Melih Bey selam verip oturduğunda, Selim:
- Konuşulacak çok şey var gene. Ancak öncelikle şu İklim Kanunu ile ilgili biraz bilgi verebilirsen seviniriz, Melih Ağabey. Birileri bu kanunla alakalı öyle laflar ediyorlar ki kafamızın karışmaması, mümkün değil… Araya giren İhsan:
- Seyahat hakkımızın ve alışverişlerimizin kısıtlanabileceğinden tut ta, yapay gıda ve etler için yasal zemin oluşacağına, böcek yemek zorunda kalacağımıza, hayvancılığın daraltılıp, azaltılacağına, tamım ve hayvancılığın köylünün elinden gideceğine kadar bir sürü iddiayı dillendiriyor birileri… Mehmet de katkıda bulundu:
- Bu da bir şey mi? Kendi bahçemize izinsiz sebze ve meyve ekmenin ve hatta iklim krizi yok demenin suç kapsamına alınabileceği ve benzeri laflar dolaşıyor ortalıkta. Aklı başında gibi gözüken bazı kişiler, böylelikle ülkemizin bağımsızlığını kaybedeceğini bile söyleyebiliyorlar… Melih Bey:
- Bahsettiklerinize ve daha fazlasına sosyal medyada ben de denk geldim. Öncelikle bunların tamamının deli saçması olduğunu belirteyim. Fazlasını merak edenler bakanlığın internet sitesinden bakıp detayları öğrenebilir. Ancak kısaca bazı şeyleri belirteyim… Melih Bey, tabletinde ilgili belgeyi bulup anlatmaya başladı:
- Kanunun hedefi, teknik tabirle karbon ayak izinin azaltılması ve konu sadece üretim yapan kuruluşlarla ilgili. Yani bireylerle ve onların mülkiyet, seyahat gibi anayasal haklarıyla en ufak bir ilgisi yok. Tarımın yasaklanacağı, meyve ağaçlarına el konulacağı gibi iddiaları dile getirenler, kasıtlı değillerse okuduklarını anlama özürlü kişiler olmalı. Kanunun amaçlarından birisi de kuraklık ve afetlere karşı risk altındaki toprakları, tarımı, hayvancılığı ve doğal kaynakları, değişen iklim şartlarına karşı korumak ve böylelikle gıda ve su güvenliğini sağlamaktır… Mehmet:
- İddiaların tam tersi doğru yani?..
- Tabii ki. Çiftçinin istediği ürünü ekemeyeceği, ekene cezalar verileceği gibi konularla ilgili kanunda herhangi bir madde yok. Hayvancılık yasaklanacak, yapay et yedirilecek, hayvan otlatmak yasaklanacak şeklindeki iddialar da saçmalık. Kanun, ülkemizin topraklarını, tarımını, hayvancılığını ve doğal kaynaklarını değişen iklim şartlarına karşı korumak, gıda ve su güvenliğini sağlamak için çıkarılıyor çünkü... İhsan:
- Paris Anlaşması'ndan bahsedip, küresel güçlerin tarım alanlarına el koyacağını öne sürenler var…
- Paris Anlaşması 2021 yılından beri kanun hükmünde bir düzenleme olarak mevzuatımızda olduğuna ve şu ana kadar böylesine herhangi bir şey olmadığına göre bundan sonra da olmayacağı, açık. Şunu da vurgulamakta fayda var, Türkiye Paris Anlaşması'nı kendi özel şartlarını ve kalkınma hedeflerini önceleyerek imzalamıştır… Mustafa:
Tarım ve hayvancılık daha da gelişecek!..
- Kanunla kömür ve petrol tüketimi kalkacak iddiası da boş o zaman?..
- Böyle bir şey kesinlikle söz konusu değil. Kanunun amacı çevre dostu temiz enerjiyi teşvik etmek ve bununla ilgili bir zorunluluk da yok. Hem düşünsenize petrol ve doğal gaz arayışını iyice hızlandırıp kendi ihtiyacını yerli üretimle karşılamaya çabalayan Türkiye'nin, petrol ve kömür kullanımını yasaklayabileceğini düşünmek akıl işi midir?.. Remzi:
- Birilerinin kafamızı karıştırmak üzere ortaya attığı iddiaları konuşmak bile yanlış hakikaten. Hayvancılık alanında art arda atılımlar yapıp büyük ve küçük baş hayvan sayısını daha çok artırmaya çalışan bir hükümet başımızda iken, hayvancılığın yasaklanacağını söyleyebilmek ne kadar yanlış. Tarım alanındaki durum da aynısı. Tarım da kendi kendine yeten ve ihracat rekorları kıran ülkemizin tarımsal üretiminin artması da hükümetin öncelikli hedeflerinden. Ancak birileri çıkıp, tarımın ve hayvancılığın yasaklanacağından bahsediyor… Remzi:
- Daha da garip olan, böylesi saçma sapan iddialara bizler bile inanabiliyoruz…
- Haklısınız. Meselenin bir başka boyutu da kanunun, sürekli olarak ihracat rekorları kıran ülkemizin bu alandaki tırmanışı açısından karşımıza çıkabilecek problemler için de bir tedbir olarak düşünülmesi. Anlamak istemeyenler çok, ama basitçe söylemek gerekirse kanun, yeşil üretim yapmadınız diye ihraç mallarımızı engellemek ya da daha yüksek vergi kapsamına almak isteyeceklerin önünü kesecek bir uygulama. Türkiye, her ihtimale karşı hazırlık yapıyor yani… Selim:
- Bu hazırlıkların yapılmaması gerektiğine inanan birileri insanımızın kafasını karıştırarak ihracatımızı baltalamaya çalışıyorlar yani?..
- Aynen öyle de denebilir… İhsan:
- Bu konuyu anladık sanıyorum. Geçen hafta başından beri tartışılan şu mizah dergisi ile ilgili konuyu da değerlendirsen?..
Bozacı, şıracı…
- Ha, şu mesele. Leman isimli, künyesinde haftalık mizah dergisi olduğu belirtilen bir dergide Peygamber Efendimiz (sav) ile Hz. Musa'yı (as) temsil eden bir karikatür yayımlandı. Milletimizin, bütün peygamberler ve bu arada Peygamber Efendimiz ile ilgili konulara yönelik hassasiyeti bilindiği için bu karikatürün provokasyon niyeti ile yayımlandığı akla geliyor… Mustafa:
- Provokasyon derken?..
- Derginin yayın tarihi 26 Haziran, ancak konu 29 Haziran'da gündeme getirildi. Eğer, CHP'nin şaibeli kurultay davası 30 Haziran'da 'mutlak butlan' ile bitse ve CHP Genel Başkanı karara saygı duymak yerine insanları sokağa çağırsa ve dergiyi protesto etmek üzere başkaları da sokakta olsaydı neler olurdu, düşünmek gerek... Remzi:
- Aynı gün, İmamoğlu'nun içeri girişinin 100. günü sebebiyle yapılan bir gösteri de söz konusuydu, bildiğim kadarıyla…
- Doğru. Belli ki birileri ortalığı karıştırmak için bir plan yaptı ve dergi de üzerine düşeni yerine getirdi. İlgi çekici olan derginin sahibi ve yöneticisinin 26 Haziran'da Fransa'ya gitmeleri. Belki de kaçtılar, bilmiyoruz. Çizerin de aralarında bulunduğu 4 kişi tutuklandı ve konu artık yargıda. Tutuklananların kendilerini savunma sadedinde söylediklerinin de hiçbir anlamı yok. Gazze konusunda hassas olduklarını söylemeleri temelsiz ve inançlara yönelik saldırgan tavırları da biliniyor zaten… İhsan:
- Aklı başında birçok CHP'li karikatürü lanetlerken CHP Genel Başkanı'nın dergiye sahip çıkması, şaşırtıcı oldu. Savunma niyetiyle söyledikleri de tam bir saçmalıktı üstelik. Konuyla ilgili açıklama yapanların neredeyse tamamı, dergideki çizimle peygamber Efendimiz ve Hz. Musa'nın kast ettiğini söylerken bir tek Özgür Özel, bunun böyle olmadığını iddia etti…
- Eskilerin, bozacının şahidi şıracı demesi boşuna değil. Ancak Özel'in, art arda gelen olaylar sebebiyle dengesini iyice kaybetmiş olması da ihtimal dahilinde. Sürekli Silivri'de ziyaret ederek akıl aldığı İmamoğlu bile yapılanı eleştirmişken onun sahip çıkması, hakikaten düşündürücü…
- Şaibeli kurultay davasının Eylül'e kalması kısmen rahatlatıcı olsa da Özer ve ekibinin beklediği gibi bir karar çıkma ihtimali zayıf. Bu arada İBB'deki yolsuzluklarla ilgili itirafçıların sayısı da gittikçe artıyor. Son olarak başta eski Belediye Başkanı Tunç Soyer olmak üzere İzmir'deki tutuklamalar da canlarını epey sıkmış durumda. Ne kadar gizlemeye çalışsalar da eski başkan Tunç Soyer ve çevresindekilerinin yolsuzluklarını yeni başkan Cemil Tugay ve ekibinin ihbar ettiğini de artık herkes biliyor… Mehmet:
- CHP'li belediyelerdeki yolsuzluklarla ilgili ihbarların hep içerden gelmesine rağmen, başta Özgür Özel olmak üzere CHP'li isimlerin sürekli iktidarı suçlamaları, ibretlik. Bazıları İstanbul bağlantılı olmak üzere başka bazı yolsuzlukların ortaya çıkma ihtimali, büyük. Bu durumda Özgür Özel ve beraberindekilerin ne yapacaklarını merak ediyorum…
- Her zaman yaptıklarını yapacak ve bütün açık delillere rağmen konunun siyasi olduğu yalanını tekrarlamayı sürdüreceklerdir. Tabii bütün bu olup bitenlerde partideki iç tartışmaların rolünün büyük olduğunu da unutmayalım. Özel'in desteklediği Cemil Tugay'ın Kılıçdaroğlu yanlısı Soyer'i ihbar etmesi de gösteriyor ki, İzmir bu hususla ilgili uygun bir örnek... İhsan:
- Sanırım Melih Bey, ayrılacak. İnsanımızın CHP zihniyetini iyi tanıması ve zerre kadar hizmet etmeyişleri bir yana, belediyelerin bütçelerini yağmaladıklarının farkına varabilmesi, önemli. Yaşananlar hepimiz, ama özellikle de kendilerini CHP'ye oy vermeye mecbur hissedenlere ders olur da bir daha aynı delikten sokulmayız, inşallah!..
- İnşallah…