Tarihi 25 Eylül 2023

Kök söktürüyoruz

OSMANLI'YI parçalara ayırıp, bırakın tırnaklarımızı kesmeyi söküp parmaklarımızdan aldılar. İçeride büyük bölümü mason olan devşirilmiş ittihatçı, Avrupa hayranı isimlerle bu ülkeyi 200 yıl yönetmek için sistem kurdular. Rahmetli Menderes Yassıada'da tutukluyken, eşi Amerikan mandası olmamızı isteyen İnönü'yü ziyarete gidiyordu. İdamın durdurulması amacıyla yardım etmesi için. Görüşme sonrası gazeteciler soruyordu İnönü'ye. "Neler konuştunuz" diye. "Dertli kadındır.
Dinledim" cevabını veriyordu İnönü.
Milli Birlik Komitesi, yetkilerini Temsilciler Meclisi'ne devrederken İnönü'ye sesleniyordu.
"Paşam idamlar konusunda son kararı da Temsilciler Meclisi'ne devredelim.
Siz bu tamamı CHP'li olan kurula hakimsiniz. İstemiyorsanız idamları onaylamayın" diyordu. İnönü'nün cevabı "Başladığınız işi bitirin" oluyordu.
100 yıla yakın bu ülkeyi ittihatçı Batı hayranı devşirilmiş isimlerle yönettiler.
Bürokrasiden tutun, Meclis'e hatta liderlere kadar Masonlarla bu ülkeyi yönettiler.
Ezik, pısırık, kafasını içeriye gömmüş, kendi vatandaşıyla uğraşan bir yönetim şekli kurdular. 27 Mayıs döneminin Cumhurbaşkanı Celal Bayar'dı. İleri derecede Mason'du. İdamla yargılanıyordu. Serbest bırakıldı. Yazar Selahattin Çakırgil o döneme ait ilginç ipuçları veriyordu. "İstanbul Yahudisi bir arkadaşım vardı. Mason olan babasının o günlerde, 'Mason olmayanlar asılacak.
Diğerleri asılmaz' dediğini söylerdi. İlginçtir idama mahkum edilip asılmayanların mason olup olmadığını bilmiyorum ama asılanların Mason olmadığını iyi biliyorum" diyordu.
Rusya ile iyi ilişkiler kurmaya başladığımız dönemde bu ülkede FETÖ'cü hainleri kullanıyorlardı. Moskova'ya savaş ilanı gibi Rus uçağını FETÖ'cü hainler düşürüyordu.
Rahmetli Menderes de o dönemde Ruslarla ekonomik ilişkileri geliştirme anlamında görüşmeler yapıyordu. Bindiği uçağı bile İngiltere semalarında düşürüp öldürmek istediler. Uçak düştü ama Menderes sağ çıktı enkazdan. Bizim ekonomik ve dış siyaset anlamında büyümemizi engelleyecek, içeride kandi vatandaşının peşine koşacak, dışarıda ezik ve fakir bir Türkiye hayaliyle işlerine yarayanları iktidara getirdiler hep. Bir gecede siyasi partilerin başına kimsenin tanımadığı liderleri atadılar. Demirel, Adalet Partisi Başkanı olurken onu kimse tanımıyordu Türkiye'de. ABD'ye gittiğinde, Güneydoğu'yu bırakmamızı söyleyen ABD başkanına gıkını çıkaramıyordu. "Neden masaya yumruğunu vurmadın" diyen arkadaşlarına "Siz korkmuyorsanız buyurun memlekti yönetin" cevabını veriyordu.
Dediğimiz gibi tırnaklarımızı sökmüşler, Batı aşığı bir güruh oluşturup, sömürgeleri ile aralarına tampon görevini üstlenmiş bir Türkiye kurmuşlardı. Zaten 1. Dünya Savaşı sonrası, Osmanlı'yı parçalayan İngilizler, Lord Cruson imzalı bir rapor hazırlıyorlardı. O raporda aynen şöyle deniyordu;
"Türkler, tırnakları kesilip, her türlü tehdit gücü ellerinden alındığı takdirde tam saygıdeğer olmasa da zararsız bir yaratık haline gelebilirler. Bir kez de bizimle dostane ilişkiler kurunca da, Avrupalı olma hırslarıyla bizim Şark'taki sömürgeler arasında müspet bir tampon oluşturabilirler." Raporu hazırlayan ve yukarıdaki satırlara imza atan Lord Cruson, Lozan'da İngiliz heyetinin başkanıydı. Türk heyetinin başkanı İnönü, o Lord Cruson'a "Musul ve Kerkük'ün sizde kalmasında hiç sakınca yok" diyordu.
Allah'a şükür bugün o Kerkük'te, Ankara'nın gücüyle Türkçe tabelalar asılmaya başlandı. Güçlü ve yepyeni bir Türkiye var artık. Masada korkan değil masaya vuran ve oyun kuran hem de.
Tahta mavzerler için kapılarda yalvarmayan, öldürülme riskine rağmen kendi silahını üreten ve dünya ülkelerini bağımlı hale getiren bir Ankara, Batı'yı ürkütüyor artık.
İçimizdeki Batı sevdalısı, "Afferim" almak için çırpınan devşirmelere rağmen hem de. O yüzden Osmanlı'yı yıkan İngiliz'in dergisi The Economist, son sayısında Türkiye Savunma Sanayii ihracatında, silah satıcısı gelişmiş ülkelere KÖK söktürüyor" diye yazıp ağlıyordu. Onların desteklediği muhalefetimiz de sürekli içeride "Maket bunlar" diyerek savunma sanayiimize, her türlü başarı ve hizmete saldırıyordu. İngiliz kök söktürdüğümüzü dünyaya ilan ediyor, onların içimizdeki devşirmeleri kök hücrelerine kadar "Neden üretiyoruz" diye ağlıyordu. Bu da normaldi. Çünkü bu rahatsızlar, Osmanlı'yı parçalayanların içimizdeki kökleriyle akrabaydı. Torundu...