Yanan kadınlar anlatıyor

Şimdi kurban satış ve kesim yeri haline gelen Bayrampaşa Cezaevi'nde 'Hayata Dönüş Operasyonu'ndan ağır yanıklarla kurtulan çok sayıda kadın siyasi tutuklu vardı. Onlar her türlü fırsat ve platformda o geceyi anlatıp, "unutturmayacağız" diyorlar.

Kaynak GAZETE Giriş Tarihi 27 Kasım 2009 Güncelleme 27 Kasım 2009, 09:56
Yanan kadınlar anlatıyor

İÇİNDEKİLER

İşte korkunç gecenin kadın tanıklarının Ayla Özcan'ın anlattıklarından bölümler: "Bulabildiğimiz tüm havluları elimize alıp ıslattık. Ardından yukarıdan çeşitli yerlerden tavanı delmeye başladılar. Bu sırada sürekli küfür ediyorlardı. Bombalardan sonra camların kenarına geçtik rahat nefes alabilmek için. Arkadaşlarımızın bazıları içerideki gazın etkisiyle fenalaşmaya başladılar. Sürekli megafonla bağırıyorlardı; 'Teslim olun. Teslim olmazsanız hepinizi geberteceğiz.' Biz ise buna marşlarımız, sloganlarımız ve tililerimizle cevap veriyorduk. Sinir gazından kaynaklı çoğumuzun nefesi kesildi, kendimizi kaybettik. Bir taraftan koğuş da yanmaya başlamıştı. Çoğumuzun saçları, elleri, sırtı, iyice yanmıştı. Sonra 'yukarda yananlar var, ateşin içinden çıkamayanlar var' haberi geldi. Birçoğumuz hızla merdivenlere yöneldik. Ebru Dinçer'i her tarafı yanık bir şekilde merdivende oturduğunu gördüm. Sesi zor çıkıyordu. Elleri, yüzü, saçları, vücudunun büyük bir bölümü yanmıştı. Sonra Hacer Arıkan, Birsen Kars, Gülizar Kesici yoldaşlarımız da zorla ateşin içinden çıkarıldı. İçeride kalan yoldaşlarımız vardı daha. Gülser Tuzcu yoldaşımız kapının ağzında yanmaya başlamıştı. Bir süre sonra alt koğuştan topluca havalandırmaya çıktık. Havalandırmada halaya durduk. Halay çekiyorduk en güzel cevabı veriyorduk onlara.

'HAYATA DÖNDÜREN'LERDEN BİRİ
Hayata Dönüş Operasyonu'nun Bayrampaşa ayağında görevli subaylardan biri de şimdi emekli olan Binbaşı Zeki Bingöl.. Sivil hayata döndükten sonra " Bayrampaşa Cezaevi Gerçeği" adlı bir kitap yazan Bingöl'ün anlattıkları dehşet verici saatleri teyit eder nitelikte. Yapılan söyleşide bakın nasıl anlatıyor o anları: " İçeri girildikten sonra PKK koğuşu önünde bulunan bir tutuklu görülüyor, ona dur ihtarında bulunuluyor, o da kaçmaya tevessül ediyor, o esnada ateş ediliyor. Zannediyorum ayağından vuruldu. Ondan sonra diğer koğuşlar kapının önüne çıkıp jandarmanın koğuş kapılarının tuttuğunu görünce, orta kısımda büyük bir ateş yakıldı böylece bütün birliklerin ileri gitmesi engellendi. Koridorlardan ilerleme imkânı kalmayınca güvenlik güçleri, koğuşların çatısına çıktı ve içeriye iki tip bomba attı.

BU BOMBAYI BİLMİYORDUK

Bizim envanterimizde olmayan, plastikten yapılmış, kauçuktan bir bomba kullanıldı. Adli Tıp Kurumu'nun, savcılığın tutanağında iki tip bombadan bahsedildi, gaz bombası olarak. Bir tanesi bizim kullandığımız, envanterimizde olan, dünya standartlarında kullanılan bir gaz bombasıdır; temeli biberdir, bildiğimiz acı biberdir, biberin yoğunlaştırılmış halidir. Diğeriyse Kara Kuvvetleri'nden getirilmiş bir bombaydı. Ben bunu daha önce görmemiştim."

NE ISLAK NE KURU İMZA

Operasyon tamamlanınca hazırlanan tespit tutanağını koordine etmek de o zamanın Yüzbaşısı Zeki Bingöl'e düşmüş. Söz konusu belgede operasyonu koordine eden Yüzbaşı Zeki Bingöl, dört bölük komutanı ve cezaevi savcısının imzaları bulunuyor. Üç imza yeriyse yadırgatıcı biçimde boş duruyor. Bingöl bu durumu kitabında şöyle anlatıyor: "Orada imzası olması gereken kişilerden birisi tabur komutanı, diğer iki kişi de İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Ferzan Çitici ve Bayrampaşa Cezaevi savcısıdır. Onlar imzalamayınca imza yerleri boş bırakıldı. Çok garipti. Harekât emrini imzalayan General emri toplatıyor. Operasyona katılan birlikler isimlerini savcıdan saklıyordu. Hatta başsavcı bile imzalamıyordu. Çok garipti. Belli ki hepsi örgütlerden korkuyorlardı. Yani hiç kimse operasyon evraklarında adının geçmesini istemiyordu."

ÜNLÜLERİN BEKARET İTİRAFLARI

ÜNLÜLERİ UTANDIRAN ANILAR

YEŞİLÇAM'IN UNUTULMAZ SAHNELERİ


HANGİ ÜNLÜ KİMLERLE AŞK YAŞADI