Tarihi 27 Şubat 2020

Edebiyat

Eğer ülkeni seviyorsan... Yutrdışında kapı kapı dolaşıp, Türkiye düşmanlarını deşifre edersin. Onlarla uğraşırsın. Ancak bizde bunun tam tersini yapan çok. Yurtdışında Türkiye'yi şikayet etmeyi, karalamayı, suçlamayı meslek edinen o kadar çok Türk var ki... Hele böyle bir dönemde, Türkiye'nin ulusal çıkarlarına saldırı ve tehdidin yavan yaptığı bir devirde yaşadığımız manzara çok acı.

O yüzden bu ülkede ihanet çemberine girenlerin sayısı çok diye ısrarla yazıyoruz. Bazı siyasiler, entellektektüeller, yazarlar da çıkıp "Bırakın bu ihanet edebiyatını" diye eleştiriyor bizim gibileri. Binlerce FETÖCÜ CIA'nın kucağında oturmuş, sosyal medyadan Türkiye'ye saldırıyor. Muhalefet yurtdışına çıktığında önüne gelene Türkiye'yi şikayet ediyor. Suriye'de üllkemizin çıkarlarına bomba yağdıran, 4.5 milyon insanı daha İdlib'ten Türkiye'ye sürmeye çalışan bir zalime Esad'a sahip çıkmaya çalışıyor. Şu anda İdlib'te son yüzyılın en büyük dramlarından biri yaşanıyor. Yüzbinlerce kadın çocuk sınırımıza doğru can havliyle koşuyor. Bizim muhalefet de hala "Ese de Esed... İlle de Esed" diyor. Libya'da Türkiye'yi düşman ilan eden, istihbaratçılarımızı şehit düşüren darbeciyi, Hafter'i "Makul biri" diyerek desteklemelerini anlamamız mümkün değil.

Bu ülkede bilerek hain olan da var, ne yaptığını bilmeden ihanet girdabına kapılan da... Philip Giraldi darbenin yapıldığı 1980'lerde CIA'nın Türkiye istasyon şefi yardımcısıydı. Emekli olduktan sonra bir makale yazdı. "Üst düzey bir Türk görevlisinin büyük paralar karşılığında bize çalıştığını biliyorum" diyordu o makalede. Boğazda oturup sabah erkenden kalkan ve elinde dürbünle geçen yabancı gemileri sayıp, sosyal medyada yayınlayan Türkler vardı bu ülkede. BBC de gelip o Türkleri buluyor, röportaj yapıyordu. Bizimkiler gururla, böbürlenerek anlatıyorlardı boğazda dürbünle yabancı gemileri sayıp, sosyal medyada yayınlamayı İngiliz'e... BBC de dönüşte "İngiliz istihbaratı Ege ve Akdeniz'e inen Rus savaş gemilerinin tüm istihbaratını bu gönüllü, dürbünlü boğaz izleme sevicilerden alıyordu" diye haber yapıyordu. Bir de "Süper iş çıkarıyor bu çocuklar" diye alkışlıyordu iyi mi...

CIA istasyon şef yardımcısı Philip Giraldi ise "80'lerde İstanbul, Avrupa'nın en büyük CIA üssüydü. Büyük ajan yığınağı yaptık. Boğazdan geçen Sovyet gemilerini takip etmek için" diye yazıyordu. Siz şimdi bizim gönüllü dürbünle boğaz izleme çocuklarını bir düşünün... Ne hale geldiklerini, nasıl istihbarat örgütlerinin maliyetlerini düşürdüklerini...

Mesela bizde bir Hüseyin vardı. Oto tamircisiydi... 80'ler öncesinde en büyük hayali ajan olmaktı. Gitti, Doğu Alman istihbaratına başvurdu. "Ne olur beni ajan yapın size çalışayım" diye yalvardı. Yahu oto tamircisinden ajan mı olurdu. Doğu Almanlar güldü geçti. Hüseyin'e "Başka kapıya" dediler. Bizim Hüseyin azimli bir oto tamircisiydi. Amerika'ya gitti. Fırsat kolladı. Sonunda Amerikan Ordusu'nda araç tamir işini aldı. Artık elini kolunu sallayarak askeri bölgelere giriyordu. Doğu Almanlar hemen kapısını çaldı. "Aman Hüseyin, yaman Hüseyin" dediler. "Sen süper adamsın" diye yağladılar. "Ajanlık başvurunu kabul ettik" diye eklediler. Önüne ilk maaşını peşin koydular. Hüseyin işi hemen kabul etti. Yıllarca Amerika'da Doğu Alman istihbaratına çalıştı. Yakalandı, hapse girdi. Türkiye'ye iade edildi.

Hüseyin ülkemize getirildikten sonra "Bugün olsa yine ajanlık yaparım" diyordu. Hüseyin gibileri say say bitmez. Ancak dedik ya... Bizdeki ajanlık sevdalılarının tuhaf bir durumu var. Ülkeleri adına değil yabancılar için çalışmayı çok seviyorlar. O yüzden bazıları "Bırakın bu hain edebiyatını" söylemini alıp kendilerine yastık yapsınlar. FETÖ'nün sosyal medyada yalan-dolan-iftira kampanyalarına papağanlığa devam etsinler. Ne diyelim!

Bu Millet kimin ne edebiyatı yaptığını çok iyi biliyor. Kimin bu topraklarda, ülkesine sadık kalmakta edebten uzak yan gelip yattığını da...