Sivil darbe!

Genel Yayın Yönetmenimiz Ergün Diler'den sarsıcı bir bilgi daha: Hüseyin Kıvrıkoğlu ile çalışmış bir isim aradı. 'Özel Paşa askerleri kışkırtmak için Genelkurmay'ı mesken tutan sivilleri açıklamalı' çağrısı yaptı...

Kaynak GAZETE Giriş Tarihi 11 Ocak 2012 Güncelleme 11 Ocak 2012, 01:35
Sivil darbe!

İÇİNDEKİLER

Kenan Evren, İsmail Hakkı Karadayı, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hilmi Özkök, Yaşar Büyükanıt, İlker Başbuğ, Işık Koşaner ve Necdet Özel...
Hepsi birbirinden değişik özellikler gösteren Genelkurmay başkanları...
Aynı koltuğu paylaşsalar da hayat ve siyasete hep farklı baktılar... Kimi demokrasiye inandı kimi ise elindeki silaha... Kimi faşizmi elden bırakmazken kimi demokrasi çıtasını yükseltmek için hem ordu ile hem sivil güçlerle mücadele etti... Genelkurmay koltuğuna oturan isimler değişse de ne gariptir ZİYARETÇİLERİ bir türlü değişmiyor.
Dün babası geliyordu, bugün oğlu geliyor...
Dün sabah ANKARA'ya inince Hüseyin Kıvrıkoğlu ile kader birliği yapmış bir isimle telefonda buluştuk. Büroya gelinceye kadar kendisini dinledim. Anlattıkları aslında ANKARA'da gizliden gizliye akıp giden bir hayatı ortaya koyuyordu. Dostumun söyledikleri şüphesiz çok önemliydi. Ancak beni en çok etkileyen bir cümlesini yazının başlığı yaptım... İşte telefona sığan o sözler:
Darbeye karışan askerler içeri tek tek alınıyor. Alınsınlar...
Bunda bir problem yok. Ancak siz gazeteciler sivilleri neden görmezden geliyorsunuz. Ne dün ne de bugün GENELKURMAY'a elinde DOSYA ile gelen sivilleri bilmiyor ve duymuyorsunuz. Kenan Evren'den beri gelenler hep aynı FAMİLYA... Ben yıllarca Genelkurmay'ın özel katlarını kontrol ettim.
Bütün ilişkiler gözümün önünde yaşandı. Paşalara gaz veren çok işadamı, gazeteci ve medya patronu gördüm...
Fırsat bulup burada araya girerek sordum: "Peki biz nereden bileceğiz sizin doğru söylediğinizi. Hadi ben sizi tanıyorum okuyucuyu nasıl ikna edeceğiz?" "Efendim ben de tam olarak oraya geliyordum. Genelkurmay'ın GÜNEY KAPISI'ndan içeri girer girmez sizi karşılarlar. Ve hemen oracıkta yaşınızdan, işinizden ayakkabı numaranıza kadar kayıt ederler. Yani kayıtsız bir sinek bile GENELKURMAY karargahına giremez... Şimdi karargahta özlenen bir tablo var. Sivil iradeyi tanıyan ve önemseyen bir kurmay heyeti görev başında... Sizin aracılığınızla Özel Paşa'ya sesleniyorum: 'Ne olur son yıllarda askerleri kışkırtmak için koridorları mesken tutan sivilleri açıklayın. Herkes asıl DARBECİLERİ görsün. Koca koca patronlar, CEO'lar, gazete sahipleri ve profesörler orduyu ayağa kaldırmak için neler yaptı ortaya çıksın'..." Sözün sonunun geldiğini hissedince tekrar araya girdim.. "Kim bu isimler, örnek verir misiniz?" "İsterseniz 27 Nisan e-muhtırasından başlayayım.
Büyükanıt ve İkinci Başkan Ergin Saygun'un hiç yanından ayrılmayan bir profesör vardı. Profesörün eşi Yunanlıydı...
Kötü birşey olduğu için söylemiyorum. Sadece NOT düşüyorum.
Bu profesör en son olarak ULUSAL kanalda çalıştı...
İlhan Kesici'nin de yakın dostu olan bu profesörün Büyükanıt ve Saygun'la arasından su sızmazdı. Hatta 27 Nisan bildirisini onun kaleme aldığını söyleyenler bile oldu!
Devam edelim... İlhan Kesici de Hurşit Tolon'un çok yakın dostuydu.
Sık sık temas kurarlardı. İşadamı SEFER ULUSOY ise Genelkurmay'a en çok yolu düşen kişiydi. Özel olarak ağırlanırdı. Devamlı misafirdi anlayacağınız... İbrahim Fırtına'yla aralarından su sızmazdı...
Cem Uzan'ın hem avukatı hem sağ kolu olan Bilgin Yazıcıoğlu, Şener Eruygur'la temasa çok önem verirdi..
Eskiye dönelim; senin hemşehrin YÜKSEL Çakmur, Kenan Paşa'nın has adamıydı. Saygıda kusur etmezdi... LOCKHEED'ın Türkiye temsilcisi Murat Dural'ın Genelkurmay ziyaretleri çok önemlidir. Milli Savunma Bakanlığı'nı da ihmal etmezdi... Hava Kuvvetleri eski Kurmay Başkanı E. Hava Pilot Korgeneral Tevfik Fikret Alparslan, Dural'ın yanında Dedeman Oteli'nin karşısındaki ofiste emekli olduktan sonra görev yaptı. Bu ofiste Genelkurmay ve Kuvvet Komutanlıklarından emekli olmuş 30'un üzerinde eleman çalışır. Bunlar Dural ile TSK arasında köprüdürler."
Dostum o kadar çok isim saydı ki bunlar aklımda kalanlar...
Madem ileri demokrasi ve büyüyen Türkiye tek amacımız, o zaman, askerler kadar işbirlikçileri olan SİVİLLERİ de tanımalıyız...
Unutmayalım ki para olmadan kimse darbe yapamaz... Askerleri içeri alırken ERGENEKON'un para ayağını gözden kaçırmayalım... Belki işler biraz durulunca Özel Paşa o ziyaretçi defterlerini basına açar... Bizler de akşam gün batımından sonra Genelkurmay'a sızan SİVİLLERİ görürüz... Bunları gördüğümüzde de Türkiye artık bambaşka bir Türkiye oldu demektir... Haydi hayırlısı...