Tarihi 18 Nisan 2014

Manzara!

Neredeyse ruhların bile kuşatıldığı bir ülke halindeysek. "Bu kuşatmayı nasıl yaracağız?" diye sormanın bir anlamı olmadığını biliyorum.
Kuşatılmayı hissetmeyenleri gördükten sonra!
***

Manzarada görünmeyenler görünenlerden değerliyse.
Bu manzarada ruhani ressamlığın sihri mevcut demektir.
Görmek istemeyenlerce görülemez.
***

Para! İlle de para!
Şerefli para, şerefsiz para!
Bu kadar para kazanma isteğinin, birçok şeyi yok edeceğini elbette biliyoruz da.
Kardeşin kardeşi para için satmasının bedelinin ödeneceğini de herkes bilmeli.
Ahlaksızlık ayıp değil artık.
Genetiğiyle oynanan gıdalara suskun kalınacak da...
İnsanların genetiğiyle mi oynanmayacak.
Çiçeğin tozu, arının balı bile değiştirildi.
İnsanların eski halleri mi değiştirilmeyecek.
Üstelik yeniçağın manzarasına böyle resimler yakıştırılıyorsa!
***

Bekleyin.
Buğday tarlaları özel konutlar için harcanırken.
Çocuklarımızın parklarına bile gökdelenler dikilirken.
Sadece kuraklık ve facia anonsları değil.
Manzarayı bu kuşatılmaya sessiz kalanlar tamamlamalı.
Ağaçların olmadığı bir ülkede fırtınayı düşünebiliyor musunuz?
***

Yalancı maviler istemediğiniz kadar!
Ama Türkiye'nin üzerine çöreklenmiş kara bulutlar manzarada görülmüyor.
Dindirilmesi imkansız yağmurlar da yağacak elbet.
Sindirilmesi mümkün olmayan hazımsız istekler de. "Her koyunun kendi bacağından asılacağını" atasözlerine geçirmiş bir ülkenin, koyun bacağına gösterdiği özeni bumeranga göstermesi gerekirdi.
Herkesin bumerangının kendisine döneceğini bilmeyenlere, gerçekleri öğretecek bir hayat varken üstelik.
***

Manzarada; ortalık hiç ölmeyecekmiş gibi duran insanlardan geçilmiyor.
Oysa hayatın ölümle imzaladığı anlaşmayı bugüne kadar hiçbir canlı bozamadı.
Manzarada toprak da bir ayrıntı.
Oysa toprak hayatın da öznesidir, görülmeyenlerin de.
Ve ihaneti asla bağışlamaz.
***

Bağışlamayacak da!

***

Bizim ülkemizde herkes yasalar önünde eşit değildir. 2104 yılında bile!

***

Telif hakları

Telif haklarının peşine düşen bir avukat, mahkemede hakimin karşısında.
Ama davanın kadın hakimi, telif haklarını iç eden davalıya dönüyor. "Aman ha" diyor. "Banyoda şarkı falan söyleme. Bunlar bunun için bile telif isterler!"
Hakim böyle söylerse.
Türkiye'deki telif haklarının, bırakın Avrupa seviyesine gelmesini.
Yerinde saymasını bile başarı sayabiliriz.
Bizlere "yazıklar olsun" demekten başka şeyler düşüyor elbet. "Banyoda şarkı söylemeyi" emek hırsızlığıyla bir tutan hakimlere inat!

***

Gözlerin bu sevdanın
En kalleş haliydi
Vedasız gideceğin
Her halinden belliydi

Hani ölüm ayırırdı
İkimizi bu sevdadan
Beni inkar edemezsin
Bıraktığım anılardan

Düşündükçe
Çılgına dönüyorum
Sana yabancı bir elin
Dokunuşunu
Hiç bekleme beni
Teslim olmuyorum
Kendime ayırdım
O son kurşunu

Hakkı YALÇIN