Koruyucu NATO'nun ise soğuk savaştan sonra en zayıf dönemini yaşadığı itirafı korkuyu perçinliyor. Trump'ın başkan seçildikten sonra NATO'nun döküldüğünü açıklaması, "Eğer üye ülkeler ellerini cebine atmazsa biz yokuz" mesajı vermesi Avrupa ülkelerini kabusa soktu.
Kara kara düşünüyorlar. Nitekim sonunda NATO'ya alternatif bir ORDU kurmaya karar verecek kadar ileri giderek, o korkuyu tüm dünyaya hissettirdiler. 23 AB ülkesi önceki gün NATO'ya alternatif olarak PESCO adı verilen Savunma anlaşmasına imza attı. 5 milyar euroluk bütçe ile kolları sıvıyorlar. En büyük korkularından biri de mülteci akını ile istihbarat örgütlerinin terörist devşirip ülkelere ihraç etmesi.
Buna yol veren de CIA'nın Avrasya'yı kontrol için kurup örgütlediği DEAŞ'ın ta kendisi oldu. Türkiye üzerinden mülteci akını ile neredeyse parçalanma noktasına gelen AB, bu durdurulduktan sonra rahat nefes alamadı. Yeni mülteci akını kendine, DEAŞ'ın yerleştirildiği, kaos içindeki Libya'da daha rahat yol bulmuştu. Libya'dan İtalya'ya binlerce Ortadoğu ve Afrikalı mülteci akın ediyor, durdurulamıyordu.
Sonunda Libya ile anlaşma yaptılar.
Mülteciler silahlı milislerce Libya'da kovalanmaya ve yakalanmaya başladı.
BM gözlemcileri Libya'yı ziyaret ederek yakalanan mültecilerin akıbetini araştırdı.
İNSANLIKTAN ÇIKMIŞLAR
Binlerce mülteci mazgallarla çevrili hapishane gibi ortamda balık istifi odalara tıkılıyordu. İşkencelerin doruğa çıktığı, tecavüz ve ölümlerin zirve yaptığı BM raporlarına yansıyordu. Buna para ödeyen Avrupa'nın Libya ile yaptığı anlaşmanın insanlık dışı ve ahlaksızca olduğu gözlemci raporlarında vurgulanıyordu. Ahlaksızlar ve insanlıktan çıkmışlar için kendi ülkeleri dışında yaşayanlar tecavüze uğrayabilir, işkence görebilir, öldürülebilirdi. Hatta bunun için para bile ödenebilirdi. Tescilli alçaklığa imza atan BATI bu noktaya sürekli değişen dengeler ve korkular yüzünden geldi. Artık yeni bir dünya kuruluyor. Bu uğurda takip edilecek iki yol vardı. Ya dünya uzlaşarak birlikte sistemi kuracaktı ya da gerilimleri devreye sokarak bunu başaracaklardı. Yeni dengeleri kuranlar gerilimleri, kaosu ve savaşları seçti. Her türlü terör örgütünü açıktan kullanacak bir gözü dönmüşlüğün içine girdi. Geçtiğimiz yıl Filipinler Devlet Başkanı uyuşturucu çetelerine operasyon düzenliyor, önüne geleni öldürüyordu.
Amerika Filipinleri yargısız infaz yapmakla suçluyordu. Filipinler Devlet Başkanı Dutarte ekranlara çıkıyor "Ben egemen bir devletin başkanıyım ve uzun zaman önce bir koloni olmaktan çıktık. Benim Filipinliler dışında bir EFENDİM yok. Saygılı olmak zorundasın Fahişenin oğlu" diyerek ABD başkanına küfrediyordu. "Ben meşgul adamım, gelme" diyerek ABD başkanı ile olan randevusunu iptal ediyordu.
Bu küfürden sonra bir anda Filipinler'de DEAŞ peydahlanıyor ve koskoca bir şehri Filipinli askerleri öldürerek ele geçiriyordu.
Korkutan Çin'in etrafını sarmanın bir yolu da Filipinler'den geçiyordu, bu ülke önemliydi. Aslında DEAŞ nere, Filipinler nereydi? Çok kısa bir zamanda bu ülkede tam 17 şehirde DEAŞ örgütlenmesi olduğu ortaya çıktı. Amerikan başkanına edilen küfüre ve "Gelme" uyarısına rağmen Trump Filipinlere gidiyor, DEAŞ sayesinde yola getirilen ülkede Güney Asya zirvesine katılıyordu. Ülkesine dönerken zirveden 1 TRİLYON DOLARLIK anlaşma ile dönmenin mutluluğunu yaşıyordu. Şimdi Pentagon'un komutan atadığı PKK, Kobani'de kendilerini kesen DEAŞ için Rakka'dan otobüs-kamyon kaldırıyor. Yeni Dünya SOYGUN Düzeni için kimbilir hangi ülkelere gitti o otobüs-kamyonlar?
DEAŞ da, FETÖ de, PKK da terör kamyonlarının 1 DOLARLIK şoförüdür.
Trilyon dolarlık Patrona çalışan, onun kasası için ölen zavallılardır!
