Yiğit Bulut'u bulun öpücem!

Eklenme Tarihi 23 Kasım 2011
Önce yeni haberi tekrarlayayım; Rekabet Kurulu, müşteriden gelen 'Kredi kartı faizlerine ilişkin şikayetler' üzerine 12 bankaya birden soruşturma açmış!
Şimdi de Yiğit Bulut'un yıllardır bıkmadan usanmadan yazdığı yazısı. Dün yine köşesindeydi. Diyor ki öpülesi Bulut; "Türkiye'nin şımarık çocuğu bankalar!" (Dili varmamış başka bir şey demeye ama şımarık çocuğun mahalle arasında başka vasıfları vardır hatırlatırım. Bir dahaki sefere daha çarpıcı bir başlık isterim. Bir de uyarı; sakın ola ki banka isimlerini açık açık yazmasın, yoksa gazetesi banka reklamlarını bir daha rüyasında görür.) Yazının kendisi de mealen şöyle; 'Konut kredisi alıyorsunuz, adına dünya ile uyumlu olsun diye mortgage diyorsunuz ama sonrasında yapılanın detaylarının dünya üzerinde bir eşi benzeri daha yok! Verilen kredi için neredeyse tüm sülalenizi, yedi göbek geçmişinizi, geleceğinizi ipotek altına alıyor banka.
Tüm varlığınız tehdit altında.'
Gördüğünüz gibi yerden göğe kadar haklı Yiğit kardeşim. Hele şu kredi faizi konusunda. Onu da şöyle yorumlamış; "Bir ülke düşünün, 'düşük kredi faizi' diyerek reklam yapıyor, sonrasında 'peşin komisyon, dosya parası, kur farkı' gibi abuk subuk kalemler ile sizin kredi faizi inanılmaz noktalara geliyor.
Bir ülke düşünün, 'aylık kredi kartı gecikme faizi' ABD ve AB'deki 'yıllık faizden' daha YÜKSEK."
Şimdi içime bir kurt düştü, şu bizim Rekabet Kurulu'nun harekete geçme nedeni acaba Bulut'un her yıl muntazaman kaleme aldığı bu yazı olmasın?

* * *
ALLAH SABIR VERSİN KARDEŞİM...
Evinizin salonunda otururken gözünüz pencerelerinize takılır... Dersiniz ki, 'Ah şu pervazlar biraz daha yere yakın olsa da sokağı, gelen geçeni görebilsem...' Hele o zemine sıfır camları olan verandalar, balkonlar en büyük hayalinizdir.
Ama oturduğunuz semt, Şişli civarı ve o civarın eski yapılarından biriyse ve hele 5. katta filansanız, artık müteahhitin size yaptığı ufak bir kıyakla yetineceksiniz demektir. Peki nedir bu?
Yere yakın camları olan bir ev. İşte Rahmi Saltuk da Şişli'de böyle bir evde oturuyordu. Bilirim oraları, bir zamanlar ben de böyle bir evde büyüttüm çocuğumu.
Pencereleri daha geniş, pervazları daha alçaktır. Ve eve hoş bir ferahlık verir.
Ama böyle bir yerde çocuk büyütmek zordur. Nitekim sevgili dostum Rahmi ve eşi de bu tehlikenin farkındaydı. Hatta o kadar farkındaydı ki ana babanın, iki lafından birisi "Evladım cama yaklaşma" oluyordu. Hem de büyüyüp kocaman adam olana kadar... Yani öngörü sahibi her ana baba gibi çocuğun boyu uzadıkça tehlikenin de büyüdüğünü idrak etmişlerdi...
Ama yine de bilemediler, bir gün o 'alçak camın' oğullarının hayatını alacağını. Şimdi düşünüyorum da, yaşamınız boyunca yaptığınız uyarılar, bir anlık dalgınlık karşısında aciz kalıveriyor.
Evladınızın kaderi çizilirkenki acizliğiniz gibi.
Baran'ın ölümüne ne kadar çok üzüldüğümü mümkün değil anlatamam. Ama yapacak bir şey yok. Bir tek, bu aralar göçüp giden her gencin arkasından söylediğim şeyi tekrarlayabilirim; Allah hepimizin sabrını toplayıp sevgili Rahmi kardeşime ve eşine versin...
Bir de kendi kendime söz veriyorum; oğlumuzun her camdan sarktığında, "Evladım deve kadar oldun, kafan da büyük ağır çeker düşersin" diyen anasına bundan böyle asla karışmayacağım...