Tarihi 28 Şubat 2020

Nöbetleşe Muhalefet

HDP genel başkanı Pervin Buldan'ın CHP'ye yaptığı "ittifakımızı artık şeffaflaştıralım" çağrısından sonra CHP-İYİ Parti'nin dışarıdan HDP destekli ittifakı tekrar gündeme geldi. Aslına bakılırsa ne Pervin Buldan ne de ona cevap olarak CHP ve İYİ Parti adına konuşan sözcüler yeni bir şey söylemedi. Dahası Buldan'ın sözleri şeffaf ittifak istese de kendisinin ve partisinin gönlü örtük ittifakın aynen devamından yana. Çünkü başka türlü başarı şansları yok.

Bir an için CHP'nin ve İYİ Parti'nin bu teklifi kabul ettiğini ve HDP ile ittifakı alenileştirdiğini varsayalım. İki partinin de tabanı bundan rahatsız olacaktır. Örtük ittifak tabanın bilmediği bir sır değil ve ittifakın örtük halinden bile rahatsızlar. Ancak "Erdoğan'ı devirmek" uğruna dişlerini sıkıyorlar. İttifakın alenileşmesi bilmedikleri bir şeyi ortaya çıkarmayacak olsa da tahammüllü zorlaştıracak. Aleni bir ittifakın başarı şansı yani "Erdoğan'ı devirme" şansı örtük bir ittifaka göre daha düşük olacak. Tam da bu nedenle "ittifakı alenileştirelim" çağrısının sahibi bile ittifakın alenileşmesini istemez.

İttifakın alenileştirmesini istemez ama çağrıda bulunuyor. Nedeni çok basit, CHP'nin ittifakı alenileştirmeme nedeni ile aynı; tabanını rahatlatmak istiyor. HDP arada sırada böyle esip gürleyerek, bazen İYİ Parti'li milletvekillerine "bizim sayemizde o koltukta oturuyorsunuz" diyerek, bazen de "ittifakı alenileştirelim" çağrısı yaparak kendi tabanının birikmiş rahatsızlığını tahliye ediyor.

Muhalefetin geneli bu "nöbetleşe muhalefet" taktiğini benimsemiş durumda. Benzer çıkışları diğerlerinden de görüyoruz. Genel başkanlar en rahatsız edici, en absürt, en akla mantığa gelmeyecek şeyleri söylüyor. Siyaset bilmedikleri için değil nöbetleşe muhalefette üzerlerine düşen görev bu olduğu için. Genel başkanların döküp dağıttıklarını diğer parti yetkilileri topluyor. CHP'den Özgür Özel çıkıyor sahneye. İlk mektep Atatürkçülüğü kıvamında açıklamalar yapıyor. CHP seçmeninin devletçi, Kemalist, ulusalcı kanadını sakinleştiriyor. İYİ Parti'de Yavuz Ağıralioğlu'nun benzer bir işlevi var. "İşin içinde HDP varsa biz yokuz diyor" sanki İstanbul, Ankara ve İzmir'de HDP ile beraber CHP adayını desteklememiş gibi. Retoriği kuvvetli, hamaset yükü fazla, Ötüken'den girip Malazgirt'ten çıkan nutuklar söylüyor.

Öbür tarafta bu partilerin adeta "gayrı meşru odaklardan sorumlu genel başkan yardımcıları" var. Onlar da bazen FETÖ'ye, bazen PKK'ya, bazen mezhepçilere göz kırpan açıklamalar yapıyorlar. Nöbet zamanı geldiğinde herkes nöbet yerinde oluyor. Görevi neyse ona karşılık gelen cümleleri kuruyor. Birinin dağıttığını diğeri topluyor. Özgür Özel'le Sezgin Tanrıkulu'nun, Yavuz Ağıralioğlu'yla Lütfü Türkkan'ın retoriklerinin farklılaşması bir arıza değil üzerine çalışılmış, hesaplanmış, bilinçli olarak tercih edilmiş bir nöbetleşe muhalefet anlayışının ürünü.

Cevap bekleyen bir soru daha var; AK Parti bu nöbetleşe muhalefet taktiğine karşı ne yapıyor? Farklı aktörlerden, farklı söylemlerle gelen hamlelere karşı çeşitlenmiş aktörlerle çeşitlenmiş cevaplar üretebiliyor mu?