Sevgi ve merhameti yok eden hastalık: Gıybet

Kur’an-ı Kerim’de gıybet, ölmüş bir din kardeşinin etini yemeğe benzetiliyor. Rabb’imiz bu benzetmeyle sanki “Bu günahı size yakıştırmam!” demeye getiriyor ve bizi gıybet çamuruna bulaşmaktan alıkoyuyor...

Kaynak GAZETE Giriş Tarihi 23 Mayıs 2018 Güncelleme 23 Mayıs 2018, 03:08
Sevgi ve merhameti yok eden hastalık: Gıybet

İÇİNDEKİLER

İnsanoğlunun başına gelen musîbetlerin çoğu, aslında hep dil nîmetinin yanlış kullanılmasından kaynaklanmıştır. Dolayısıyla dilin âfetlerini çok iyi bilmeli ve onlara karşı gerekli tedbirleri almalıyız. Dilin âfetleri içerisinde en başta dikkat edeceğimiz husus, hiç şüphesiz ki gıybettir. İnsanlar arasındaki dostluğu, sevgiyi, merhameti tehdit eden gıybet, dildeki en zehirli hançerdir.
Bir kimsenin gıyabında gerek onun şahsıyla ilgili maddî, bedenî, dünyevî veya manevî, ruhî, ahlâkî ve dinî kusurlarından söz edilmesi, gerekse çocukları, ebeveyni ve diğer yakınlarının kusurlarının anlatılması gıybet sayılmıştır. Gıybet sözle olduğu gibi yazı, işaret ve taklit gibi davranışlarla da olabilir. Bu tür söz ve hareketlerin gerçeği ifade etmesi onun gıybet olma niteliğini değiştirmez.
Kur'an-ı Kerim'de gıybet, ölmüş bir din kardeşinin etini yemeğe benzetiliyor.
Rabb'imiz bu benzetmeyle sanki "Bu günahı size yakıştırmam!" demeye getiriyor ve bizi gıybet çamuruna bulaşmaktan alıkoyuyor.
Gıybetin tarifini bizzat Sevgili Peygamberimiz'den dinleyelim: Ebu Hüreyre (r.a.) anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: 'Gıybetin ne olduğunu biliyor musunuz?' Yanındakiler: 'Allah ve Resûlü daha iyi bilir!' dediler. Bunun üzerine Allah'ın elçisi şu açıklamayı yaptı:
'Birinizin, kardeşini hoşlanmayacağı şekilde anmasıdır!' Orada bulunan bir kişi:
'Ya benim söylediğim o kişide varsa, (Bu da mı gıybettir?)' diye sordu. Efendimiz şu cevabı verdi: 'Eğer söylediğin onda varsa gıybetini yapmış olursun. Eğer söylediğin onda yoksa iftirada bulundun demektir.' Gıybetin ne kadar sinsice ve zaman zaman masum bir görünüşle karşımıza çıktığı, Peygamberimiz'in Hz. Aişe Validemiz'i ikazından anlaşılmaktadır:
Hz. Âişe anlatıyor: "Ey Allah'ın Resûlü, sana Safiyye'deki şu şu kusurlar yeter!" demiştim. Resul-i Ekrem bundan memnun kalmadı ve: "Öyle bir söz sarfettin ki, eğer denize karıştırılsaydı denizin suyunu tamamen bozardı" buyurdu.
Boş sözlerden uzak durmak Kur'an'da Allah'ın övdüğü kulların özellikleri arasında zikredilir: "Onlar ki, yalan ve asılsız olandan yana şahitlik etmezler, boş ve anlamsız şeylerle karşılaştıkları zaman vakarla geçip giderler." (el-Furkân 25/72).
Özellikle basit ruhlu insanların eğlencesi olan gıybet, sadece bir kimseyi ayıplamak ve onurunu zedelemek şeklinde iki tarafla sınırlı kalmaz. Laf taşımaya elverişli bir davranış olarak üçüncü kişiler arasında da yayılarak genişleyebilir.

​GÜNAHLAR YÜKLENECEK
Gıybete zemin hazırlayan bir diğer günah ise, tecessüs, yani başkalarının ayıp ve kusurlarını araştırmaktır.
Hucurat Sûresi, 12. ayette önce sû-i zan, sonra tecessüs sonra da gıybet haram kılınmıştır.
Gıybet kimi durumlarda iftiraya ve yalana dönüşebilir. Abartılar, eklemeler de dedikodunun harcını oluşturur. Hz. Peygamber, kıyamet gününde gıybet edenlerin sevaplarından dedikodusunu yaptıkları kimselere verileceğini, şâyet bunu karşılayacak kadar sevapları kalmamışsa, gıybetini yaptıkları kimselerin günahlarını yükleneceklerini haber vermektedir.
Bu yüzden Hasan-ı Basrî'nin: "Eğer illâ dedikodu yapacaksan, anne-babanın dedikodusunu yap. Âhirette en azından sevabın onlara gitmiş olur ve onların günahını yüklenirsin" dediği nakledilir.

​BİR YIKIMDIR...
Dedikodu kendi hatalarını örtbas etmek isteyenlerin başvurdukları can simididir.
Başkalarında kusur arama alışkanlığının bir sonucudur. Kendini kontrol edemeyen kişiler dedikoduyla uğraşırlar.
Yönsüzdürler. Nereye çekerseniz o yöne savrulup giderler.
Dedikodu her halükârda bir yıkımdır.
Gerçekte dedikodunun yıktığı insanın kendisidir, başkası değil. Birliği çökerten bir eylem olduğu için de yasaklanmış, hor görülmüştür. Ayet-i Kerime'nin dedikoduyu 'kardeş eti yeme' ile eş tutmasının hikmeti budur.
İslâm âlimleri âyet ve hadislerdeki beyanlara dayanarak, ayrıca insan onurunu zedeleyen, toplumda dargınlık ve düşmanlıklara yol açan bir davranış olmasını dikkate alarak gıybetin haram olduğunda ittifak etmişlerdir. Gıybet belli bir kişi veya zümrenin şeref ve haysiyetini rencide etmesi, dolayısıyla müminler arasındaki sevgi, saygı ve barışa zarar vermesi sebebiyle yasaklandığından böyle bir kişiyi kastetmeden genel olarak insanların kötülüğünden söz etmek gıybet sayılmaz. Bir kişiyi dinî kusurlarından dolayı gıyabında eleştirmenin gıybet sayılmayacağı ileri sürülmüşse de, büyük İslam alimi Gazzâlî, insan onurunu öne çıkaran mükemmel tahlillerinde bu iddiayı reddetmiş ve iyi niyete dayanmayan her türlü gıyabî eleştirinin haram olduğunu belirtmiştir.

​KULAK MİSAFİRİ OLMAK
Başkalarının gıybetine bilinçli kulak misafiri olan da gıybetin suç ortağıdır.
O anda kendimizi gıybeti yapılan kişinin yerine koymalı, bizden gıyabımızda bu şekilde söz edildiğinde rahatsız olup olmayacağımızı sormalıyız. Onuru zedelenen kişinin üzülmesi gerekiyorsa üzülmeli, hakkını savunması gerekiyorsa savunmalıyız.
Gıybet eden kimse öncelikle tövbe etmeli ve Allah'tan mağfiret dilemelidir.
Akabinde ise gıybetini ettiği kişiyle, haksızlık ve zulüm ettiğinden dolayı, ayrıca helalleşmesi gerekir. Vefat etmişlerse kendileri için dua etmelidir.

BR HADİS
"İnsanoğlu kıyamet günü beş şeyden hesaba çekilmedikçe yerinden kımıldayamayacaktır: "Ömrünü nasıl tükettiğinden, gençliğini nasıl yıprattığından, malını nereden kazanıp nerede harcadığından ve öğrendiği bilgilerle nasıl amel ettiğinden." (Tirmizî, Sıfatü'l-kıyâme,1).

BR AYET
Rablerini inkâr edenlerin durumu (şudur): Onların yaptıkları işler, fırtınalı bir günde rüzgârın, şiddetle savurduğu küle benzer. Kazandıklarından hiçbir şeyi elde edemezler. İyiden iyiye sapıtma işte budur. (İbrahim 14/18)

ESMâ-İ HÜSNâ:
El-Muiz: Hiçbir zaman mağlup edilmeyen, güç ve kuvvette eşi benzeri bulunmayan, izzet, şeref ve üstünlük sahibi.

BİR DUA
Âdem (a.s.) ve eşi, cennette kendilerine yasaklanan ağacın meyvesinden yedikten sonra cennetten yeryüzüne indirilince şöyle dua etmişlerdir: "Ey Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik, eğer bizi bağışlamaz ve bize rahmetinle muamele etmezsen muhakkak ziyana uğrayacaklardan oluruz!" (el-A'râf 7/23).

SORU-CEVAP
İş elbisesiyle namaz kılınabilir mi?
İş elbisesinde bulunan boya, yağ, pas ve benzeri kirler necaset olmadıkları için namaza engel değildir. Ancak, namaz için camiye veya mescide gidecek kişinin temiz giyinmesi Kur'an-ı Kerim'in tavsiyesidir (el-A'râf, 7/31).

PROF.DR. ALİ KÖSE