazım şiirlerini benim sevgili dostumun pırıl pırıl sesinden bizelere ulaştırdığı için. 'Nazım Hikmet ve Esin Afşar', rakı ve balık gibi, Leyla ile Mecnun gibi, Kafka ile Milena gibi çok iyi gidiyor birlikte 'alınınca'. Tabii keyfini çıkarmasını bilene...