ARDA USKAN

ARDA USKAN

Tarihi 26 Eylül 2010

Kaderin cilvesine bakın!

Hayatımın ilk tarihi genelevini, yıllar önce yaptığım bir Anadolu seyahati sırasında görmüştüm. 'Müessese', tarihiydi marihiydi ama tıkır tıkır işliyordu. Hayır, sermayeler öyle sandığınız gibi yaşlılıktan ölmek üzere değillerdi, tam tersi genceciktiler. Sözünü ettiğim 'Karhane'nin bunca yıl aklımdan silinmemesinin nedeni ise, sadece kullanılan binanın 'görkemiydi!' Çünkü burası Selçuklular döneminde, sultanlar tarafından İran'a uzanan İpek yolu kenarlarında inşa edilen kervansaraylardan birinin yıkıntılarına aitti. Tabii Sultan, 13. yüzyılda nereden bilsindi ki, asırlar sonra ilçeden kovulan kiralık kızlar burayı mesken tutacak ve harıl harıl müşteri kabul edecekler... Hatta antik kolonlara, kırmızı dantel iç çamaşırlarını yıkayıp, sıra sıra asacaklar.
Sonra aradan birkaç yıl geçti ve duydum ki bu anıtsal genelev, belediye kararı ile tahliye edilip, diğer hanlar gibi o da restore edilmiş ve turizme sunulmuş. Kızların akıbeti ise bilinmiyor.
Ama o eski yıkıntının önünden geçen her erkeğin kulaklarında mutlaka sesleri yankılanıyordur; "Beyim han'ımıza buyur, susamışsındır!" 'Şimdi aklına nereden düştü bu genelev muhabbeti' diyebilirsiniz...

Şuradan düştü; Geçen gün, Ankara Büyükşehir Belediyesince 'Ulus Tarihi Kent Merkezi Projesi' kapsamında kamulaştırılan genelevlere ait binalar yıkılınca, altından tarihi eserler fışkırmış! Düşünün, bir yanda tarihi doku, diğer yanda kızların donları. Meğer yıllar yılı kadınla erkeğin bu olağan buluşmaları, bir kez daha o seçin dekorlar üstünde gerçekleşiyormuş!
Belediye yıkıma başladığında çok sayıda vatandaşımız ve bilhassa mekanın eski sahibi kızlar çok ilgi göstermişler. Hatta kızlar ilgilerini, iş makinelerinin kazdığı tarihi hazinenin üzerine vesikalarını atarak ifade etmişler. Bilmek isterseniz diye söyleyeyim, yörenin şimdiki adı Bentderesi. Evlerin altından çıkan kalıntılara gelince, Hititler'den bu yana orada kurulan uygarlıklardan kim bilir hangisine ait. Ama Fox'un haberine göre (başka hiçbir kanal vermedi) kalıntılar o dönemin Millet Meclisi binasına aitmiş.
Düşünsenize altta meclis, üstte bizim kızlar...

ANKARA'DA 'DERE' ADINI KARIŞTIRMAYACAKSIN

Madem bu gün Pazar, sululuğa devam... Bentderesi ile ilgili bir hikaye de rahmetli Sevim Tuna'dan; Sanatçımızın da bir zamanlar yolu buraya düşmüş.
Yanlış anlamayın tesadüfen. Ama bakın nasıl? Sevim hanım o zamanlar çok genç. Bir gazinoda programı için Ankara'ya gelmiş ilk kez. Ve kadınlar matinesinde tanıştığı bazı hayranları evlerine çaya davet etmişler. Yola çıkmış.
Bakmış adres çantasında yok.
Hatırladığı, sadece 17 No'lu apartman olduğu. Bir de 'dere' lafı kalmış aklında. Nasıl olsa şoför bilir diye atlamış taksiye. Bundan sonrasını kendi ağzından dinliyoruz; -Şeye gidicem, dedim, hani dereli falan bir semt var ya. Şoför babacan bir adam. Şöyle bir baktı aynadan gülümsedi, -Bentderesi'ne mi?
-Evet oraya, 17 numaraya gidicem. Şoför yine aynadan baktı, -Yeni mi geldin sen?
Ben de gazinoyu kastediyor sandım, -Evet bir ay oldu başlayalı.
-Daha önce neredeydin?
-Daha önce İzmir'de çalışıyordum.
Biraz daha gittik, yine sordu, -Müşteri nasıl, kalabalık oluyor mu?
Gazinodaki program tuttuğu için ben de hevesli hevesli anlattım, -Ooo, müşteri kum gibi kaynıyor. Herkes çok memnun.
-Memnun ha?
-E tabii bütün kadro müşteriyi memnun etmek için uğraşıyoruz.
-Ben epeydir gitmedim, fiyatlar nasıl?
-Ucuz ucuz... çok ucuz.
-Sen çok kalıyor musun?
-Ben yirmi dakika kalıp, iniyorum.
-Yirmi dakika ha... Epeyce. Bari geleyim bu akşam.
-Aaa, gel tabii beklerim... Şoför şaşkın, ben geveze, anlata anlata geldik. Ama bir de baktım, acayip bir yerdeyiz.
-Neresi burası, dedim şoföre.
-Bentderesi, dedi.
Sonra anladım ki ben aslında Bülbülderesi'ne gidecekmişim.