Gezi olayları sonrasında gazetecilere ve medya kuruluşlarına yönelik protestoların basın ve ifade özgürlüğüne zarar verici seviyeye yükseldiği görülmektedir.
Malesef bazı kesimlerce medyaya yönelik büyük bir provakasyon yapılmaktadır.
Protesto ve eleştiri demokratik bir toplumun en temel haklarından birisi olmakla birlikte, bu protestoların gazetecilerin can ve mal güvenliğini tehdit eder seviyeye yükselmesi endişe vericidir.
Özellikle son bir kaç haftadır, çeşitli basın kuruluşlarının bulunduğu noktalarda gece gündüz demeden tacize varan kitlesel protestolar yapılmaktadır. Hatta bazı zamanlarda taş ve sopalarla saldırılmakta ve iş yapılması engellenmektedir.
Medya kuruluşlarının binalarına zarar verilmesi, bina çalışanlarının güvenliklerinin tehdit edilmesi, yayın araçlarının tahrip edilmesi demokratik bir hak olarak kabul edilemez.
Bazı gazete ve televizyonların medya kuruluşlarına yönelik protestoları, hedef göstereren bir dille provoke etmesi, programlar yapması, alt yazılar geçmesi ise gazetecilik meslek etiği ile hiç bir şekilde bağdaşmamaktadır.
Haber kaynaklarının çeşitlendiği günümüzde medya kuruluşlarının yaptıkları editoryal tercihler basın özgürlüğünün bir gereğidir. "Bizim istediğimiz şekilde haber yapacaksınız" anlayışı bu özgürlüğün kısıtlanması anlamına gelir. Demokratik bir toplumda herkes istediği medya kuruluşunu takip etmekte veya etmemekte özgürdür.
