ARDA USKAN

ARDA USKAN

Tarihi 30 Ağustos 2010

Ya televizyonunuz sizi gözetliyorsa?

Evinizdeki televizyon ekranının hem verici hem alıcı olarak kullanıldığını düşünün. Yani bir taraftan siz onu izliyorsunuz, diğer yandan'büyük abiniz' de sizin ne yaptığınıza bakıyor. Bir anlamda tüm mahremiyetinize girmiş oluyor.
George Orwell'in, '1984' isimli romanının konusu aynen bu. Yazdığı tarih ise; 1948. Ta o zamanlar düşünmüş yukarıda anlattıklarımızı. Bir tek yerde atlamış; bu sistemin keşif tarihi konusunda.
Tabii Orwell kitabı kaleme aldığı tarihle çağrışım yapsın diye '1984' demiş olabilir.
Ama o günlerin ekranlarımızın böyle bir kabiliyeti olduğunu sanmıyorum. Olsa olsa bizim onların düğmelerine bastığımız anda vardılar, sonra salak bir karanlığa gömülüyorlardı. Peki bu gün, aynı salak karanlık içinde olan bizler miyiz acaba? Çünkü Orwell'in kehanetinin benzeri şeyler -telefon dinlemelerinden tutun da gizli kayıtlara erişime kadar- bir sürü şey geliyor başımıza. Büyük abi, ki o her kimse hepimizi gözetim altında tutuyor ve bütün sırlarımızı yavaş yavaş ele geçiriyor...
Bunları düşünme nedenim, gelen bir mail. "Büyük otellerde, anahtar yerine elimize tutuşturulan oda kartının içerdiği onca önemli bilgiyi düşünün" diyor. Müşterini adı, adresi, otele varış ve çıkış tarihleri ve kredi kartı numarası vesaire.
Malum otele duhul ederken bu bilgileri bizzat kendi elinizle yazıp veriyorsunuz. Çıkarken de hepsi orada kalıyor. Kartlar ikinci bir kullanıma kadar resepsiyondaki bir çekmecede toplanıyor.
Bu şu demek oluyor; Kötü amaçlı herhangi bir personel veya bazılarınızla yakından ilgili bir meçhul kişilik, kartı alıp scan ederek bilgilerinizi kendi bilgisayarına kolayca yükleyebilir!
Adınıza kullanır, yerinize müthiş maceralara atılır, sizin hanımın üstüne bir kadın bile alabilir!
Bunları anlatıyorum ama bir yandan da eminim Nazillili okur şöyle diyordur; "Beyim ben o beş yıldızlıların yolunu bile bilmem, hangi kodamanlar gidiyorsa onlar düşünsün başına gelecekleri!"
Evet konumuz 73 milyonun küçük bir bölümünü ilgilendiriyor olabilir ama olsun.. Böyle durumlarda elektronik anahtarı asla iade etmeyeceğiz. Ya da üzerinden mıknatıs geçirip kartın beynini hoşafa çevireceğiz. Bu arada sakın çöpe atmayın, tamamen imha yoluna gidin.
Çok mu komplo teorisi gibi geldi? Hiç de değil! Unutmayın George'un büyük abisi her an, her yerde sizi gözetliyor olabilir.
Ne demişler, paranoyak veya şizofren olmanız, bir gün sizi birinin takip etmeyeceği anlamına gelmez...
Orwell'in adamlarının, bizim evi gözetlerkenki halini de merak ediyorum doğrusu...


DİZ BOYU ÇAMURA BUYURUN!
Köşe yazarları arasındaki şahsi tartışmaların, okuyucuyu ne kadar ilgilendirdiği hep konuşulur. Ben, şayet konunun toplumda bir karşılığı varsa olabilir diyenlerdenim. Ama son günlerdeki Reha Muhtar ile Soner Yalçın arasında yaşananlar giderek hem şahsileşti hem tek taraflı çirkinleşti.
Bu çirkinliğin tek tarafında Soner'in internet sitesi var. Olay önce iyi haberci, kötü haberci diye başladı, son olarak Reha'nın çocuklarına, aile yaşamına kadar geldi. 'Reha Muhtar'ın eşini evden kovduğu, bunun üzerine polisin geldiği' gibi lüzumsuz ve çirkin iddialar. Kullanılan üslup ise son derece incitici ve hakaretlerle dolu.
Mesela birinde şöyle diyor, "Rivayetlere göre (....) kendisine gazeteci diyen adam birden başka bir yüzünü ortaya çıkarmıştı. Ve medyada yazılanlara göre bir gün kolundan tutup kadını, dadıları, hizmetçileri kapı dışarı etti. Bundan sonraki sürecin ayrıntılarına dahi girmek istemiyoruz."
Reha'nın haklı olarak çıldırdığı anlar bu anlar işte. Vatan'daki köşesinde canlarına okudu. Bu sıvama üzerine karşıdan bir açıklama geldi ki ilkokul düzeyinde; "Oda tv.com ilke gereği insanların özel hayatlarını yazmıyor. (...) Reha Muhtar haberimizle ilgili yazılı bir açıklama gönderdi. Haberin her cümlesinin yalan olduğunu belirtti. Biz haber doğru veya yalan tartışmasına girmeyeceğiz. "İnsanın aynen onlara benzeyerek "Yok yaaa" diyesi geliyor. Doğru-yalan tartışmasına girmeyeceklermiş! Peki neye gireceksiniz?
Hacet gidermenin bile bir adabı vardır beyler. Kendi ayağına işemeyeceksin mesela.