SAVAŞ AY

SAVAŞ AY

Tarihi 13 Kasım 2011

Haber Perisi ve Amok Koşucusu

Haber Perisi tabiri bizden önceki kuşaklara ait haberci büyüklerimizden kalma bir tabir.
Art arda güzel işler çıkaran muhabirlere takılmak , "haber perisi seni seviyor bugünlerde" demek adeti de o günlerden kalma.
Bir de Amok Koşucusu tabiri var ki o evrensel. Söylentiye göre; Malezya'da Amok adlı bir genç adam bir gün palasını eline alır ve artık her nedense çılgın gibi koşmaya başlar . Sağına soluna bakmadan mütemadiyen koşar koşar koşar.
Önüne geleni ezer, çarpar öldürür. Amok son olarak da bir pazar yerine dalar ve palasını gelişi güzel sallayarak oradaki pek çok insanı paramparça eder.

Hangisi acaba
İşte bu hikayeden mülhem, kar zarar hesabi yapmadan her şeyi kıran döken saldırgan ve yıkıcı kişilikler için Amok koşucusu tabir edilir.
Genelde de öyle ama özellikle son aylarda haber perisi her haberci için adeta bir Amok Koşucusu'na dönüştü. Başka herhangi bir ülkede aylar hatta yıllar içinde meydana gelen üzücü, harabedici olaylar Türkiyemizde 1 hafta içine sığabiliyor çünkü. Şöyle bir gözünüzü n önünden geçirin o son haftalarımızı bakın bakalım hak verecek misiniz vermeyecek mi?..

Artum Kumkapı arası

Güneş ötelerden yeni yeni yüz vermeye başladığında elde kamera sokak gezmelerindeydim. Boş caddelerde özgürce araba sürüyorum ama şöyle "durayım da çekeyim" diyeceğim kallavi bir görüntü yok henüz. Sonunda gele gele Kumkapı Balıkhali'ne düşüyor yolum. Girip bakayım ne hareketler var orada fotoğraflık. Daha aracı park ederken görüyorum onları. Onlar.. Sonradan konuşup dertleşince Somali'den, Sudan'dan geldiğini anladığım Afrikalı delikanlılar.

Nasıl buldularsa?..

Muhabbetten önce yarım saat kadar fotoğrafladım onları. Çünkü memleketlerinden binlerce mil uzakta, Türkiye'de her nasıl bulup buluşturdularsa burayı bulup, teknelerden pazar yerine.. Oradan da kamyonlara sandık sandık balık taşıyorlar. Yani Afrika'dan gelmiş ve hamallık yapmaktalar Kumkapı Balıkhanesi'nde.

Poşet poşet

Biraz sonra fark ediyorum ki içlerindeki o düşsel metronomun tıkır pıkır çalışması vücut dillerini dansçı kılıyor. Her biri yürüyüp sandık taşırken bir yandan da kıvrak mini figürler yapmakta. Ama o ne.. Bu dans edişin başka bir nedeni de varmış, çözüyorum sırrı. Her kımıldayışlarında tıka basa dolu balık kasalarından 3-5 istavrit, izmarit, hamsi dökülüyor yerlere. Ardından gelen birkaç diğer Afrikalı genç eğilip topluyor ve naylon poşetlere dolduruyor o balıkları.

Yaban eller

Kimsenin ses ettiği yok, çünkü o düşen balıklar balıkçılık raconunda "göz hakkıyer hakkı" denen balıklar. Yani çok iri kıyım bir balık değilse kimse sormuyor hesabı.
Sonra dedim ya oturup dertleşiyoruz o gençlerle. Çoğu başka bir Avrupa ülkesine geçiş için vize bekliyor, imkan arıyor.
Bu arada parasız kalıyorlarmış elbette. Günlük nafakayı çıkarmak için hem hamallık yapıyor hem de akşam yemeğinde sofra süsleyecekleri balıkları topluyorlarmış.