Cemiyetimizdeki birlik ve beraberliği tehdit eden, Cenâb-ı Hakk'ın kesinlikle haram kıldığı büyük günah: Gıybet

Dedikodu… Yanınızda bulunmayan kişiyi konuşmak, onun rahatsız olacağı özelliklerinden ve davranışlarından bahsetmek.

Kaynak GAZETE Giriş Tarihi 18 Temmuz 2013 Güncelleme 19 Temmuz 2013, 01:51
Cemiyetimizdeki birlik ve beraberliği tehdit eden, Cenâb-ı Hakk’ın kesinlikle haram kıldığı büyük günah: Gıybet

İÇİNDEKİLER

* Gıybet en büyük günahlardan biridir. Adam öldürmek, hırsızlık, zina etmek, kumar oynamak, içki içmek gibi günahlar herkes tarafından tiksinti uyandıran çirkin fiillerdir ve bunlar büyük günahlardandır. Ancak gıybet aynı bu büyük günahlar gibi Allah katında haram sayılan işlerden olduğu gibi toplum içerisinde sinsice, sessizce yayılıp durmaktadır. Kur'an-ı Kerîm'de Cenâb-ı Hak, gıybeti alenen haram etmiştir. Efendimiz (s.a.s.) gıybetten ümmetini sakındırmıştır. Gıybet, birlik ve beraberliği bozan, hiç farkında olmadan ahiret hayatını ziyan ettiren çok büyük bir günahtır.

* Gıybet Arapça "gayb" kökünden gelir. Âlimler buna şöyle izahat getirmiştir; bir kişiyi konuşurken yanınızda yoktur, yani onun gıyabında konuşursunuz. O, bu konuşmayı duysa rencide olacaktır. Belki gizlice yaptığı bir kabahati görüp anlattınız, belki bir ayıp değil elbisesini, saç şeklini, konuşmasını konu ederek ondan bahsettiniz… Bu çok basit bir dedikodu gibi görünse de gıybettir. Haramdır, günahtır. Hatta bir kişinin gıyabında ondan bahis açıldığı vakit kaş gözle yahut mimiklerle onu çağrıştıracak hareketler yaparak da gıybet olur. Yani gıybet sadece sözle olmaz. En ağır gıybetlerden biri de kişinin fiziki özellikleri, soyu sopu ve yaradılıştan gelen bazı huylarını konuşmaktır.

GIYBET SADECE SÖZLE OLMAZ
* Bu günaha gıybet isminin verilmesinde şöyle bir incelik olduğunu da zikrederler. O an yanınızda bulunmayan bir insanı konuştuğunuzda sadece o kişiyi yok olarak kabul etmezsiniz. Sizi işiten ve gören Allah Teâlâ'yı da yok olarak kabul eder ve konuşursunuz. Sanki ahiret gününde hesap yok ve Allah Teâlâ'nın melekleri kaydetmiyormuş gibi gaflet içinde bulunmuş olursunuz. Böyle bir düşünce zaten başlı başına bir günahtır. Her kulun, hele ki müminlerin sahibi Hz. Allah'tır.

* Bir kişi aleni olarak her yerde günahı işliyor, büyük günahları yahut Allah Teâlâ'nın razı olmadığı fiilleri herkesin içinde açıkça yapıyor ise onun bu halinden bahsetmek gıybet değildir. Ama ibret alınsın ve insanlar kendilerini düzeltsin yahut sakındırsın diye konuşuyorsanız günah değildir. Yoksa bu lüzumsuz şeylerden konuşmak, boş işlerle uğraşmak olduğundan o da günahtır ve lüzumsuzdur. İnsanların toplumdan sakladıkları bazı kabahatleri varsa ve sizin tanıdığınız bazı kişilerin bu ahlakı kötü insanla ticaret, evlilik veya başka birliktelikler kurma ihtimali varsa, uyarmak kastıyla o kişinin huyunu karşı tarafa anlatmak gıybet değildir. Çünkü bu cemiyeti veya insanları zarardan korumak içindir.

KİŞİDE OLMAYAN ŞEYLERİ SÖYLEMEK DOĞRUDAN İFTİRADIR.
* Bir kişide olmayan şeyi onun gıyabında konuşmak gıybet değildir. Doğrudan iftiradır. İftira ise en az gıybet kadar büyük günahtır. Dinde olmayan bir şeyi anlatmak, Efendimiz'in söylemediği bir şeyi hadis diye söylemekten sonra en büyük iftira, iffetli bir kadına işlemediği bir günahı isnat etmektir. Gıybet, iftiraya da çanak tutar. Kişiyi, yalana, hasede, kine sevk eder. Gıybet kalpteki sevgileri bitirir. Cemiyetteki birliği berbat eder.

* * *
GIYBETTEN KORUNMANIN ÇARELERİ
* İlk çaresi gıybetin haram olduğunu, zinadan daha şiddetli günah olduğunu kabullenmektir. Bu husustaki değerli âlimlerin yazdığı eserlere şöyle bir yarım saat ayırıp, okuyup öğrenmektir.
* Gıybetin nelerden kaynaklandığını iyi tespit etmektir. Bunları şöyle özetleyebiliriz
1. Allah'ı unutmak: Kişi Allah Teâlâ'yı unuttuğu zaman gıybet eder. O sebepten zikirle ve daimi dikkatle kalbini ve düşüncelerini kontrol etmeye çalışmalıdır.
2. Kişi sevmediğinin gıybetini yapar: Gıybet etmemek için şunu düşünmelidir. "Yahu ben bu adamı sevmiyorum, fakat gıybetini yaparsam bu adam ahirette yarın karşıma çıkacak benim sevaplarımı alarak ya da günahını bana yükleyerek onunla helalleşmeye çalışacağım. Ben bu sevmediğim adamla dünyada karşılaşmak istemezken niye ahirette karşıma davalı olarak çıkmasını isteyeyim? Gıybet etmeyeyim de bu adam yüzünden azaba uğramayayım." diye düşünebilir, böylece gıybetten vazgeçer.
3. Kendimizden aşağı gördüğümüzden ya da çekemediğimizden dolayı bir kişiye gıybette bulunuruz: Bunu bilen insan tekrar düşünür ve ondan daha aşağı bir duruma gıybetle düşeceğini idrak eder ve hemen bu günahı terk eder.
4. Bazı gıybet edenler kendilerini daha üstün göstermek için bunu yaparlar: O zaman da şunu düşünmelidir. "İnsanlar aptal değil, benim bu konuşmamdan kendimi daha yüksek göstermeye çalıştığım elbet anlaşılacaktır. Konuştuğum insanlar bu durumu görecekler ve onlar bu zilleti fark edeceklerdir. Böyle küçük düşmektense gıybet etmeyeyim, dünyamı da ahiretimi de berbat etmeyeyim."

* * *
GÜNÜN YAZISI
GIYBET EDENİN TÖVBESİ
Gıybet eden kişi ilk önce samimiyetle Allah'tan mağfiret dileyecek ve bunu yapmamak üzere tövbe edecek. Fakat maalesef bu kâfi değildir. Gıybet ettiği kişiye, "Kardeşim, arkadaşım ben falanca zaman senin hakkında, gıyabında konuştum hakkını lütfen helal et" diyerek tabiri caizse alttan girecek, üstten çıkacak bir şekilde muhatabın gönlünü alacak. Ahirette rezil olmaktansa dünyada biraz sıkıntı çekmek iyidir. Bu arada bir kolaylık olarak zikredelim, nasıl gıybet ettiğini söylemesi şart değildir hatta bu hususta biraz tevilli konuşabilir. Samimiyetle konuşursa elbet karşıdaki de insandır, ona hakkını helal edecek, kişi de vicdan ve ahiret azabından bu hususta kurtulacaktır. Gıybet ettiği insan ölmüşse yahut onunla artık görüşme imkânı kalmamışsa kişi tövbe ettikten sonra gıybetini yaptığı insan için hayır - hasenat, sadaka yahut duada bulunarak onunla ruhi bir alaka kurar. Hem Rabbine karşı, hem de gıybetini yaptığı o insanın ruhuna karşı samimi bir tövbe yaptığını göstermiş olur. Evliyadan bir zat komşusuna dervişleriyle bir tatlı göndermiş. Bu ikramı alan kişi hemen bu veli zatın yanına gelerek "Efendi hayırdır, tatlı göndermişsiniz lakin sebebini anlayamadım?" diye sormuş. Hazret de şöyle cevap vermiş "Hakkımda epeyce bir gıybet yaptığınızı maalesef duyuverdim. Sonra benim günahlarımı almakta ve yüklenmekte bu kadar fedakâr davranışınız karşısında ben de size güzel bir ikramda bulunayım diye düşündüm. Benim günahımı dağlar yüklenemezken siz gıybetle üzerimden alıverdiniz. Müsaade edin de biz de şu kadarcık bir ikramla teşekkür edelim" buyurmuş. Hem o kişiyi ikaz etmiş hem de orada kucaklaşıp sarılarak helalleşmişler. Cenâb-ı Hak bu velinin irşadıyla o kişiye tövbe nasip etmiş.

* * *
GÖNÜL SAHİFESİ
Musa (a.s.) yağmur duasına çıkıyor fakat yağmur yağmıyor... "Yâ Rabbi; Peygamberin olarak, Peygamberinin ümmeti olarak senin huzuruna geldik. Sen, duaları reddetmeyen Allah'sın. Ama duaları hemen kabul etmediğinde, bunda bizim için bir ikaz vardır. Hatamız ne, günahımız ne, sevabımız ne?" diyor, "Aranızda nemmam vardır" diyor Hz. Allah, yani laf taşıyıp söyleyen. "Yağmur duasına o geldiği için indirmedim rahmetimi" diyor. Musa (a.s.), "Yâ Rabbi; bir daha yağmur duasına çıkınca, o nemmamı yanımıza almayalım. Kimdir o?" deyince, Hazreti Allah buyurmuş ki, "Ben nemmam değilim. Şimdi sana söyleyip de ben de mi nemmamlık yapayım?" Her duyduğu lakırdıyı sağa sola taşıyana nemmam denir.

* * *
AYET-i KERiME
* Ey inananlar, zandan çok sakının. Zira zannın bir kısmı günâhtır. Birbirinizin gizli şeylerini araştırmayın; biriniz diğerinizi arkasından çekiştirmesin. Biriniz, ölmüş kardeşinin etini yemeği sever mi? İşte bundan iğrendiniz. O halde Allah'tan korkun, şüphesiz Allah, tevbeyi çok kabul eden, çok esirgeyendir.
Hucurat 12

* * *
Hz. İnsan'dan insana sesleniş
HADiS-i ŞERiF
* Gıybetten sakınınız, muhakkak ki gıybet, zina etmekten daha şiddetli bir günahtır.
Tabarani
Gıybet günah ve kabahatin cemiyette yayılmasını tetikler, gizli kalmış olan çirkinlikleri etrafa bulaştırır. Ortada günah olmasa bile insanların ardından konuşmak, onları ayıplamak, cemiyetteki ve kalpteki sevgiyi öldürür. Kin ve nefret tohumları eker.

* * *
SORDUM ÖĞRENDİM
* Ezan ve kamet arasında yapılan duanın kabul olacağına dair rivayet var mıdır?
Duaların her zaman kabul görme umudu varsa da, bazı özel vakitlerde yapılacak duaların kabul görüp reddedilmeyeceğine ilişkin hadis-i şerifler vardır. Ezan okunurken, ezanla kamet arasında ve kamet getirildiğinde yapılacak dualar da bu kabildendir. Bu konuda Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: "Ezan okunduğunda sema kapıları açılır ve yapılan dualar kabul olur. Kamet getirildiğinde dua reddedilmez." (İbn Ebi Şeybe). Hz. Peygamber (s.a.s.): "Ezanla kamet arasında yapılan dua reddedilmez." buyurdu. Bunun üzerine sahabe; "Ey Allah'ın elçisi! Ne dua edelim? " diye sordular. Hz. Peygamber (s.a.s.): "Allah'tan dünya ve ahirette afiyet/sağlık dileyiniz." buyurdu
(Tirmizi).

* * *
Ya Rabbi bize hakikati hakkıyla görüp uymayı nasip eyle. Ya Rabbi bâtılı, çirkinlikleri ve senin katında hiçbir değeri olmayanları bize hakkıyla göster ve kaçınmayı nasip eyle. .
Âmin