Ve bu tepki dalga dalga yayılırken Başbakan Tayyip Erdoğan halkın hislerine tercüman olan sert açıklamasını yaptı. "Bu işin başladığı noktaya dönülür.
Burada bir demokratik açılım sürecine girilmiş, bütün bu adımlar atılıyor... Bu son şans diye düşünüyoruz.
Bu dönemde başarılırsa başarılır.
Kimse de bizim gibi cesaret edemez bu işe. Birçok riski göze alarak adım attık. Tıkanana kadar yolumuza devam edeceğiz, kararlıyız.
Biz bunun devamını bekliyoruz. Devamı gelmezse, düşünürüz."
Başbakan Erdoğan'ın "sil baştan" uyarısı, yaşadığımız sıcak gündeme damgasını vuran bir önem ifade ediyor. Erdoğan'ın sözleri herkesi, derin derin düşündürmesi gereken önemdedir. Erdoğan, 7 yıldır başbakanlık yapıyor. Halkın nabzını tutuyor. Halkın destek ve tepkilerini anında okuyor. Siyasetin geçmiş tarihine bakarsanız, halkın hislerine tercüman oluyor. Kıbrıs, 367 olayı, 27 Nisan muhtırası, 411 olayı, Davos çıkışı, Gazze çıkışı, İsrail çıkışı, Ermeni olayı ve demokratik açılımda gösterdiği tavırlara bakınca gerçekler ortaya çıkar. Arkasında 73 milyonun sorumluluğunu taşıyarak hareket eden Erdoğan, oturduğu masalardan boynu bükük hiç kalkmamış, iyi niyetle ve samimi olarak başladığı işlerin sonucu da hayırlı olmuştur.
DEMOKRASİ ADINA
Eylemlerine başladığı ilk günden bu yana PKK'nın büyük kayıplar vermesine rağmen hala sorunun tamamen çözülememesine karşı, AK Parti bu sorunu komple çözmek amacı ile düğmeye bastı, doğru olanı yaptı. İlerde daha büyük acıların yaşanmaması için bu projenin mutlaka hayata geçirilmesi gerekiyordu. İzlenen yolda bir takım hatalar olabilir ama Türkiye'yi huzur ortamına getirecek adımlar doğru ve sağlam atılıyordu. Gündemdeki açılım bir yandan kimlik üzerinde tüm baskıları kaldırırken diğer yandan yapılacak yatırımlarla insanları bağımsız bireyler ve eğitilmiş insanlar haline getirmeyi öngörüyordu. "PKK'yla ve Abdullah Öcalan'la masaya oturmayan, Kürt kardeşlerimizin aile değerlerini, dil ve kültürlerini yaşatmalarına izin veren" bir açılım yapılacaktı. Başbakan risk aldığını söyledi. "Demokratik Açılım" çalışmasına ilişkin olarak, "Önümüzdeki seçimin sonucu ne olacaksa olacak, ama biz doğru bildiğimiz bu işi mutlaka başarmaya devam edeceğiz" demişti. Erdoğan, söylediği gibi "sil baştan" yapar mı? Yaparsa ne yapar?
Böyle giderse, demokratik hükümet, yeni plan ve programlar ile işe devam eder. Çünkü "sil baştan olursa" geçen çeyrek asrı bir daha yaşarız, yazık olur. Başbakan riskle baş etmekte zorlandığı takdirde, işten vazgeçmek değil, köklü adımlara farklı yöntemle devam etmeyi deneyecektir.
Ankara'nın "bazı köklü adımların atılması için önce PKK silah bırakmalı" tavrını ciddi olarak değerlendirdiğini tahmin etmek çok zor olmasa gerek.
DEVLETİN ZİRVESİ
Devletin zirvesinden gelen uyarı ve tepkilerin adresi, DTP. DTP mesajları doğru okuyabiliyor mu? DTP kimlerin değirmenine, nasıl su taşıyor?
DTP, "demokratik açılım" tartışmalarının başından beri iyi bir sınav veremedi. Başka adresleri "muhatap" gösteren açıklamalar yapmanın ötesine gidemedi. Bu tavrıyla, "açılım" konusunda "karşı çıkanlarla" aynı saflarda buluştu.
Hükümetin kasım ayında TBMM'ne sevk etmeyi planladığı kimi yasa değişikliklerinin önemli sayıda PKK elemanını Türkiye'ye gelip teslim olduğu bir ortamda müzakere edilmesinin Başbakan Erdoğan'ın elini güçlendireceği, tartışma ortamında benimseyeceği dile güç ve inandırıcılık katacağı görünürken, şimdi yol açtıkları durum şudur: "Böyle yaparsanız başa dönülür."
Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, teslim olan 34 PKK'lının DTP'nin otobüsüne binmesine ve yaşananlara ilişkin olarak "Sınırdaki karşılamanın DTP'nin kapatılmasına ilişkin bir gösteri sayılabilmesi için iddianame gereklidir" dedi DTP, 28 Ekim'de Avrupa'dan İstanbul'a gelerek teslim olması beklenen 15 kişilik terörist grubun kitlesel olarak karşılanacağını ve şölen yapılacağını açıkladı.
Başbakan Erdoğan "İlk kafiledeki görüntülere yeniden şahit olmak istemiyoruz" diyerek tepkisini gösterdi.
Devlet müdahale etme kararı aldı.
Devlet ne yapıyor? Devlet iki yönlü bir siyaset izlemektedir. Halka olabildiğince yumuşak davranıp hedeflerini anlatırken bozgunculara karşı sert bir tavır sergileme noktasındadır.
Devletin bu tavrı halkta oluşan tepkilerin bir çatışmaya dönüşünü engelleme özelliği taşımaktadır.