Tarihi 9 Mart 2020

Aradığınız virüse bugün de ulaşılamıyor

İSMİ birçok kişide saygınlık uyandıracak bir siyaset bilimci üniversitede ders verirken öğrencilerine bir hikaye anlatır;
'Çocuklar bizim mahallede iki tane manav var. Birisi sakallı takkeli, gerici bir adam. Diğeri ise her zaman traşlı olan çağdaş görünümlü biri. Ne zaman gerici olandan alışveriş etsem, meyveleri taze ve lezzetli oluyor. Aksine çağdaş olandan aldığım meyveler ise bayat ve çürük. Aslında tam tersi olması gerekiyor. Gericinin kötü meyve satması, çağdaş olanın da ürünün iyi olması gerekiyor.' Maalesef bu hikaye gerçek. Bizim ülkemizde, bizim üniversitemizde yaşandı. Siyaset bilimcinin hayret etmesine neden olan mesele ise meyveden çok fazlası. Doğu-batı, iyi-kötü, ileri-geri hakkındaki zihnimizdeki kalıplaşmış cahilane yargılar. İlkokuldan beri farkında olmadan bunları öğreniyoruz.
Batıya dair her şeyin iyi, güzel ve doğru; doğuya dair her şeyin de kötü, çirkin ve yanlış olduğu zihnimize nakşediliyor. Aynı algı sadece okulda değil televizyonda, caddede, sokakta, gazetede her yerde karşımıza çıkıyor.
Gelinen noktada ise iflah olmaz bir batı hayranlığı ve kendinden nefret etme hastalığına tutuluyoruz.
Gündelik hayatta karşımıza çıkan her şeyi bu pencereden değerlendiriyoruz. Mesela ülkemizin sağlık sisteminin herhangi bir batı ülkesinden daha iyi olacağına birçoğumuz ihtimal veremiyoruz.
Ama bugün dünyanın herhangi bir yerinde olup da ülkemizde olmayan bir sağlık hizmeti yok. Testler, tahliller, hastane koşulları, sigorta sistemi, ambulans uçaklar gibi tıbbi birçok hizmet ülkemizde dünyanın birçok yerinden daha iyi konumda.
Tam da bu nedenle tüm dünyayı kasıp kavuran yeni tip Coronavirüsün nasıl olup da bir türlü ülkemize gelmediğini anlamıyoruz. 'Bir tane bile vaka olmaz mı' diye sorguluyoruz.
Sağlık Bakanı gayet akla mantığa uygun açıklamalar yapıyor. Süreci başından itibaren nasıl ciddiyetle ve titizlikle takip ettiklerini anlatıyor.
Şüpheli kişilerin karantinaya alındığını, hastalığı teşhis eden testleri uygulamada dünyadan daha iyi bir noktada olduğumuzu, virüsün seyrini takip için bir bilim kurulu oluşturulduğunu, bilim kurulunun tavsiyelerinin titizlikle hayata geçirildiğini ve virüsün gözüktüğü ülkelerden ülkemize seyahatlerin vakit geçirmeden engellendiğini anlatıyor. Bunların hepsinin üstüne, alınan tüm tedbirlere rağmen virüsün ülkemizde de gözükme ihtimalinin olduğunu söylüyor.
Hatta tam bir şeffaflık içerisinde 'belki de şu an virüs bulaşmış ama henüz tespit edemediğimiz kişiler de vardır' diyor.
Buna rağmen söylentinin, yalanın, nasıl olur da hastalık şimdiye kadar kimseye bulaşmaz hayretinin bini bir para. Çünkü zihinler buna müsait. Batı hayranlığı ve kendinden nefret virüsüne kapılmış beyinler Türkiye'nin pekala uygun tedbirleri alarak bu salgını en az hasarla atlatabileceğini kabul etmiyor.
'İtalya, Almanya, Fransa, ABD gibi gelişmiş ülkelerin bile beceremediği bir işi biz nasıl beceririz' hayreti içerisindeler.
İnşallah Coronavirüs ülkemizde hiç görülmez. Olur da görülse bile inşallah kısa sürede kontrol altına alınır ve can kaybına neden olmadan salgın biter. Ama beyinlere işlemiş olan bu aşağılık kompleksinin tedavisi yok.