SAVAŞ AY

SAVAŞ AY

Tarihi 30 Kasım 2011

Bas gelsin bas gitsin

Teknoloji sınır ötesi harekatına devam ediyor.
Şimdi zorladığı hudut ise televizyon kanal prototipleri. Yani yayın akış çizelgeleri.
Hepimiz biliyoruz ki falanca kanalda şu gün şu saatte filan dizi, yarışma, tartışma, film vardır.
Gazetelerin günlük tv sayfaları her kanalın 24 saatlik yayın akışını bildirir bize.

Oynatalım Osman'cım

Ama artık bu adet bitecek. Sınır zorlayan teknoloji herkesin kendi evinde, dilediği yayını seyretmesine izin verecek.
Hatta ileri geri sarma harekatı bile yapıp bir nevi "Oynatalım Uğurcum" olayını yaşayabileceğiz.
- Oynatalım Melahat - Sar geriye Mümtazcım - İleri yürü Kezban

Tuş edecek

Evlerde bu türden emir komuta zincirleri kurulmasına ne dersiniz?
Bütün bunlar nasıl olacak derseniz hemen izah edeyim. Önce televizyonunuzun video cihazı haline geldiğini düşünün kolay anlaşalım. Elinizde bir kumanda aleti. Üzerinde şimdikilere göre daha fazla tuş var.
Siz o tuşlara basarak dilediğiniz diziyi "şak" diye ekrana getiriyorsunuz. Hatta bir yerini kaçırırsanız ya da tekrar izlemek isterseniz durup, geriye sarıp yine izleyebiliyorsunuz.
Tabii biraz maliyet yaratacak ama internet yardımıyla gerçekleşecek bu teknik sayesinde hayat daha bir hoş olacak.

Sanki

Apartmandaki komşuhanımları düşünüyorum mesela. Sabah kalkmış, etrafı şöyle bir toplamış, arada kahvaltıyı bitirmiş ve koltuğuna kurulmuşlar. Bir elde kumanda diğer elde gazete. Baktıkları sayfada yayınların alayının doluştuğu sanal havuzla ilgili bilgiler var.
Prime Time dedikleri 20.00-23.00 saatlerini beklemeye gerek yok.
Komşu hanım bir basıyor Mahsun'un çektiği dizi geliyor bi daha basıyor polisiyeler, komediler çıkıyor karşısına.
Esra'nın, Seda'nın peşine Petek kızı, akabinde Müge'yi şunu bunu hatta çok özlemişse tee eski dizilerden Süper Baba'yı tık diye alıveriyor karşısına. Bayılıyorum bu teknolojik gelişmelere valla.

Saatli maarif takvimi ve Tuğcu

Duvarlarda olmazsa olmaz Saatli Maarif Takvimi. Çekyat, yatak dolabı filan henüz icat olmadığından, yorgan döşek denk yapılıp sandık üzerine konuluyor, yumuşak bir oturma mekanı elde ediliyor böylece. Mutfakta fitilli, pompalı gaz ocağı.
Tencereler bakır, yemekler tel dolapta.
Babaların elbiseleri mahir mahalle terzilerinin ellerinde küçültülüp, kumaşı da ters yüz edilerek "bize" uygun giysilere dönüşmüş. Çoraplarda kumaş kırpığı yamalar, ayakkabılarda 3 kez yenilenen gizli pençeler.

Çok seviyorum
O devirlerde her çocuğun bir özel arkadaşı, kan kardeşi, can kuşu var. Ben de o devir çocuğuyum, benim de var elbet. Adı Kemalettin Tuğcu. Gözle gördüğüm, yüzünü, şeklini bildiğim biri değil o. Kitap yazıyor ben okuyorum, onu oradan tanımışım ve çok seviyorum. Şimdiki çocuklar adını bile bilmez belki.
Ama okur yazar akranlarımız arasında onunla, yazdıklarıyla karşılaşmamış olan azdır. Nasıldır peki? Mesela Küçük Yusuf'un annesi veremden ölür, babası hasmını vurup mapus damına düşer. Yetişkin çağdaki ablası fena kalpli adamların menfur emellerine alet olup kötü yola düşerken kendisinden 2 yaş büyük abisi Hasan simit satmasına kızan zabıtalardan kaçarken tren altında can verir. Ondan sonraki yaşamı yüz çeşit felaket, irezillik, kepazelik ve sefillikle geçer minik yavrunun. Kemalettin Tuğcu'nun böyle bir hikayesi yok ama, buna benzer acıların içinde ırgalanan onlarca öyküsü, kitabı var.
Okusanız ruhu sevinir belki.