Hasan Basri Yalçın

HASAN BASRİ YALÇIN

Tarihi 4 Temmuz 2018

CHP’nin kısır döngüsü

BEN çocuktum. Türk medyası sol siyaseti birleştirmenin ve kurtarmanın peşindeydi. Sonra büyüdüm. Medya hala kendini toplayamayan solu toplamaya çalışıyordu. Siyaset Bilimi eğitimi aldım.
Okudum. Araştırdım. Öğrendim. Tarihte de aynı sorun olduğunu gördüm. Bir kısır döngü kendini tekrar edip duruyor.
Nedense bir tek CHPliler görmüyor.
Nedense ülkemiz medyasında saçma bir gelenek var. Solu koruma ve yaşatma geleneği. Veya CHP'yi iktidar yapma şenlikleri de diyebilirsiniz. Demiyorlar ki "olmuyorsa olmuyor. İşimize bakalım.
Kendini toplayamayan partiden ülkeye bir fayda gelmez." Tartışma boşuna. Tarih ve tecrübe bize iyi bir öngörü fırsatı sunuyor.
Normal şartlar altında sol bu ülkede iktidar olamaz. Ne yapsalar boş. İster birleştirsinler, ister ayrıştırsınlar. Lider değiştirmekle, kampanya yapmakla, Cuma namazına gidermiş gibi resim çektirmekle bu işler olmuyor.
Türkiye'de solun ve özellikle Cumhuriyet Halk Partisi'nin peşini bırakmayan bir sicili var. Ezanı Türkçe okutmaktan başlayın, Cumhuriyet mitinglerine, Gezi olaylarından tutun, 28 Şubat'a kadar her türlü kritik olayda takındığı bir tavır var. Biz bunları söylediğimizde CHP'ye düşmanlık ettiğimizi düşünüyorlar. CHP'nin geçmişini kirli gösterdiğimizi söylüyorlar. Alakası yok. Bunlar hepimizin bildiği tarihi gerçekler. İster beğenin ister beğenmeyin CHP'nin ve solun tarihi bu ülkede budur.
Siz gurur duyarsınız, başkası nefret eder.
Ama toplumun genel çoğunluğuna baktığınızda hiç de onaylanmadığı çok açık bir gerçek. Mesele CHP'nin iyi bir geçmişi olup olmadığı meselesi değil.
Mesele bu ülkenin büyük çoğunluğunun bu geçmişten rahatsızlık duyması. Ve elinin sandıkta hiçbir şekilde CHP'ye gitmemesi.
Tam da bu nedenle CHP serbest seçimler yoluyla iktidara gelememiş. Ne denendiyse olmamış. Yine olmadı. Yine olmayacak. Deniz Baykal gidecekti.
"Gandi Kemal" gelecekti. İktidar an meselesiydi. Olmadı. Dokuz seçim olmuş galiba Gandi Kemal'in kaybettiği. Ben saymayı bıraktım. Hala olamadı iktidar.
Şimdi de "Kemal gitsin, Muharrem gelsin" diyorlar. Bu sefer kazanacaklarmış. Az kalmış.
Bu kafayla giderseniz, olmaz.
Olmayacak. CHP'nin ne işe yaradığını yıllardır anlamadığım kerameti kendinden menkul eski genel başkanları toplanıp önce İnce'yle sonra Kılıçdaroğlu'yla görüşüyorlar. Ne için? Partiyi dizayn edip iktidara gelmek için. Peh peh peh...
Söyleyecek laf bulamıyorum.
Seçimin hemen ertesinde koltuk kavgası başladı. İşin ilginci iki taraf da birbirini koltuk sevdalısı olarak tarif ediyor. Bana sorarsanız CHP isminde bir partide siyasetin tek hedefi zaten genel başkanlık. O koltuğa oturanlar da çok iyi biliyor ki, iktidar gerçekçi olmayan bir hayal. Baykal da biliyordu.
Kılıçdaroğlu da biliyor. Zaten iktidar olmayacağız bari ben partinin başında kalayım diye düşünüyor. Bakmayın İnce de biliyor yüzde 51 oy alamayacağını.
Belki de bu yüzden gidip geliyor belediye başkanlığıyla genel başkanlık arasında.
Son bir toplantı yapmışlar. İnce "git" demiş. Kılıçdaroğlu yemekte ses etmemiş.
Ama ertesi gün İnce'yi nezaketsizlikle suçladı. Kılıçlar artık çekildi. Ne olur diye sorarsanız söyleyeyim. Kavga büyür.
İnce toplumsallaştırmak isteyecektir.
Mitingler yoluyla genel merkezi tehdit edecek. Kılıçdaroğlu ise parti teşkilatlarını harekete geçirecek. Birileri partinin önünde oturma eylemi yapacak, tıpkı Baykal giderken olduğu gibi. Kılıçdaroğlu delegeyi sıkıştıracak, disiplin kurulları sopasını çekecek. Mesele bu sopayı ne kadar erken çekeceği. Eğer erken çekerse, İnce kopar. İnce bir takım sermayedar toplayabilirse, yeni parti kurmanın peşine düşer. Yok eğer Kılıçdaroğlu o sopayı geç çıkarırsa o zaman da kurultay kavgaları başlar. Normal şartlar altında delegeyi elinde tutan Kılıçdaroğlu kongre kaybetmez. Ama tahminim odur ki, dış müdahale gelecek. CHP tıpkı Baykal'ın gidişinde olduğu gibi dışardan dizayn edilecek. Sonuç? Söyleyeyim.
CHP İnce'yle de dokuz seçim kaybedecek. Sonra? Sonrası belli değil mi? O gidecek bu gelecek.
Hiçbir şey değişmeyecek.