Ekrem Kızıltaş

EKREM KIZILTAŞ

Tarihi 25 Mayıs 2015

Bu, bizim hikayemiz...

Türkiye dizlerinin üzerine çökertilmiş bir ülke olarak değerlendirilirdi eskiden. Düşme emaresi gösterdiğinde, ensesinden çekip tekrar dizlerinin üzerine durdururlar; ayağa kalkabilmek için hamle ettiğinde ise ensesine vurup tekrar dizlerinin üzerine çökertirlerdi... 20'li yılların sonunda ve 30'larda dışarıdan gelip uzun bir süre çalışarak, güya 'sanayileşme raporu' hazırlayan yabancı uzmanların hepsi aynı şarkıyı söylüyorlardı: 'Sakın sanayileşmeye heves etmeyin, siz tarım ülkesi olarak kalın!..' Tavsiye niteliğindeydi belki, ama aslında bir emirdi bu.
50'li yıllara kadar 'sen bir tarım ülkesisin; çalış, üret, sat ve böylelikle kalkın!' hikayeleriyle oyaladılar bizleri.
50'li yıllarda başlayan ayağa kalkma hamlesini 1960 Darbesi ile durduranlar, bundan sonraki ayağa kalkma girişimlerini önlemek için, anayasayı bir sürü fren/takoz mekanizmaları ile donattılar.
Şartlar zorladığı için, aslında istemeyenler bile sanayileşmeyi arzuluyor olsa da, 'şeftali yetiştirmek nenize yetmiyor' diyenlerin talebi ile, 'doğru, şeftali üretmek nemize yetmiyor' diyenler suyun başını tutuyordu hep. Bu ülkenin uçağını yapabilmek için adeta devlerle boğuşan ve sonunda devlet gücüyle mağlup edilen Nuri Demirağ'ın yaşadıkları...
Bu ülkenin kendi motorunu yapacağına inanan ve bunu yaptığı gibi motor fabrikasını da kuran Erbakan Hoca'nın nasıl engellenmeye çalışıldığı... Cumhuriyet tarihinde, bu ülkenin kendi ayakları üzerinde durabilmesi için atılan adımların nasıl engellendiğini dinlerken, gözleri yaşarmayacak belki bir kişi bile yoktur bu ülkede.
Sadece bu mu?.. Türkiye hemen her sahada kendisini inkara zorlanıyor, aksine adımlar atılması ise bir şekilde engelleniyordu. İsrail'i ilk o tanıyor, Cezayir'in bağımsızlığına red oyu veriyor, Batı'yı adeta kutsarken, Doğu'ya hep arkasını dönmek zorunda kalıyordu.
Bütün olup bitenlere maruz kalan, çilesini çeken Milletimiz, her şeyi de not ediyordu. Bu kötü günler bir gün sona erecek ve bu milletin gerçek evlatları geminin dümenini teslim alacaklardı... Buna inanıyor, bunun böyle olacağını iyi biliyor ve bekliyordu milletimiz.
2012 sonlarında devlet çarkını güçlü bir şekilde devralan kadro, özellikle de yakın tarihi iyi bilen ve kötüsünün ne olacağını da bizzat yaşayarak öğrenmiş insanlardan oluşuyordu.
Mutlaka, ama mutlaka ülkenin ayağa kaldırılması gerektiğini biliyorlardı... Ve bunun kolay olmayacağının da farkında idiler.
Osmanlı'nın son dönemlerinden itibaren memleket üzerine oynanmış bütün oyunları öğrenmiş; nasıl baş edebilecekleri konusunda kendilerini iyi eğitmişlerdi.
Vesayet için oluşturulmuş fren/takoz mekanizmaları ile başladılar işe. Kolay olmadı, ama çoğunu kırıp dağıttılar. 'Sırtına vurup elinden lokmasını aldıkları' bir Türkiye yerine, kendi ayakları üzerinde durabilen ve kendi kararlarını alabilen bir Türkiye çıktı ortaya.
Ekonomi, sağlık, eğitim, bayındırlık... hemen bütün sahalarda sağladığı gelişmelerle şaşırtan ve dahası artık kendi rotasını kendisi belirleyen bir Türkiye...
Yakın zamanda yaşanan gelişmelerin anlamı ise şu: Muhalefeti ve paralel hareketi yedeğine almış olan güçler, Türkiye'yi tekrar dizlerinin üzerine çökertmeye çalışıyor, haberiniz olsun!..