Tarihi 22 Ekim 2009

Vicdan hakimliği

En azılı katillerin bile, takım elbise ve kravatla hakim karşısına çıkarıldığı bir ülkede...
Dağlık kıyafetiyle, hakimin karşısına çıkma hakkını elde edenleri görünce. "Hukukun açılımı" dedim.
Acı acı gülümsedim.
***

Suç sayılan sözlerin tutanağa geçirilmediği, kişiye özel sorgulama biçimini görünce...
Hapishanelerdeki kader mahkumlarını düşündüm.
"Ey! Sevgili kader mahkumları" diye haykırdım. "Sizleri affettirmek boynumuzun borcudur!"
***

Açılıma karşı değilim, ayrımcılığa karşıyım.
Atatürk'ü sevenlerin suçlu, Apo'yu sevenlerin masum sayıldığı ülke düzenine...
Barışa karşı değilim.
Adaletin çaresizliğine karşıyım!
Hukukun teslimiyetine!
Ve devleti sınayan çapulculuğa.
***

Yoksa, namluların soğumasını en çok biz istiyoruz. Mitralyözlerin sesinin kesilmesini.
Duvarların yıkılıp, köprülerin onarılmasını en çok biz destekliyoruz.
Çünkü bu dağlar da bizim, denizler de.
Bu köyler de bizim, şehirler de.
***

Bir yanında halaylar çekiliyor ülkenin.
Bir yanında öfkenin yumrukları sıkılıyor.
Alttan almakla, yasaların üzerinde tepinenleri izlemek arasında "vicdan hakimliği" yatıyor.
Çünkü biliyoruz ki, sevinenler de bizim, kızanlar da.
Çanlar da bizim, ezanlar da.
***

Bir yanında, bağrına yangın düşüyor şehit annelerinin.
Bir yanında, sesine kuşlar konuyor Kürt annelerinin.
İki resmin arasında sessizce gidip geliyoruz.
Çünkü biliyoruz ki, müjdeler de bizim, sitemler de.
Bu şenlik de bizim, matemler de.
***

Çünkü bizler yargıçlık yapan vicdanımızı hala öldürmedik.
Adalet bizim ruhumuzda.
Çadırda değil!