ARDA USKAN

ARDA USKAN

Tarihi 24 Şubat 2010

Gay dergisine çıplak poz verir misiniz?

Bu soruyu ve başlığı, hoşgörüsüne sığınarak Ertuğrul Özkök'ün bu Pazar yazısından aynen araklamış bulunuyorum. Özkök, o güzelim uslubü ile, Fransa'nın sembolü haline gelen heteroseksüel yüzücü Frederick Bousquet'in, AİDS belasını yeniden gündeme getirmek için ülkenin en ünlü eşcinsel dergisine verdiği 'erotik' pozları gündeme getiriyor. Aslında yazı, Chris Botti'den, Chet Baker'a, vücut dövmelerinin felsefesine kadar ping pong oynayan entelektüel bir düzeyde ama, akılda en çok başlık ve soru kalıyor. Ve de bu hoş yazıdan cımbızlanmış minik bir cümle: "Teşhir edilmeyecekse bir gövde neye yarar ki?"
Tabii ki yazının ana fikri bu değil. Ama başlıktaki soru aklıma çakıldı kaldı. Çünkü bırakın gay dergisini, bir erkek için, çıplak poz vermek başlı başına belalı bir iştir bu ülkede. Ben bir kere verdim, o da sevgili Okan Bayülgen'in bir sergisi içindi, kocaman memelerimi gösterdim.
Ama şanslıydım. Şakir Eczacıbaşı, Hilmi Yavuz, Murathan Mungan, Beklan Algan, Sera Yılmaz gibi, Türkiye'nin en önemli sanatçılarının, Bülent Erkmen'in tasarladığı bir kitapta soyundukları için başlarına gelenler, benim başıma gelmedi.

VE ENTELEKTÜELLER SOYUNUYOR…

Ertuğrul bey çok iyi hatırlar. Çünkü 2000 yılının 9 Mayıs günü Hürriyet'in birinci sayfasında dev gibi bir haber vardı: "Onları hiç böyle görmedik" Ertesi gün de haber, şöyle devam ediyordu: "Soyunanlar konuştu."
Hakkını vermek gerekir ki Hürriyet, insaflı davranmıştı soyunan entelektüeller için. En azından neden soyunduklarını biraz olsun açıklamıştı. Erkmen, 32 ünlü entelektüelin belden yukarısının çıplak resimlerini, fotoğraf sanatçısı Tülin Altılar'a tamamen doğal hallerinde çektirmiş, sonra onları hiç tanımayan, Amerika'da yaşayan Faruk Ulay'a sadece bu görüntülere bakarak metinler yazdırmıştı. Fikir şuydu: İnsanları düşünceleri, bedenleri ile tanıdığın zaman, onlar hakkında sadece bildiklerin ile karar verirsiniz. Ama onları tanımadan, dışarıdan baktığınız zaman, bambaşka hayaller kurarsınız. "Her yüz gibi, her vücut da içinde bir öykü saklar" cümlesinden yola çıkılmış, Andy Warhol'vari cesur bir projeydi bu.
Ama ertesi gün, medyada bir pespayelik başlamış, projeye 'evet' diyen saygın isimler manken ve şarkıcı tayfasının diline düşmüştü. Gazetelerin birinci sayfaları, 'çıplak entellere' ateş püskürüyordu. Bu arada 'Asıl çıplakları' da konuşturmuşlardı: "Entellerin hiçbiri estetik değil." "Bizi eleştiriyorlar ama aynı şeyi onlar yapınca sanat oluyor","Halkın gözündeki yerimizi katlettiler. Demek ki bu insanlar soyunmak için fırsat bekliyorlarmış" gibi saldırılar, başta Tülin Şahin olmak üzere mankenciklerden geliyordu. En acıklısı da hiçbirinin daha kitabı bile görmemiş olmasıydı.
Şakir Eczacıbaşı'nın "çıplak" fotoğrafını anımsadıktan sonra, rahmetlinin Türkçe'ye çevirdiği, Bernard Shaw'un o harika cümlelerini bir kez daha okudum: "Gerçek olan her şeyden utanıyoruz. Kendimizden, inançlarımızdan, geçmişimizden. Tıpkı çıplak bedenlerimizden utandığımız gibi. Ne kadar çok şeyden utanç duyuyorsak, o kadar saygın sayılıyoruz."
Sonuçta Ertuğrul Özkök'ün sorusuna yanıt verelim: Bir gay dergisine soyunmazdım. Utandığımdan değil, çünkü vücudumu görünce, okurlarının gaylikten vazgeçebileceklerini düşündüğüm için...