Tarihi 30 Mart 2017

“Alo Adil”

"Bir bankayı soyduğunuzda 20 yıl hapis yersiniz. Bir banka sizi soyduğunda CEO'su 20 milyon dolar prim alır" diyordu Economist yazarı Bud Meyers...
Ancak bugün gelinen noktada Halk Bank'ın iki numaralı adamına ABD'de operasyon çekiliyor ve tutuklanıyordu.
Konu Türkiye olduğunda durum değişiyordu. Ankara'ya gözü dönmüşcesine saldıran bir yapı vardı ortada.
Milyonlarca doları havalara saçıyorlardı. Yıllar öncesinden yatırımlara başlıyorlardı.
Obama bile onlar için büyük projeydi.
Hem Müslüman bir babanın oğlu, hem Müslüman isimli, hem Hristiyan ve siyah...
Amerika'daki siyahlarla kavgayı durduracak, Afrika ve Müslüman ülkelerde gönül alacak, bu arada işler tıkır tıkır çıkarlar için işleyecek... Böylesine ince düşünen, seçilme ihtimali olan her kongre üyesine dolarla yatırım yapan, başkanları daha seçilmeden devasa konaklarında seçen bir PARANIN GÜCÜ vardı. Muazzam bir çark içinde Amerikan hükümetlerini ve başkanlarını küresel soygun için gerektiğinde sopa olarak kullanacak, savaştıracak bir sistemin PATRONLAR KULÜBÜ'ne karşı sömürülenler zinciri vardı. Profesör Joseph Stiglitz, perde arkasındaki güce işaret ediyor, dünyanın en zengin 8 ailesinin ortak olduğu ABD Merkez Bankası'nı gündeme getiriyordu. "ABD Merkez Bankası FED'in NewYork şubesini yöneten Timothy Geithner'di. Sonra bir el o Timothy'i Hazine Bakanlığı'na taşıyıverdi" diyordu. 8 ailenin bankasına ait NewYork şubesinden Hazine bakanlığına yükselen Timothy, batma noktasına gelen şirketlere milyarlarca dolar yağdırıyordu.
Chase, AIG, Citygroup, Goldman Sachs, J.P Morgan gibi şirketler paraya boğuluyordu. Bu şirketlerin yöneticileri, Hazine Bakanlığı'na yükselen Timothy'nin başında olduğu FED'in NewYok şubesinden gelen isimlerdi. Amerika'yı bile yıllarca bu muazzam sistemle soyanlara kimse hesap soramıyordu. Kurtarma operasyonuna alınan JP Morgan'ın bankalarında PAPA'nın bile milyonlarca dolarlık özel hesapları vardı.
Vatikan Bankası ile olan milyarlarca dolarlık işbirliği de cabasıydı. Ellerinde Türkiye'ye her dakika saldırmaya kodlanmış edinmiş Haçlı-Siyonist ittifakı NEOCONLAR gibi tetikçiler ve muazzam bir medya gücü vardı.
New York'tan başlayan küresel soygun ağı, Londra'da nefes alıyor, Amsterdam'da çay içiyor, Frankfurt'ta kampa giriyor, Vatikan'da AB liderlerini topluyordu. 15 Temmuz öncesi 150 milyar dolarlık soygun gerçekleştiren, PAPA ile öpüşen FETÖ'yü bu küresel AĞA madalya takarak dahil eden PATRONLAR KULÜBÜ'ydü. Sivil bir adam 15 Temmuz'da darbenin ana üssü Akıncı'da yakalanıyor, don-atlet kaldıktan sonra bir el onu mahkemede serbest bırakıyor, altı gün sonra da Amerikan elçiliğinden kendisine telefon açılıyordu. Kendisini yetiştiren ve başkanlığa taşıyan Küresel AĞA teslim olan Obama'ya ait elçiliğin telefonla peşine düştüğü adam bugün her yerde aranan Adil Öksüz'dü. ABD elçiliği "Evet darbeden altı gün sonra telefonla Adil Öksüz'ü aradık. Vizesini iptal ettiğimizi bildirecektik" diyordu. 250 kişiyi öldüren, kadınlarımızı dul, çocuklarımızı yetim bırakan, binlerce insanımızı yaralayan ve darbenin 1 numaralı yöneticisi olarak aranan bir teröriste "Alo Adil Bey haberiniz olsun, vizenizi iptal ettik. Yanlışlıkla bizim Amerika'ya gelmeye kalkmayın" diye haber vermenin mantığı, fiziği, matematiği var mıydı? Kargaları bile güldürmenin alemi neydi? Adil Öksüz'ü darbeden 6 gün sonra arayan Amerikan elçiliği, onu kurtarmak, kaçırmak için çırpınıyordu.
Ne yani DEAŞ liderinin de ABD vizesi olsa onu da mı telefonla arayacaklardı?
"Ebubekir El Bağdadi Bey vizeniz iptal oldu" mu diyeceklerdi. Vatikan'dan, tüm küresel sermaye tetikçileri ve medyasına ve Avrupa'daki uşak liderlere, siyasetçilere kadar darbecilere sahip çıkan PATRONLAR KULÜBÜ, Pensilvanya'nın Akıncı Üssü'ne soktuğu teröristi yalnız bırakır mıydı?
Ankara'yı isteyen, darbeden bir ay önce Micharl Rubin gibi tetikçileri vasıtasıysa ABD başkanını Türkiye'ye müdahaleye çağıran Küresel AĞ'ın AĞALARI, "HAYIR" diye bağırarak AĞLIYOR. 12 Eylül Darbe anayasası ile yönetilmemiz için kendini yırtıyor. Koalisyonlarla yönetilmemiz için ellerinden kaymak üzere olan ve çatırdayan Avrupa'yı üzerimize salıyor. Ankara'yı PKK'nın ofis açtığı, darbecilerin ağırlandığı Avrupa başkentlerine bağlamak istiyorlar.
Ne yapalım? Adil Öksüz'e bağlananlara mı bağlanalım?