Tüp bebek kanser yapmaz

Yüzbinlerce çifti evlat sahibi yapan tüp bebek, kanser riskini ve anormal doğum riskini azaltıyor

Kaynak GAZETE Giriş Tarihi 28 Eylül 2014 Güncelleme 28 Eylül 2014, 00:49
Tüp bebek kanser yapmaz

İÇİNDEKİLER

Sayın okuyucularımız, 1978 yılında ilk tüp bebeğin doğumundan itibaren dünyada şuana kadar yüzbinlerce tüp bebek doğdu. Yapılan çalışmalarda bu çocukların bazılarında anormallik olduğu gibi bir takım endişeler ortaya çıktı. Ancak anormallik oranı tüp bebekle doğmayan çocuklara nazaran daha farklı değildir. Yumurtlamayı artırmak amacıyla kullandığımız ilaçların da meme, rahim ve yumurtalık kanseri yaptığıyla ilgili tereddütler mevcut.

KANSER RİSKİ AZALIYOR

Ama şimdiye kadar tüp bebek tedavisi geçiren kişilerin bebekleri olması durumunda meme ve rahim kanseri çocuğu olmayan kişilere oranla daha azdır. Yani tüp bebek yolu ile kanser oranlarını arttırmak şöyle dursun, azaltıcı bir etki dahi yaptırmaktayız. Peki tüp bebek tedavilerine yıllarca devam edip çocuğu olmamış gruplarda ise çocuğu olmayanlar diğer gruplara nazaran farklı bir artış söz konusu değildir. Tek şüpheli olay yumurtalık kanseridir. Yumurtalık kanserinde "sınırda kanser" diye adlandırılan özel bir tipdir ki bu cins bütün yumurtalık kanserinin yüzde 5'i civarında hafif bir artış izlenmektedir. İşin güzel yönü ise değişik kısırlık ve tüp bebek tedavileri sonunda gebe kalmayan gruba 2 yıl kadar doğum kontrol hapları verildiği zaman yumurtalık kanseri riski tedavi olmayan insanlara nazaran daha bile azalmaktadır. Tüp bebek ilacı alan kişilerde geçici bir iştah artışı, vücutta şişme, göğüslerde ağrı gibi şikayetler sıkça söylense de bunlar geçicidir ve adet olduktan sonra kaybolmaktadır. Tüp bebek ilaçlarının nadir yan etkilerinden bir tanesi de hiperstimulasyon dediğimiz yumurtalıkların aşırı uyarılmaları sonucunda meydana gelen bir tablodur. Yumurtalıklar çok büyükmekte yumurtalıktan sızan sıvının karında ciddi miktarlarda birikmesi, akciğerlere ulaşması ve genel bir vücut ödemi yapması söz konusudur. Tüp bebeğin ilk yıllarında zaman zaman rastlanmakta olan bu sorun günümüzde yakın kontrol hormon tahlilleri ile ve bazı özel ilaçlarla önlenebilmektedir.

SORU: Annem uzun yıllardır varis hastası. 2 yıl önce rahim ağzı kanserinden dolayı radyoterapi ve kemoterapi gördü. Tedavilerden sonra rahatsızlığı daha da arttı. Bize ne önerebilirsiniz?

CEVAP: Yapılan radyoterapinin kılcal damarları tıkamasından dolayı artmış olabilir. Aynı zamanda radyoterapi bacaklarda şişmeye, ödemede yol açabilir. Bununla ilgili bir cerraha görünmenizi öneririm.

SORU:
29 yaşında 3 çocuk annesiyim. Bütün doğumlarım normal oldu. Doğumda aldığım kiloları vermek için zayıflama ilacı kullanıyorum.
Genellikle ishal durumu var. Vajinadan dışkı geldiğini farkettim. İnternetten araştırdım, rahim ağzı kanseri belirtilerindenmiş. Çok tedirginim. Yardım edin.

CEVAP: Sayın okuyucum bu durumun kanser belirtisi olabilmesi mümkün değil. Doğum esnasında doğumun kolay olması için yaptığımız Epizyotomi dediğimiz kesinin kalın bağırsağı zedelemesinden kaynaklanmış olabilir. Bu durumda teşhis konulması ve gerekirse yeni bir ameliyatla bu durumun sonlandırılması lazımdır. Veya yanılıyor olabilirsiniz.

SORU: Adet kanamalarım 10-15 gün çok yoğun oluyor. Doktor çikolata kisti, sonra miyom ve rahim duvarının 16mm olduğu söylendi. Şimdi ise 9 mm.. Kan ve başka ilaçlar kullandım. Kanamalarım azaldı fakat göğsümdeki kistler büyüme yaptı. Ayrıca rahim ağzında yanma hissediyorum ve bazen sık tuvalete çıktığımda hafif pembe kan geliyor. Bu problemlerim ve tedavim yaklaşık 3 yıldır devam ediyor.

CEVAP: Sevgili okuyucum bazı rahimler ne yapılırsa yapılsın yoğunluğu adet kanaması yapar. Yalnız miyomunuz varsa ve bu büyükse alınması gerekebilir. Küçükse ilaç tedavisiyle rahim zarında kalınlığın önlenmesi mümkündür. Bu arada çocuğunuz varsa ya da bir çocuk istek durumu varsa bütün bu tedaviler değişebilir. Başka bir çocukta planlamıyorsanız rahme konan ve içi ilaçlı bir takım özel spiraller vardır. Bunlar adet kanamasını azaltır, miyom büyümesine iyi gelir, çikolata kistlerinde baskılar.

Prof. Dr. Teksen ÇAMLIBEL