Tarihi 11 Şubat 2010

Sokak açılımı

Bir arkadaşım, "Aslında gazetecilerin de sokağa açılması gerekiyor" dedi.
"Ben zaten sokaktayım" dedim.
Yine de üzerime alındım ve rastgele deyip, yoksul mahallede bir eve girdim.
Çizgili pijamalarıyla bir baba karşıladı beni.
Karısı solgun, evin ilkokul çağındaki çocuğu ezik bir fotoğrafın içinde.
Tekel işçilerini sordum, "Onlara nasıl destek veriyorsunuz?" diye.
"Onlara destek vermesi gereken, bizlerden önce sizlersiniz" derken, gözlerinden ateş çıktı.
Medyaya karşı yitirdiği saygının belgesini sundu bana.
Hiç şaşırmadım.

***

Sonra yandaki evin kapısını çaldım.
Sefaletin gölgelemediği bir mutluluk buldum karşımda.
Güleç bir karı koca, iki çocukları var.
77 yaşındaki bir çakalın, 7 yaşındaki kıza sarkıntılık ettiği haberini okumuşlar gazetede.
"Çocuklarımızın başına bir şey gelmesin, yeter" dediler.
Televizyon dizilerindeki sevişme sahnelerinin, aile yapısına zararını sordum.
"Bizim öyle dizilerle işimiz yok" dedi kadın.
"Bu şehvet eşkıyalarını boşver" dedi adam.
Bu duygulara şaşırdım, yalan değil.

***

Son bir ev ziyareti yapmak istedim, onlar işaret ettiler gideceğim yeri.
İki emekli, iki yaralı kuş...
Çektirdikleri bir fotoğrafın içinde oturuyorlardı sanki.
Evin içinde küçük bir kütüphane.
Gözüm, Dostoyevski'nin Suç ve Ceza'sına takıldı.
"Çok kitap okuduk" dedi adam, "Ama ülke de bizim canımıza okudu."
"Anayasa'nın değişmesi hakkında ne düşünüyorsunuz?" diye sordum.
Adam bu soruyu bekliyormuş sanki.
"Özgürlük ve insan haklarının olmadığı bir ülkede yaşlanmaktan daha acı bir şey yoktur" diye cevapladı beni.
Karısı eşlik etti.

***

O geceden bana kalan...
Gazetelerimizi okutmak için, önce insanları okumayı bilmeliyiz.
Özellikle de namuslu insanları.