Tarihi 22 Mayıs 2010

Ölüm ülkesi

Daha bir gün önce, maden işçilerinin cansız bedeni çıkarılmıştır, toprağın altından.
Anaların, eşlerin, kardeşlerin çığlıkları, insan olanın bağrını yakar.
Tırışkadan matemi vardır politikanın.
Nasılsa tünele yüklenmiştir günahlar. İşbaşı yapan işçiler, yeni ölüm listeleri olarak, kaderin karşısına çıkar.
***

Adına ekmek parası denir.
Ekmeğini taştan çıkarmanın bedeli, niye ölümle ödenir?
Oysa biri bilgisayar kursuna başlamıştı.
Biri evleneceği kız için gelinlik bakmaya gidecekti, diğeri düğün davetiyelerini dağıtmıştı bile.
Hepsi de hayatın bir yanına tutunmuştu da, onların ölümüne davetiye bastıranlar için, "ağlatan madenci öykülerinin" ne hükmü olur ki.
***

Türkiye: Ölüm ülkesi. İnsanların yediğine, içtiğine, genç kızların etek boyuna karışan politika, yaşamasından sorumlu olduğu işçilerin ölümüne karışmaz.
Bu nasıl sistemdir ki, her köşede ağıt sesleri.
Bu nasıl ülkedir ki, canla, kanla dönüyor değirmeni?
***

Ne acıdır ki... "Ülkenin işçileri birleşin" diye bas bas bağırsanız duyulmaz. İşçilerin bu kadar kolay öldüğü bir ülkede, işçilerin hakkını savunmayanlar el üstünde taşınır. Ölüm müzayedelerinde, açık artırmaya çıkar meslekler.
Bir gün tersane işçileri, ertesi gün maden işçileri.
Hazin vardiyalarında birer birer düşerler.
Gazeteler göstermelik yas tutar birkaç gün.
Ertesi günü birinci sayfalarının sağ üst köşelerine, yavşak bir kadın bulurlar.
***

Düşündüğünüz zaman görürsünüz.
Her işçi, kendisinde olmayanı başkasında arar.
O yüzden sebepsiz yaşanmaz hiçbir şey.
***

Ben işçilerin cümlesine yakışan bir slogan buldum. "Birimiz hepimizi yalnız bıraktık.
Hepimiz bir olduk, birbirimizi yaktık!"