'Parsadan' bu kıza hüzün düstü

Eklenme Tarihi 13 Mart 2012
Yüzyılın dolandırıcısı Selçuk Parsadan'ın kızı Cansel Parsadan (25) her türlü olumsuzluğa rağmen ayakta kaldı.
Üniversiteyi bitirip radyo televizyon programcısı ve sunucu oldu. Babasından kendine kalan maddi mirası vergi borcu, soyadı mirasını da her an her durumda karşısına çıkan 'negatif' hallerle ödüyor. Babasının ölümünden sonra anne Canan Hanımla birlikte trikolara boncuk dizerek geçindiler.
Peki o günler nasıldı. Babası hakkında ne düşünüyor. Babası yüzünden başına neler geldi...

*Anlat bana hikayeni. Mümkün olduğunca araya girmeyeceğim.Uzun uzun anlat evlat?
- Savaş Abi. Daha lisedeydim.
Öğretmenler sınıftaki ya da okuldaki öğrencilere: "Ona selam vermeyin, asla arkadaşlık etmeyin. O dolandırıcının kızı" diye talimat veriyordu... Kaç okul değiştirdim bu yüzden. Beden eğitimden, resimden 1 alır mı insan abi. 7 zayıf geliyordu karneme. Bir yolunu bulup böyle yıldırma taktiği yaparak kaçmamı sağlıyorlardı o okullardan.

*Babanın olayı patlak verdiğinde sen kaç yaşındaydın?
Cezaevine düştüğünde 10 yaşındaydım. Annem hem Afyon hem Ankara Cezaevleri'ne götürürdü beni. Her defasında ayrılık feci olurdu. Babamı orada bırakıp geri dönmeye içim rıza etmez, ağlar, çırpınırdım. Babam vurulduğunda 14 yaşındaydım.
Ankara'ya gittik. Cezaevi hastanesinde parmaklıklar arkasındaydı. Açık görüş değildi ama öyle bir durumdaydık ki, karşılıklı ağlıyorduk. İzin verdiler sarıldık.
Yüz felci geçirmiş, burnunda kurşun deliği.
Ben hem gözyaşlarını hem burnunu siliyorum. Gardiyanlar bile ağlamaya başladı. O onu son görüşümdü.

PARSADAN SOYADI

*Sıkıntı yaratıyor mu Parsadan soyadı?
Bazen röportajlarda karşılaştığım kötü durumlar oluyor. O dakikaya kadar benimle gayet sıcak içten konuşan insanlar sonunda kartımı verdiğimde "Senin Selçuk Parsadan'la bağlantın var mı" diyor.
Sonucu öğrenince renk beniz gidiyor. Bir iş adamıyla oldu en son.
O içten, samimi, neşeli adam gitti. Yüzü allak bulak olup "Baban zamanında elimden çok geçmişti" diyen biri çıktı karşıma.

*Ne verdin o adama?
Bu defa benim tepem attı. " Bu kadar sinirlenip, bu kadar kızdığınıza göre demek ki siz babamın elinden geçmişsiniz" deyiverdim adama. Gık edemedi.

*Hiç mi iyi konuşan yok baban için?
Bir de farklı düşünenler var. "Baban kömür kamyonuyla gelmişti kapımıza mekanı cennet olsun. Çocuklarım, hasta kocam vardı, baban sayesinde ısındık, yedik içtik 2 kış" diyen fakir insanlar da var.

*Sence nasıldı?
Bazen kız arkadaşlarımla giderdim yanına. Babam bana ne harçlık verirse kızlara bazen daha fazla verirdi. Bana bir hediye alsa onlara da alırdı. Mücevherleri babam ölünce bozdurmak zorunda kaldım.
O kadar çok ev taşıdık. Ankara'daydık ayrıldığında. Sonra Bahçelievler'e taşındık.
Annemden sonra evlendiği Zühre Abla'dan ikiz kızları var. Şu anda 18 yaşındalar ama hiç görüşemedik. Anneleri istemedi buluşmamızı. Onların hali vakti yerinde.
Buna mutlu oluyorum.İlk eşinden olan abim Hakan dünyanın en iyi insanıdır ama kader. Yıllardır evsiz, adressiz, telefonsuz.
Yine de 15 günde bir beni arar, buluşur dertleşiriz. Annesini bebekken kaybetmiş.
O başında olaydı bunlar olmazdı.
Sonra aile dostları aracılığıyla Karadeniz camiasını hedef kitle yapan televizyon ve radyolara başladım. Kısa zamanda sevdiler "Kuzeyin kızı" adını taktılar bana.
Şenlikler, düğünler, etkinliklerde de sunuculuk yapıyorum.

HEDEFİ BÜYÜK

Sana "Kuzeyin Kızı" diyorlar Karadenizliler...
Karadeniz camiası kendi içinde müthiş renkli, sıcak, yardımsever ve muhteşem nitelikleri, özellikleri olan bir camiadır. Hani Şirinler Köyü vardır ya, kimse bilmez ama orada çok güzel bir hayat vardır.
Aynı öyleyiz.

Hedefin ne?
Bir gün emeğimle, mücadelemle ulusal kanallarda programlar yapacağım. Karadeniz kültürüne olan sevgim beni oralara taşıyacak.
Çünkü akıl almaz yetenekler, muhabbetler var. "Sevdaluk" yaşadın mı diye soruyorsun Savaş Abi. Ben babamın eve ekmek getireceği benim yiyip gezip tozacağım yaşlarda, anamla el ele vermiş hayatta kalma savaşına girmiştim.
Hakkım da olsa hem zamanım hem de lüzümu yoktu. Sevdaluklar filan daha sonraki iş abi. Soyadımı değiştirmeyi düşünmedim. Utanmıyorum ki. Babamın utanılacak bir şey yaptığını da sanmıyorum.
Kimseden parayı zorla almadı. Aldığını fakirlere de dağıttı. Diyordu ki "Ya umdular verdiler ya korktular verdiler". Bu düzeni böyle kurup, ona bunu verenler günahsız mı?