Tarihi 24 Ekim 2019

PKK’nın Simonları

BARIŞ Pınarı Harekatı başladığında ahkam kesiyorlardı.
"Türkiye kaybedecek" diye umut dağıtıyorlardı. Mesela bunlardan biri Guardian gazetesinin yazarı SİMON Tisdall'dı. "Erdoğan, zor kararlarla karşı karşıya. Ne kadar ileri gidecek?
Düşmanı kim? Bu kadar büyük operasyon ne kadar sürdürülebilir?
Bu, risk almasıyla bilinen siyasetçinin şu ana kadarki en büyük kumarı olabilir" diyordu. "Yutamayacağı lokma ısırmış olmaktan endişe duyan Türkler, askeri müdahalenin amacını yeniden tanımlamakla meşgul" diye yazarak dünyaya "Türkiye zorda" mesajı veriyordu.
"Operasyonun insani sonuçları ağır olursa, Erdoğan uluslararası suçlamalara maruz kalacak" diyerek tilkilik yapıyordu yetersiz aklınca.
Yani aslında yol gösteriyordu. "Haydi buradan yürüyün, Erdoğan'ı savaş suçlusu ilan edin" demek istiyordu. Nasılsa PKK yalanları vardı.
İsrail'in fosfor bombası ile kalbura çevirdiği Filistinli çocuğu "Kürt" diye yutturacak, dünyayı ayağa kaldıracak küresel ve alçak gazetelerde hazır tetikçiydiler. Irak'ta bu medya ile "Kimyasal silah var" yalanını dünyaya yutturmuşlardı. İşgalden sonra utanmaz arlanmaksızın, ahlaksızca ve alçakça "Yalan söyledik" dememişler miydi?
Guardian'ın Simonları çoktu piyasada... Mesela Times'dan Richard Spencer de adeta Napolyon Bonaparte edasıyla strateji belirliyor, akıl veriyordu. "PKK gerilla savaşında yetenekli ve araziyi tanıyor. Türkler, YPG'nin sürekli saldırılarına maruz kalacakları bir bataklığa kolayca çekilebilir" diye yazıyordu. Simonlar hayal kuruyorlar, bataklıkta tükeneceğimiz ateşiyle yanıyorlardı. Türkiye hepsini ters köşeye yatırdı. Ahmak durumuna düşürdü. Ne kadar büyük bir güce sahip olduğunu gösterdi.
Beyinsizlerin boş kurukafasını darmadağın etti. Yıllardır burada "Dünyada Washinton-Ankara- Moskova ekseni kuruluyor" diye yazıyoruz. Bu üçgeni tüm dünyaya fiilen gösterdik. Türkiye gitti ABD ile anlaştı. Döndü Rusya ile mutabakat imzaladı... "Suriye'ye barış ancak bu eksende gelir.
Türkiye olmaksızın kimse nefes alamaz" dedi. Bazıları ekranlarda "Türkiye de masaya oturdu" gibisinden laflar söylüyor.
Hayır Ankara masaya oturmadı...
MASA KURDU... 5 günde ABD ve Rusya'yı kollarından çekip kurduğu masasına oturttu. Suriye'deki dramın sona ermesine yönelik en gerçekçi masanın sahibi ülke olarak tarihe geçti. Geçmişte garson bile yapılmayan Ankara işi bitirip kurduğu masadan kalktıktan sonra Almanlar, İngilizler ve Fransızlar Başkan Erdoğan'dan randevu istedi. "Bir araya gelelim...
Yahu kıyısından köşesinden şu masaya biz de oturalım" diye randevu istedi. Başkan Erdoğan üzerleri kirli veletlere güldü. "Size İstanbul'da veya Gaziantep'le Şanlıurfa'da masa kurabiliriz.
Bakarız" dedi. Macron, Merkel, Johnson gibi veletler şimdi dört gözle yeni masayı kurmamızı bekliyor.
Simonların gazetelerinden Economist de Başkan Erdoğan'ın ABD Başkan yardımcısı Pence ve Putin ile fotoğraflarını yayınlıyor. "İki foto arasında farkı bulun" diyor. Putin ile çok samimi tokalaşmış Erdoğan.
Onu İngiliz halkına gösteriyor.
Biz "İngiliz Başbakan, Putin ile şöyle tokalaştı" diye haber yapıyor muyuz? Hayır... Ne yapsın Türk okuyucu? Adamlar Türkiye Başkanı'nın nasıl el sıkıştığını dahi haber yapacak noktaya ve acizliğe geldiler... PKK'ya gelince... Zavallılar bunu hiç anlayamadılar... Defalarca yazdık... "Onlar masaların ölü etli mezesi" diye... Şimdi devletler karşısında "Neler oluyor? Bizi neden sattılar" diye ahmakça, aptal Batı basınına ağlıyorlar günlerdir. Siz hiç masaya oturan meze gördünüz mü? Sadece tüketilmek için üretilen ve bağırsakla atılana bak... "Neden satmışlar" imiş?.. Komik...