SAVAŞ AY

SAVAŞ AY

Tarihi 25 Haziran 2011

Yadigar eşekler

Eşek muhabbeti" saymazsanız, trajikomik bir hikâye sunacağım size.
Balkan Savaşı'ndan sonra Ege'deki kıyı kasabaları ve adalardan göçen Rumlar'dan kalan yadigâr eşekler, on yıllar içinde üreyip çoğalarak binlerle ifade edilecek sayıya ulaştı.
Yörede "yadigâr" diye anılan eşeklerin çoğu, sürü halde ve yılkı atları gibi başıboş yaşarken bazıları sahiplenilip turizmden, taşımacılığa iş görüyor. "Serbest dolaşım hakkı" olan bu sevimli hayvanlara Çeşme'den tutun, Ayvalık, Marmaris ve Datça'nın kıyı kasabalarına kadar her yerde rastlanıyor. Haydi şimdi gelim mevzuya daha derinden girelim. "Burada ne çok eşek var yahu" dedim güldü Garson Mustafa. "Sen daha ne gördün ki Savaş Abi? Kum gibi eşek kaynar buralar" dedi.
Bozukkale, Mesudiye, Selimiye civarında yüzlerce başıboş eşek dolaşırmış, öyle diyor Garson Mustafa. Şaşırıp sorgu suale başladım bu eşek meselesini. O, "Gençmiş, cahilmiş, evveliyatını pek bilemezmiş."
Soruyorum:
- Peki kim bilir?
- Cevdet Amca bilir.
- Nerede Cevdet Amca?
- Aha şurada. Salih Ağa'nın kahvede oturup duruu. Git halleş, dertleş anlatsın sana abi.
Yanına çömüp ince bellide art arda çay yuvarlarken hakkını ben de teslim ettim Cevdet Amca'nın.
Eşek mevzuunun tarihini de, öykülerini iyi biliyor bu yaşlı adam. Kâh gözüyle görmüş kâh birinden duymuş gibi anlatıyor.
Merhum Eşref Şefik'in radyo sohbetlerini anımsatan tatlı dili de caba.
- Ovvv güzel kardeşim ooov!
Balkan harbi öncesinde çok Rum ahali yaşarmış buralarda malum. Her Rum ailenin de ille ki 1-2 eşeği olurmuş. Babalar her gün doğumu bunlara biner bağa bostana gidermiş. Binlerle eşek varmış düşün hele.
- Sonra gitti o Rumlar...
-
Gittiler elbet. Gittiler de eşekleri bırakarak gittiler.
Yanlarına ne alacaklarsa bu eşeklerin sırtına vurup kıyıya, teknelerin yanına kadar taşıttılar.
Sonra sırtlarındaki semerleri bile alıp kayıklara bindiler, onları başıboş bırakıp açıldılar denize.
Şimdi gördüklerin o "Yadigâr Eşekler"in torunlarıdır.
- Kimse sahiplenmemiş mi bunları?
- Hükümet derde derman olmak istemiş. Yazık bu zavallı hayvanlara diye emir çıkartmış kaymakamlara. Kale burçlarında, köy kırlıklarında toplamış, yedirip içirmişler önce.
Bazılarını sahiplenmek isteyen olmuş ama ne zor iş. Yuları yok semeri yok. Tutup kulağından çekmeye çalışsan inat hayvan bu.
- Gel dersin gelmez he mi?
- Sen oradan çekersin, o direnir, kazık eder ayağını kıpırdamaz. O sırada önümüzden 'serbest dolaşım hakkı' bulunan bir çift eşek geçiyor.
İşaret edip soruyorum.
- Bunlar onların torunları mı yani Cevdet Amca?
- He yaa!.. Onların torunları.
Biz fazla ilgilemiyoruz ama elin Alaman'ı, Fransız'ı gelip fotoğrafını çekiyor, insanla konuşur gibi konuşuyor bunlarla.
Güldürdükleri bile oluyor onları. Gördün mü sen hiç gülen eşek. Kahkaha atar gibi güler, anırır bu eşek milleti, şaşarsın ki öyle böyle değil...