SAVAŞ AY

SAVAŞ AY

Tarihi 27 Aralık 2011

Şiirlerle git 2011

Şu köhne yılı şiirlerle uğurlayayım diyorum. Çakma Şair hallerimle çiziktirilmiş dizelerle. Sevgiyle...

ÜŞÜYORUM...

Sığındığım saçaklar mı çöktü ne var?
Nedendir böylesi titremelerim?
İliklerime işleyen bu soğuk nerden?
Ne zamandır, zamansız üşüyorum...

Şimdi burda sen olmalıydın aah...
Yalnızlıktan yoldaş olmuyor ki, belledim bunu.
Yalnızlık sokulmuyor, öpmüyor.
Ayazı var yalnızlığın uuuv üşüyorum...

Bi çorba yapsan ısınır içim...
Kanım alevlenir, tutuşur hayat.
Soluğun ılıtır donmalarımı...
Çözülürüm sana, bak üşüyorum...

SOLGUN DEMOKRAT...

Pörsümüş salyangoz eziği,
piçakta silinmemiş kan.
Gecelerde kabus böler uykuyu
Gel de dayan...
Biz biz idik, biz idik,
Ne yaman şeyler idik.
İncirden çekirdekler,
Yelden nem derler idik.
Onları genç infazlar,
Telaş adımlar aldı.
Mateme duracaktık.
Bizi kırağı çaldı...

MES' ELÂ...

dursam yokuş başında seslesem,
"Vehbiiiii!" desem;
"koooş kerrakeni çalıyorlar!"..
sonra, "haydi Abbas, saçmalama.
Kırbaçla uçmaz sinirli seccade"
ya da "neredeymiş İstanbul'un orta
yerindeki sinema?"
ya da "hiç yerçekimli mi olurmuş elin
karanfili?"
mi desem?
aldansam Fuzûli'ye;
"aldanma ki şair sözü elbette yalandır"
gibisinden,
Veysel'e varsam sorsam,
"sadık yâr mıymış,
emin misin?"

AGYİEUS...

Mermer kollarından kudret fışkırır eeey!..
Yollar, sokaklar ve meydanların yüce kralı
Agyieus.
Zaferlerin, efsane kuşlarıyla uçuşur "yendiiik" ötüşleriyle...
Hani 'galip' öyleyse, hangi sokakta mağrur ve
dik başlı gezer tebaan?

Sen...
Sen kullarına 'yanlış' yapmış tanrı
Agyieus'sun tanıdım.
Yorgun dizlerinden bükülüsün kaldırımlarda.
Seyret...
Şehrin ne kadar kirlisi varsa yüzüne faça oldu
heeeey

Alnına yazıdır artık büt-tün fahişler.
Çelimsiz gözlü, yalınayak bebeler.
Tinerci-dilenci-mendilci sabiler.
Kabadayı müsveddesi, akıntı çağanozu.
Zavak, vekil, tellal-ı muhabbet...
Bilcümle sokak ırkının laneti üstünde ohhh.
Yıkıl, seril taşlarına dolapdere'nin.

Mermer çakıllarından olsun
örtüsü caddelerin...

KANATLARI YAMALI KUŞLAR...

Sonra dağlar diz çöktü, vadiler yırtık pırtık.
İsrafil sûr urudu, saçını dağıtarak;
gökyüzü mor öteden dönerken laciverte,
keşiş duaya durdu tasını bırakarak...

Rüzgârlar yelsizleşti, ormanlar yangınladı.
Birden nereden nasıl kanat sesi tırmandı.
Mahlukat dilsizlerken sadece kanat sesi,
'şlap şlap' yankısı bu kuşlar nerden indi?

Gagaları yakuttan sırtlarında ok izi
pençelerinde serçe, gözlerinde av peşi.
ilahlar secde etti o kuş kanatlarına
lakin bütün kuşların kanatlarında yama.

ürkerek tufanından, Nuh haykırdı semâya
"bu ne tuhaf macera bu ne kanatta yama?"
"o yama değil" dedi gök tengrisi orsonot
onlar kuş yaraları,
içleri kan boyalı...

ROSA...

ben sana çok gülerim
hem ben sana gül derim
dur sana gül dereyim
güldür güldür güleyim