Denizde biten hayat

Bahriye Nazırı Mahmut Muhtar Paşa, İngiliz şirketine 2 savaş, 3 yolcu gemisi siparişi verdi. Ancak şirket, gemileri teslim etmedi. Peşin ödenen 20 bin altını da geri vermedi. Fatura Muhtar Paşa'ya kesildi. O da gemide kalbine yenildi.

Kaynak GAZETE Giriş Tarihi 15 Ekim 2012 Güncelleme 15 Ekim 2012, 00:00
Denizde biten hayat

İÇİNDEKİLER

Mahmut Muhtar Paşa, babası Sadrazam kendisi de Bahriye Nazırı iken 1912'de dönemin Seyrüsefain İdaresi (Deniz Yolları) İngiltere'nin Times Iron Works şirketine iki savaş, üç yolcu gemisi siparişi verdi. İlk taksit olarak da hiçbir teminat almadan 20 bin altın ödeme yapıldı. İngiliz şirketi bu gemileri ve ödenen parayı vermedi.
Cumhuriyet kurulduktan sonra Osmanlı döneminde yapılan harcamaları araştıran bir komisyon, mahkeme, o zamanki ismiyle Divân-ı Âlî yani Yüce Divan bu harcamanın üstelik de altın olarak Paşa'dan tahsiline karar verdi. Malına mülküne el kondu, o muhteşem servetin getirisi bile kısa sürede borcu ödemişti ama Paşa "bu memlekette adalet yok" diyerek küstü ve Mısır'a gitti. 1935'te Kahire-Napoli hattında seyreden bir gemide kalp krizinden öldü, Kahire'ye gömüldü. Prenses Nimetullah Hanım da küskündü, bir daha Türkiye'ye dönmedi ve o da 1945'te öldüğü Kahire'ye gömüldü.

ELİNİ SIKMADI
Kardeşler arasında yaşanan miras kavgası köşkü sahipsiz bırakmıştı. Sonunda Milli Eğitim Bakanlığı tarafından istimlak edilerek Kadıköy Kız Lisesi'ne dönüştü. Mahmut Muhtar Paşa ile Prenses Nimetullah Hanım'ın beş çocuğu oldu. En küçüğünden başlayarak söylersek: Alâeddin Muhtar Katırcıoğlu, Ömer Muhtar Katırcıoğlu, Halil Muhtar Katırcıoğlu, İsmail Muhtar Katırcıoğlu ve Emine Dürriye (Muhtar) Fuad Tugay. Ömer Muhtar Bey, anneannesinin ailesinden Hidiv Abbas İsmail Paşa'nın kızı Prenses Lütfiye Şevket Hanım'la evlendi. Üç erkek kardeşin ablası Emine Dürriye Hanım'ın ismi hem yaptığı evlilik hem de Mısır'la bir diplomatik sorun yaşandığında gündeme gelmesi nedeniyle daha fazla biliniyor.
1952'de bir darbeyle devrilen Mısır Kralı Faruk'un halası Prenses Nimetullah Hanım'dı ve darbe esnasında Türkiye'nin Mısır Büyükelçisi Ahmet Hulusi Fuad Tugay'dı.
Yani Emine Hanım'ın eşi. Bu akrabalık nedeniyle diplomatik sorun yaşanırken 1954 yılında Başbakan Yardımcısı olan Cemal Abdülnasır'ın bir opera davetine eşinin görevi nedeniyle katılan Emine Hanım, Abdülnasır'ın uzattığı eli havada bırakınca büyükelçi eşiyle birlikte o gece sabaha karşı Mısır'dan uzaklaştırıldı.

DOST MU DÜŞMAN MI?
Bir iddia; daha doğrusu en yaygın iddia budur. Bir diğer iddia ise operada perde arasında Abdülnasır ile Hulusi Fuad Bey'in Türkiye'nin Mısır'a dost mu yoksa düşman mı olduğu yolundaki tartışmadır. Sonuç olarak o gece Mısır Bakanlar Kurulu toplandı ve büyükelçimizi "İstenmeyen Adam" ilan etti.
Mısır'ın yeni yönetimi hanedanın malına el koyma kararı vermişti. Bu karar Emine Hanım'ı da bağlıyordu. Emine Hanım'ın yeni yönetime kızması için neden çoktu kısacası.
Emine Hanım, İsviçre ve Almanya'da resim eğitimi görmüştü. Eşi olacak Hulusi Fuad Bey'in kardeşi Esat Fuad Bey'in karısı Prenses Ziba Hanım'la kuzendiler. İki aile de 1921 yılında İsviçre'de Leman Gölü kıyısında birbirlerine yakın otururken, evlilik teklifi alan Emine Hanım'ın şartı eşinin diplomat olmasıydı. Oysa eşi tıp tahsili görmüştü ama genç talip bu isteği kabul etti. Hem nişan hem de Münih'te Hotel Regina'daki nikâh, aile ve çok yakın dostlar arasında oldu. Nikâhı Ubeydullah Efendi kıymıştı. Gelinin vekili Necmettin Molla (Necmettin Molla'nın oğlu Münip Hayri Ürgüp'lüdür.
Ürgüplü'nün damadı Prof. Dr. Turhan Esener de Bülent Eczacıbaşı'nın kayınpederidir
) idi. O günlerin nikâh adetlerini tanıtmak için bir ayrıntı verelim: Nikâhta omuzlarına dökülen saçlarına kısmetini bağlamasın diye firkete takmadan paravan arkasında oturan Emine Hanım, Necmettin Molla'nın "Kızım Allah'ın emri, Peygamber'in kavliyle Ahmet Hulusi Bey'i zevceliğe kabul ediyor musun" sorusuna adet üzere ancak üçüncü soruştan sonra evet cevabını verir. "Davul dengi dengine vurur" demişler.
Damadın kendisi ve ailesi de Emine Hanım'dan ve ailesinden aşağı kalır değildi doğrusu. Babası Müşir Fuat Paşa'nın, Sultan II: Abdülhamit'in hediyesi olan Kanlıca'daki dillere destan köşkünde doğmuştu. Saint Joseph, Saint Michel ve Galatasaray Lisesi'nde okumuştu. Tevfik Fikret'in Galatasaray Lisesi müdürlüğü görevinden alınması üzerine öğrencilerin yaptığı boykotu bırakmayan iki öğrenciden birisidir.
Askeri Tıbbiye'de okurken Balkan Harbi'ne gönüllü katılan Çerkes alayında görev yapar. Kaderin cilvesi, sonradan kayınpederi olacak Mahmut Muhtar Paşa'nın babasının gücü nedeniyle karargâha yani daha emniyetli bir pozisyona alma isteğini reddeder. İki kardeşi bu savaşta şehit düşünce Sultan Reşat'ın emriyle geri hizmete alınır.

HAYVANSEVERLER CEMİYETİ'Nİ KURDU

Hulusi Fuad Bey'in ismini taşıyan bir kitap yazan Bedi Şehsuvaroğlu; Mustafa Kemal'in Sivas'tan Sultan Vahdettin'e yazdığı mektubu veren babasının yanında genç hekimin olduğunu söyler. Babasının gücü gerçekten önemlidir. Nitekim Almanya'da Üroloji eğitimi görmesine rağmen eşinin isteği üzerine diplomat olurken kendisine bu imkânı sağlayan yine babası olmuştur...
Mısır'daki olay sonrası Türkiye'ye döndüğünde rapor aldı ve Mahmut Muhtar Paşa'nın köşkünde Dışişleri Bakanlığı'nın tavrını bekledi. Türkiye ve Mısır uzlaşıp ortak bir deklarasyon yayınlayınca, yapılan muamele sonrası bunu hazmedemeyerek emekli oldu. Yeniköy'de yaptırdığı köşke yerleşti. Bu köşkte yaşaması güçleşince, köşkü Amerikan Konsolosluğu'na kiraya verdi ve Maçka'ya taşındı. Alman Hastanesi'nde yatarken bu dünyadan göçtü gitti. Tekrar Emine Hanım'a dönersek...
Eşinden sekiz yıl sonra 13 Nisan 1975'te bu dünyadan göç etti; anne ve babası gibi Kahire'ye değil, eşi gibi Zincirlikuyu Mezarlığı'na gömüldü. Hayvanseverler Cemiyeti'nin kurucusu olduğu için vefat ilanında, çelenk yerine Hayvanseverler Cemiyeti veya Verem Savaş Derneği'ne bağışta bulunulması istendi. Hulusi Fuad Bey de sıkı bir hayvanseverdi.
Öyle ki Çin'e atandığında bineceği ABD uçağına köpeğini de alabilmek için Eisenhower ve Churchill'den özel izin almıştı.

YARIN: Hulusi Fuad Bey'in babası "Deli" Fuad Paşa

Tayfun Er