Miraç gecesi ne oldu? Miraç ne demek, kelime anlamı nedir? Miraç Kandili fazileti önemi nedir?
Miraç Kandili fazileti önemi bu kutlu günde vatandaşlar tarafından sorgulanıyor. Miraç gecesi ne oldu? Miraç ne demek, kelime anlamı nedir? Üç aylarda idrak edilen hayırlı gecelerden birisi olan Miraç Kandili, Müslüman alemi için büyük önem taşımaktadır. Bu yıl 21 Mart Cumartesi gününe denk gelen Miraç Kandili'nde vatandaşlar dualar edecek, ibadetlerini yerine getirecek. Peki, Miraç Kandili fazileti ve önemi nedir? Miraç ne demek? Miraç gecesi ne oldu? Peygamberimizin göğe yükseldiği gece olan Miraç Kandili'nin müslümanlar için önemi oldukça büyüktür. İyilik ayı olan ve sevapların 2 kat yazılacağı Miraç kandili bu yıl 21 Mart Cumartesi gününe denk geliyor. Hicri takvimde akşam ezanından sonra yeni gün başlar. Yani Recebin 26. gününün akşam ezanından itibaren 27. gün girmiş oluyor.
Recep ayı içerisinde yer alan hayırlı gecelerden birisi olan Miraç gecesi bu gece idrak ediliyor. Miraç gecesi ne oldu sorusuna yanıt aranıyor. Miraç Kandili fazileti ve önemi nedir? Müslümanlar için önemli günlerden birisi olan Miraç Kandili'nde vatandaşlar ibadetlerini yerine getiriyor. Dualar ediliyor, namazlar kılınıyor. Peki, Miraç ne demek, kelime anlamı nedir? Miraç gecesi ne oldu? Recep ayının 27. gecesine Miraç gecesi denir. Miraç kelime anlamıyla itibariyle göğe çıkma, yükselme anlamlarına gelir. İsra ve Miraç hadisesi, Peygamber Efendimizin (s.a.v) hicretinden 18 ay evvel vukü bulmuştur.
MİRAÇ GECESİ NE OLDU 7 KAT SEMAYI NASIL DOLAŞTI
Bir gece Kâbe–i Muazzama'nın Hatîm mevkiinde yatarken, Cebrail gelip mübarek göğüslerini yardı, kalbini zemzem suyu ile yıkadıktan sonra içini iman ve hikmetle doldurup eski hâline koydu. Sonra beyaz bir binek Burak ile (normalde bir aylık mesafedeki) Mescid–i Aksa'ya uçtular. Orada bütün peygamberlerin ruhlarına imam olup namaz kıldırdı. Bu, onların şeriatlerinin asıllarına mutlak varis olduğunu ifade ediyordu. Bir de kendisine su, şarap ve süt takdim edildi. Hazreti Muhammed sütü içti. Bu ümmetinin doğru yola iletildiğini ifade ediyordu. Ardından yüceliklere yükseltici bir mirac (manevî asansör) ile göklere çıkartılıp yedi kat semaları bir bir dolaştırılmıştır.
1. kat semada: Hz. Adem'le,
2. kat'ta Hz. İsa ve Hz. Yahya,
3. kat'ta Hz. Yusuf,
4. kat'ta Hz. İdris,
5. kat'ta Hz. Harun,
6. kat'ta Hz. Musa
7. kat'ta Hz. İbrahim ile görüştü.
Melekleri, Cennet ve Cehennem'e kadar bütünüyle ahiret hayatını müşahede etti. Miraç gecesi bütün mülk ve melekût âlemlerini dolaştı. Cebrail Hazreti Muhammed'i daha da yükseklere çıkardı, öyle bir fezaya vardılar ki kaderleri yazan kalemlerin cızırtıları duyuluyordu. Nihayet varlıklar âleminin son sınırı olan Sidretü'l–Müntehâ'ya ulaştılar. Cebrail:
-"İşte burası Sidretü'l–Müntehâ'dır. Ben buradan bir parmak ucu ileri geçecek olursam, yanarım" dedi.
Hz. Muhammed 'e Sidre'de dört kutsal nehir ve her gün yetmiş bin meleğin ziyaret ettiği Beyt–i Ma'mûr gösterildi. Sonra kendisine şarap, süt ve bal dolu üç bardak sunuldu. O, yine sütü tercih etti.
Hazreti Muhammed o gece şehitlerin ve muttakilerin cenneti olan Cennetü'l–Me'vâ'yı temaşa etti. Cebrail'i geride bırakan Hz. Muhammed, burada Refref'e binerek Arş–ı A'lâ'ya geçti ve Kâb–ı Kavseyn olarak belirtilen "imkân dairesinin bitiş, vücûb dairesinin başlama sınırına" ulaştı. Huzûr–u Kibriya'da Allah'a ok yayının iki ucu kadar, hattâ daha fazla yaklaştı. Cemâlullah'ı perdesiz ve vasıtasız olarak onunla zaman ve mekandan menüzzeh konuştu. Daha sonra tekrar Refref'le Sidre'ye geri döndü. Orada Cebrail'i asıl hüviyetiyle –tıpkı ilk defa Hira'da gördüğü şekliyle– gördü. Müteakiben de yine Cebrail ile birlikte göz kırpması kadar kısa bir zaman parçasında dünyaya döndü.
Hz. Peygamber'in mi'racda Allah'ı görüp görmediği meselesi, onun sidretü'l-müntehâda "iki yay ucu aralığı kadar" (kābe kavseyn) Allah'a yaklaştığını ve O'nu gördüğünü bildiren âyetlere dayanır (en-Necm 53/7-14). Bu âyetlerde söz konusu edilen yaklaşmanın kimlerin arasında meydana geldiği ve Resûl-i Ekrem'in kimi gördüğü hususu iki şekilde anlaşılmaktadır. Sahâbeden Hz. Âişe, Abdullah b. Mes'ûd, Ebû Zer el-Gıfârî, Ebû Hüreyre; tâbiînden Mücâhid b. Cebr, Hasan-ı Basrî, Katâde b. Diâme, Rebî' b. Enes ve müfessirlerin çoğu yaklaşma hadisesinin Hz. Peygamber ile Cebrâil arasında gerçekleştiğini kabul eder (Taberî, XXVII, 44-45; İbnü'l-Cevzî, VIII, 66).
Diğer görüş ise yaklaşmanın doğrudan Allah'la Resûl-i Ekrem arasında meydana geldiği şeklindedir. Enes b. Mâlik'ten Şerîk b. Abdullah yoluyla gelen mi'rac rivayeti buna delil teşkil etmektedir (Buhârî, "Tevḥîd", 37). Ancak hâfızası zayıf olduğu bilinen Şerîk'in nakledilen metni tam koruyamadığı bilinmektedir (İbn Hacer, XII, 492). Rivayetlerde sidretü'l-müntehâya sadece peygamber ve meleklerin ulaşabildiği ve orayı geçmenin yalnız Resûlullah'a mahsus olduğu kaydedilir (Süyûtî, s. 76). Ancak İslâm âlimleri, Allah ile Resulü arasında böyle bir yakınlaşmanın açıkça tecessüme delâlet ettiğini ve ilgili metinlerin zaptı doğru olsa bile zâhirî mânalarıyla kabul edilemeyeceğini belirtmişlerdir.