Safranbolu da tabaklanmayan hiçbir tüccar almazdı. O dönem çok para kazanan Safranbolulu işadamları köşkler, konaklar ve 99 odalı evler yaptırmış, bazı evlerin içine çeşme dahi getirilmişti. Safranbolu'da taze köpek dışkısı için tabakhanelerde yaygın olarak binlerce köpek beslenirdi. Ham deri, kıllardan, yağ ve et tabakalarından mekanik olarak temizlendikten sonra kimyasal olarak işlendiği "sama" safhasına geçilirdi. Bu safhada ise taze köpek dışkısı enzimlerine ihtiyaç duyulurdu. O nedenle tabakhanelerin olduğu yerleşim yerlerinde çoluk çocuk ellerinde teneke maşrapalar, köpek dışkısı toplarlar, "sama" işlemi ancak dumanı tüten taze dışkı ile yapılabildiğinden koşarak tabakhanelere yetiştirirlerdi bunları.
Örgüt bile kuruldu
Hayvanların derilerinin işlendiği atölyelere gelirsek onlar da köpek dışkısı için yanar tutuşurlardı. Çünkü bir tek taze köpek b.kunda bekletilen deri yumuşacık, kıl köklerinden arınmış, gözenekleri açık, ince, homojen yani kaliteli olabilirdi. Bu nedenle köpek çiftlikleri kurulmuş, binlerce köpek beslenmiş, üretilmiş ve hatta köpeğin dışkısını sıcak ve kurumadan yetiştirmek için sistemli bir iş örgütlenmesi kurulmuştu oralara. Bugün bu tür dericilik tamamen ölmüş olup, yapay olarak yani kimyasallarla da aynı sonuç elde edilmeye başlanınca köpeklerin de, dışkı toplayıcıların da pabucu dama atılıverdi tabii ki. "Tabakhaneye poh yetiştirmek" de yeni kuşakların nereden geldiğini bilmediği, merak ettiğini de sanmadığım bir deyiş olarak belki de içinde b.k kelimesi geçtiğinden günümüze kadar gelebilmiş.
Safranbolu'da deriyi işleyip kullanılabilir hale getiren meslek erbabına; "Dabbak mısın; it b.kuna muhtaçsın" denirdi.
Şimdi anladınız mı biz o başta sıfatlarını saydığım adam müsveddelerine niye mecburen katlanıyoruz.
Biz de işimizde bir nevi dabbaksak onlara ihtiyacımız var yalan mı.