
Beni bilirsiniz. Babamın oğlunu bile haybeden methedip, iltifatlamam. Üretecek, çalışacak, inanacak, mücadele edecek ve kazanacak. İşte Ahmet Vali'nin de bu taraflarını taktir ettim.
Marmaris, Bodrum, Fethiye, Köyceğiz, Dalaman, Göcek gibi her biri turizmin ağır topları olan batarya onun il sınırlarında.
Birkaç kenti birden yönetmekten farkı var mı bu görevin. Hele de yaz aylarında vites 5'e 6'ya takılıyor.
KOLEKTİF AKIL
Bir gün beni davet edip Dalyan'a götürmüştü vali bey.
Geçtiğimiz yazdı ve çok hoş ortamlara girip, söyleşiler yapmış, fotoğraflar çekip haberler oluşturmuştum. Orada "Kentin kolektif aklını beraberce oluşturduk" dediği bir grup müteşebbis ve doğa gönüllüsüyle tanıştırmıştı beni. Aralarında akademisyenler, iş adamları, sanatçılar da vardı, öğrenciler, çiftçiler, balıkçılar da.
Turizm ve kültür alanında etkin faaliyetler yürütüyor, doğanın ve çevrenin bozulmasını önlemek için müthiş mücadeleler veriyorlardı.
Bunlardan biri de Yücel Okutur'du yani. İstanbul'da Kandilli'de harika bir yalıda oturan, büyük inşaatlar yapan tuzu kuru, keyfi gıcır, rahatı hoş bir mühendisti Yücel Bey. Günlerden bir gün Dalyan'a gezmeye geldi ve geliş o geliş oldu. Yukarıda saydıklarımı bir çırpıda boşladı, bir nevi "Ferrarsini satan bilge" kıvamına erişip Dalyan'da yeni bir hayata başladı. Çocukları burada okuyor, eşi Fulya Okutur da en yakın yardımcısı olarak onun hayalden gerçeğe giden yolunda yoldaşlık ediyor.
EY GİDİ GÜNLER
Yücel Bey bütün bunları anlatırken diyor ki: "O zamanlar 90 yılları yani. Koca Dalyan'da 2 minik pansiyon vardı. Ahali 'Onlar dışarıdan gelenlere yer veriyor' diye kötü gözle bakardı o zaman.
Burada ilk projeli evler olan Dalyan Evleri'ni yaptım.
İstanbul'da ne kadar eş dost varsa buraya bir şekilde gelip görmelerini sağladım. Hepsi çok sevince minik bir koloni oluşturduk. Burada gecekondulaşmayı önlemek için çabaladık, ruhsatsız yapılaşmayı önlemek için halka nasıl bir cevher sandığının üzerine oturduklarını iyi anlattık. Sivil toplum kuruluşlarıyla hem doğayı hem kanalın ve denizin temiz kalabilmesi için çalışmalar yaptık. Almanlar'dan hibe yardım almayı başardık ve hem Dalyan'ın hem de Köyceğiz'in alt yapılarıyla birlikte arıtma tesislerini yapıp ana kirlilik sorununu toptan çözdük. Mevcut teknelerin fazlalığı nedeniyle en büyük problem teknelerden atılan yağlı ve mazotlu sintine suları, egzoz atıkları. Bunu çözmek için 2 yıldır Dalyan Resort'ta valimiz başkanlığında toplantılar yapıyoruz. Alınan kararlarla çöp ayrışımlarını yaparak ekonomiye kazandırılmasını sağladık. İkincisi turistik tesislerdeki bitkisel yağ atıklarının toplanmasına başladık.
ÇEVRE BAKANI SÖZÜ
Üçüncü olarak da söz ettiğim teknelerin kirliliğini önlemek için İnci Akü firmasıyla 2 yıllık bir çalışma yapıp şarj edilebilen akülü ve elektrik motorlu tekneyi yaptırdık. Haziran ayında çevre bakanımız Veysel Eroğlu'nu davet edip misafir ettik. Projelerimizi anlattık, Köyceğiz ve Dalyan'ımızı tanıttık. Onun direktifleri doğrultusunda 2 yıl içinde elektrikli-akülü tekneye geçilmesini sağladık. Yakında bu sorunu da yok ediyoruz yani. Tekne finansman ve kredileri konusunda da yardımcı olacağına söz aldık kendisinden. Yabancılar da bununla çok ilgilendi ve kredi konusunda onlar da hayli cömert davranacaklarını belirttiler." İşte böyle bir adamı tanıdığıma hem sevindim hem de bencillik etmeyip size de tanıtayım dedim. İyi etmedim mi?