Ekrem Kızıltaş

EKREM KIZILTAŞ

Tarihi 29 Nisan 2015

İntihar operasyonu

7 şubat 2012'de MİT Müsteşar ve mensuplarını ifadeye çağırmaları usulsüzdü. 17-25 Aralık için PO L-NET 'e herhangi bir kayıt düşmeden polise yaptırdıkları hazırlıklar ve UYAP 'A işlemeden sürdürülen savcılık safhası da öyle. 17 Aralık'ta gerçekleştirilen gözaltılar ve ardından yaşanan tutuklamaların usulsüz ve dahası hukuksuz olduğunu, sonradan alınan 'takibata gerek yoktur' kararları da gösterdi.
Sıradan insanların kavrayabilmesi zor olsa da, emniyet ve yargıdaki gücünü pervasızca kullanmaktan zerre kadar çekinmeyen Paralel Örgüt sebebiyle, hakikaten büyük badireler atlattık.
Pandora'nın Kutusu açıldıkça, 7 şubat ve 17-25 Aralık'ta yaşananların aysbergin sadece görünen kısmı olduğu ortaya çıktı.
Devletin en üst düzey yetkililerini dinleyip bir yerlere servis etmeler, ülkemizi uluslararası alanda sıkıştırabilmek isteyenlere koz vermek amacıyla MİT TIR'larına musallat olmak.
Hele, kendisini dini bir cemaat imiş gibi gösteren Paralel Örgüt'ün, kul hakkından bihaber olduğunu ortaya koyan KPSS sınavlarındaki akıl almaz tezgahlar.
Son olayla, tabir caizse 'tüy diktiler'.
Son olay; yani yetkisiz mahkemelerde yok hükmünde kararlar aldırıp, cezaevinden tutuklu kaçırma operasyonu düzenlemeleri.
Pervasızlığın derecesini anlayın ki, o mahkemeler, yok hükmünde olduğunu iyi bildikleri kararlarında direndiler bir de; hakimleri tedbiren açığa alınıncaya kadar.
Bütün olup bitenlerin, özellikle de herhangi bir netice alınamayacağı bilindiği halde cezaevinden tutuklu kaçırmaya kalkışma bize aslında ne anlattığı üzerine kafa yoruyor herkes.
Varlıklarının devam ettiğine dair 'yıkılmadık, ayaktayız' mesajı vermek için yaptılar belki...
Ya da baştan verdikleri bilinen, 'içerde fazla kalmayacaksınız' sözünü yerine getirmek üzere, karambolde beceririz diye düşündüklerinden... Uluslararası çevrelerde, yetkisiz de olsa mahkeme kararlarının kaale alınmadığı algısı oluşturmak niyetiyle yapmaları da ihtimal dahilinde.
Niyetleri ne olursa olsun; bu operasyonun, başta onlara inanıp tahliye edilecekleri karşılamak niyetiyle Silivri Cezaevi kapısına doluşanlar olmak üzere, izleyenler açısından manası, bu işe kalkışanların aslında intihar ettikleridir, ötesi değil. Bir tatil gününün gece yarısında, yetkisiz olduğu herkesçe bilinen mahkemeler aracığıyla kotarılmaya çalışılan bir operasyondan
bahsediyoruz çünkü.

Yok hükmünde

Yok hükmündeki kararınızı yok hükmünde olarak değerlendiren kararımızla alakalı olarak verdiğiniz 'yok hükmünde' kararı, yok hükmündedir.
Biraz karışık, tıpkı bir tekerleme gibi. Açarsak şöyle oluyor: 32. Asliye Ceza Mahkemesi'nin yetkisiz olarak verdiği tahliye kararları hakkında, 10 Sulh Ceza Hakimliği'nin verdiği 'yok hükmündedir' kararı ile ilgili olarak, 32.
Asliye Ceza Mahkemesi'nin verdiği 'yok hükmündedir' kararı, yok hükmündedir...
Yine de biraz karışık, değil mi? Ama idare edin. Bundan daha açığını yazmaya kalksak, yerimiz yetmez...
Eğer HSYK'nın ilgili dairesi kanun ve nizam tanımayan hakimleri 'tedbiren' açığa almamış olsaydı, bu tekerleme sürer giderdi...
Mesela şöyle: Yok hükmündeki kararınızı yok hükmünde olarak değerlendirdiğimiz karara karşı aldığınız yok hükmünde kararını yok hükmünde sayan yok hükmünde kararınız da yok hükmündedir... Neyse ki iş bu kadar uzamadı ve kendilerini hukukun da üzerinde
zannedenlere pabuç bırakılmadı.