Dündar çileden çıkıyor

Selim Edes, "Rüşvetin belgesi mi olur p...venk" dedi. Aynı anda Engin Civan için "Vur" emri Çakıcı'dan geldi. Silahlar çekilirken ilk davranan Dündar oldu

Kaynak GAZETE Giriş Tarihi 18 Temmuz 2010 Güncelleme 18 Temmuz 2010, 00:00
Dündar çileden çıkıyor

İÇİNDEKİLER

Dündar Kılıç'ın hakemlik yaptığı Kıyıkent'teki toplantı, kısa sürede alevlendi. Engin Civan kendisine para verildiğini reddediyor, Selim Edes sürekli onun üstüne gidiyordu... Bir ara Civan, ses telleri zorlayarak bağırdı: "Ben sana az mı kredi verdim, onlara say... Belgen var mı? Nasıl ispatlayacaksın?" İşte o anda Selim Edes, tarihe geçecek olan o cümleyi söyledi: "Rüşvetin belgesi mi olur p...venk." Dündar'ın bardağını taşıran bu son cümle olmuştu: "Hepiniz defolup gidin evimden..." Aynı dakikalarda, Tevfik Ağansoy, telefonla Londra'daki Alaattin Çakıcı'ya durumu bildirmişti. Bir kulağı onda olan Dündar, telefonun öbür ucundan "Vur" emrinin geldiğini duydu. Bir tuzağa düşmüştü.

HESAP SORULUYOR
Eğer Civan kendi evinde öldürülürse, bundan Dündar sorumlu tutulacaktı. Civan ve Selim Edes kovuldukları evin kapısına doğru yürürlerken, Dündar tabancasını çekti ve Ağansoy'a doğrulttu... Bakışları ve sesindeki ifade, karşısındakilere onun geçmiş günlerdeki acımasız kararlılığını hemen hatırlatmıştı. Dündar Kılıç'ın evinde adam vurulmazdı... Kiminle hesapları varsa gitsinler başka yerde haletsinlerdi işleri... Çakıcı'nın adamları Ağansoy ve Haluk Uçar mesajı almışlardı. Bu eski tüfeğin tetiğine dokunurken parmaklarının titremediğini bilecek kadar alemi içinde yaşamışlardı... Dündar, yan gözle pencereden baktı. Civan ve Edes ayrı ayrı arabalarına binmiş gidiyordu. Yavaşça indirdi tabancasını... Toplantı bitmişti... Diğerleri gitti. Birkaç saat sonra Engin Civan, o yağmurlu günde, Şişli'de arabasından inerken vücuduna dört kurşun yiyecekti. Bu olay, artık alemdeki yeni babanın Alaattin Çakıcı olduğunun inkar edilemeyen belgesiydi. Belki rüşvetin belgesi olmazdı ama merminin olurdu... Dündar Kılıç, Nişataşı'ndaki evine dönmüştü. Dündar'ın aklı o yaşananlardaydı. Neyi paylaşamıyorlardı bunlar, ne biçim insanlardı... Hele rahmetli bir Cumhurbaşkanının eşi neden kendisiden yardım istesindi? Ama telaffuz edilen paralar çok büyüktü... Televizyonu açtı... Ekrandaki haber bültenindeki spiker onun kanını donduran şu cümleleri söylüyordu: "Emlakbank eski genel müdürü Egin Civan, 4 kurşun ile vuruldu. Hastaneye kaldırılan Civan'ın sağlık durumu...." Öylece kaldı Dündar... Düzen tümüyle çarpılmış mıydı? İş dünyası ve mafya el ele mi çalışmaya başlamıştı ya da biri diğerinin önüne geçmeye mi başlamıştı? Bu soruların yanıtını o günlerde çok güvendiği gazetecilerden biri olan Savaş Ay'a şu cümlelerle anlatacaktı: "Bu sistemde ve düzende bir bulaşıklık var. Bu düzen böyle devam ettikçe, suçlular da ihanet edenler de çoğalacak, Bize mafya diyorlar. 120 metrekarelik evde oturuyoruz. Ne boğazda villamız var, ne köşkümüz, ne şatomuz ne de yatımız... Bu arada 500 milyon dolar çalıyorlar. O yılda kamu bankalarından kime ne kadar teminat, kredi verilmiş buna bakın...İşte mafya budur." Herkes kedisine göre haklıydı. Egin Civan yıllar sonra bunların tertip olduğunu söyleyip Edes'i suçlayacaktı. 10 Şubat 2009'da Aksiyon dergisinden 2 soru, 2 cevap:

Edes ile Özal ailesi yakın. Kredi istedi de mi vermediniz, yoksa istemedi mi?
Şimdi siz de aynı hataya düşüyorsunuz. Oradaki problem iktidara yakın inşaat şirketlerinin aldığı kredi falan değil. Bunların çok büyük bir arazisi vardı Anadolu yakasında. Anakent'ti, sonra Ataşehir oldu. Araziyi almış, Emlak Bankası'yla da ortak işe başlamışlar. Yıllar geçmiş, işi bir türlü bitirememişler. Avans verilmiş. Yani işin artık iyice cılkı çıkmış. Bunların arazilerine sonunda el koydum. Ucuza kapatılmış ve ucuza kaybedilmiş bir şey var. Edes, benim yaptığımı zannediyor. Buradan çok ciddi husumeti var

Selim Edes de buraya mı dayandırıyor rüşvetle ilgili olayı?
Yüzde 100 buraya dayalı. Çünkü çok komik demeçler var o ve ailesi tarafından gazetelere verilen. Yoksa benim alacakverecek konularında ne kadar sadık olduğumu en iyi Edes'in damadı Okan Tapan bilir. Ya bir insan görevden ayrıldıktan 3 sene sonra rüşvet mi olur? O günkü medya da bunu anlamak istemedi.

AĞANSOY'UN İFADESİ
Aslında o kadar kolay geçmemişti. Daha sonra yaşanacaklara göz atmadan önce, 1998 yılında öldürülen Tevfik Ağansoy'un mahkemede verdiği ifadenin tutanağına bir göz atalım: "1994'te Çakıcı'nın isteği üzerine Kanal 6 televizyonu sahibi Ahmet Özal ile Doğuş Holding patronu Ayhan Şahenk arasındaki parasal ihtilafı Özal lehine tehditle çözümledim. Çakıcı'ya sorduğunda Çakıcı "Para önemli değil Özallar gibi dostumuz olsun" dedi. 14 Eylül 1994'te Zeynep ile Semra Özal'ın sekreterleri, Uğur Çakıcı'nın Alkent'teki evine teşekkür için gitti. Selim Edes, Engin Civan'da 5 milyon doları olduğunu, faiziyle birlikte 8 milyon doları bulduğunu, eğer tahsil edilirse kendilerine 2 milyon dolar verilebileceğini söylediğini Çakıcı'ya ilettim. Çakıcı'nın talimatıyla Civan ve Edes'i Dündar'ın Kıyıkent'teki yazlığında bir araya getirip yüzleştirme yaptıklarını, tarafların anlaşamaması üzerine Çakıcı'nın Civan'ı kendisinin muhalefetine rağmen tetikçi Davut Yıldız'a vurdurttuğu doğru. Dündar Kılıç, Civan'ın vurulduğu haberini öğrendikten hemen sonra planını yaptı. Bu olayla ne kadar ilgisi olmasa da yine kabak onun başına patlayabilirdi. Bunu hissetmişti. En iyisi ortalık yatışana kadar gözden kaybolmaktı...