'Ekranda uzun zamandır Yeşilçam tadında dizi yoktu'

Atv’nin geçtiğimiz günlerde ilk bölümü yayınlanan yeni dizisi ‘Seven Ne Yapmaz?’da saf aşık ‘Recep’i oynayan Sertan Erkaçan: Bizim dizimizde Yeşilçam naifliği var; ‘Güllü’ filmi havası, Kadir İnanır- Türkan Şoray’ın masum aşkları, ‘Köyden İndim Şehire’ durumları... Seyirci uzun zamandır Yeşilçam tadında bir dizi izlememişti

Giriş Tarihi 10 Eylül 2017, 00:00 Güncelleme 10 Eylül 2017, 12:57
’Ekranda uzun zamandır Yeşilçam tadında dizi yoktu’

İÇİNDEKİLER



Konservatuvar yıllarına kadar çocukluğunu Antalya'da ailesiyle geçiren oyuncu Sertan Erkaçan; İstanbul'a adım attıktan sonra kariyerine tiyatroyla başlasa da çok geçmeden sinema ve televizyonla tanıştı. Başarılı oyuncu; yazmaya, dans etmeye ve şarkı söylemeye de oyunculuğu kadar zaman ayırıyor. Şarkıcılık konusunda mütevazılık yapsa da yakın zamanda Moda Kayıkhane Event Hall'de yoğun bir konser programı yapacağını da öğrendim. Atv'nin 'Seven Ne Yapmaz?' isimli dizisinde rol alan Erkaçan ile konser vereceği mekanda buluşup hakkında merak edilenleri konuştuk...



'Seven Ne Yapmaz?' dizisini diğerlerinden ayıran bir özellik var mı?
Eskiden Yeşilçam'ın naifliği vardı. 'Güllü' filminin havaları ya da Kadir İnanır ile Türkan Şoray'ın masum aşkları, 'Köyden İndim Şehire' durumlarının hepsi dizimizde var. Bu sene bütün dizilerde zengin oğlan ve fakir kız görüyoruz. Bizim işimizde ise; zengin çocuk tam fakirleştiği dönem köye gidiyor, bir kıza aşık oluyor ve bu sefer kız intikam için onun peşinden gidiyor. Yönetmenimiz Metin Balekoğlu öyle bir dünya kurdu ki; herkes "Uzun zamandır Yeşilçam tadında bir dizi izlememiştik" diyor.



HALKIMIZ TEMBEL İŞLERİ SEVİYOR
Son yıllarda hep eski hikayelerden beslenmemiz dikkat çekici. Niye daha yeni hikayeler üretemiyoruz?
Onu senaristlere sormak lazım. Aynı zamanda ben de kendimce bir şeyler yazıyorum ama annem yüzünden üretemiyoruz. Çünkü annem, Türkiye'nin seyirci potansiyeli ve her diziyi izler. Hatta ben de, bana gelen senaryoları anneme okurum ve "Anne, sence bu iş tutar mı?" diye sorarım. Bizim halkımız tabir-i caizse biraz tembel işleri seviyor. Konular net olacak, hikayeler kafa karıştırmayacak. Türkiye'de televizyon kumandaları anne ve babaların elinde, onlar da işten geldikten sonra "İzleyeceğimiz şey bizi yormasın" diyor.



Geçmişte anne ve babanızın onayını almadan yer aldığınız bir proje oldu mu?
Yok, olmadı. Çünkü onlar duygusal bakıyor ama babam biraz acımasız eleştirir. Oyunculuk felsefemin temelinde hep doğal olmak yatar. Hatta benim kendimi en doğal hissettiğim işlerde bile, "Poz yapma oğlum, daha doğal oyna" der.

Dizide canlandırdığınız 'Recep Karaman' nasıl biri?
Safranbolu'da yaşayan, aktar dükkanı sahibi olan genç bir çocuk. 'Nazlı Aycı'ya (Seren Şirince) aşık ve öylesine saf bir aşk ki, 'Nazlı'nın konusu geçtiği her yerde kekelemeye başlıyor. Heyecanından konuşamayacak gibi oluyor ama 'Nazlı' ona aşık değil. Türkü söyleyen bir çocuk ve bir gün bir yerde türkü söylerken karakteri inanılmaz bir değişime uğruyor ama içindeki saf duygulardan ödün vermiyor.



Günümüzdeki aşklarda duygu mu önemlidir, görüntü mü?
İlk başta tabii ki görüntü önemlidir. Hayatımız Instagram olmuş, orada hangi fotoğrafımızda dürüstüz? Kendimizi olduğumuzdan farklı göstermeye çalışıyoruz. Sevmediğimiz bir kahveyi, sırf herkes içiyor diye fotoğrafını çekip yayınlıyoruz. Bunlar bence toplumun sosyolojik problemleridir. Çünkü o yolda olmak zorundasın, yoksa dışlanırsın. Artık hiçbirimiz dürüst değiliz ve yalan söylüyoruz.

Sizin kekemelikle ilgili bir hikayeniz varmış; nedir o?
Var ama bunu sana anlatan arkadaşım eskiden güzel ortamlarda benim kekeme taklidimi malzeme olarak kullanıp "Sertan eskiden kekemeydi" derdi. "Ya niye hatırlatıyorsun" deyip ben tekrar kekeme taklidi yaparak milleti keklerdik. Bunu eskiden kız tavlamak için yaptığımızı söylüyor ama kızlar bana 'Aaa bu kekemeymiş' gözüyle baktıkları için bu şakam hep arkadaşlarımın işine yaradı.



NUMARAMI BULUP MESAJ ATSINLAR
Konservatuvardayken tiyatro yapıyorsunuz, sonra sinema ve televizyonun önü açılıyor ama bir anda müzikle de uğraşıyorsunuz, Youtuber oluyorsunuz.
Youtuber'lık bir denemeydi, orası bana göre değilmiş, bana çok sahte geliyor. Youtuber'lık işim değil, onu yapmak kendime ihanet gibi geliyor. Konservatuvarı bunun için okumadım, öyle tanınmak istemiyorum. Tiyatro sahnesinde ya da onun getirisi olarak sinema ve televizyonda tanınmak daha doğru geliyor. Tabii ki merak edilmek iyi bir şey ama Youtube'dan izlemesinler; tiyatroya gelip tanısınlar beni, hatta telefon numaramı bulup mesaj atsınlar...


Gerçekten o kadar ulaşılabilir olmak sizi rahatsız etmez mi?
Hocamız Savaş Dinçel'in bir sözü var; "Yolda yürürken aktör olduğun belli olmayacak. Aktör dediğin mütevazı olur ama sahnede devleşir" derdi. O yüzden izleyicilerle aramıza uçurum koymayı doğru bulmuyorum. Zaten duvarların ardında yaşamam; mahalle insanıyım. Oyuncu çevremin dışında, yakınımda olanlar hep mahalle arkadaşlarımdır. Şöhret şımarıklığını elbet yaşayacağım, daha çok para kazanıp daha lüks yaşayacağım. Ama bu tatlı bir şımarıklık, çünkü hiçbir zaman bozulmayacağım. Bugün bahsettiğim arkadaşlarımın hepsi 10 yıl sonra da benimle olacak. Dönem dostlukları beni çok üzüyor ve yalnız kalmaktan korkarım.

O yüzden mi erken evlendiniz?
Erken mi, 30 yaşıma geldim! Melis'le (Bayatlı) yedi senedir birlikteyiz ama bir yıl önce evlendik. Yanında özgür olabileceğim, aynı zamanda da kendisini yanında hissedebileceğim kadını bulduğum için evlendim. Evlenmeden önce Melis'e; "Bana her şeyi yap ama hevesimi kırma" dedim çünkü hevesim kırılırsa çocuk gibi yüzüm düşer. Eğer o an bir yere gitmek istiyorsam, gitmeliyiz. Biz çok özgürüz, bir o kadar da birlikteyiz ve beni ondan daha fazla çekebilecek bir kadının dünyaya geleceğini de düşünmüyorum. Çoluk çocuğa karışmak için kendimize beş sene daha verdik ama inşallah bir kızımız olur. Onun iyi bir müzisyen olmasını isterim.



Profesyonel anlamda sahneye çıkıp şarkı da söylüyorsunuz. Bir albüm ya da single çalışması da olur mu?
Single olur mu bilmiyorum ama evde bir şarkı yapmayı deniyorum. Belki benden de güzel bir şarkı çıkar. Bir gün Youtube'a koyacağım ama yoruma kapatacağım. Aslında şarkıcı değilim, öyle iddialarım yok ama Amerika'ya gidip müzikal oyunculuk eğitimi almak istiyorum. Şu an sadece insanları eğlendirdiğime inanıyorum ve bu beni mutlu ediyor.

YETENEĞİNİ KANITLARSAN İPLER ELİNDE OLUR
Sektörün reyting üzerinden döndüğünü düşünürsek, artık oyuncular için kariyer planı yapmak zor değil mi?
Yarama tuz basma... (Gülüyor) Bir yere kadar ipler hep başkasının elinde ama tabir-i caizse voleyi vurduktan sonra ipler senin elinde oluyor. Vole, para ya da şöhret değil; sadece yeteneğini kanıtlamaktır. 'Acil Aşk Aranıyor' dizisindeki 'Abidin' karakteriyle ben bu kırılmayı yaşadım.

EVLENDİRME PROGRAMINDAN OYUNCU ÇIKMASIN!
Sizin için sosyal medya önemli mi?
Evet, çünkü artık biz oyuncuların da aracı ve bunu kullanmak zorundayız. 'Sosyal medyam olmadan da oyunculuk yaparım' demek bana biraz hikaye geliyor ama oyunculuk ve popülerlik birbirinden ayrı. Instagram fenomenleri popüler olmuyor mu, Youtuberlar film çekmiyor mu? Popüler oldular diye bu, oyuncu oldukları anlamına gelmiyor. Alaylı oyunculara karşı değilim ama evlendirme programından çıkıp da birileri oyuncu olmasın. Popülerlik bir gün bitebilir ama oyuncu dediğin adam her zaman piyasada kalır. Ha ünlülük dersen, o işini iyi yaptığında gelir.

Hiç sırrınız var mı?
(Eşine dönerek) Melis, var mı sırlarım? Yok ya, ben sır tutmam ve yaşadığım her şeyi birebir anlatırım. Diyelim ki hanımımdan bağımsız dışarı çıktım, gezdim ve iki hanımefendi geldi benimle tanıştı. Asıldıdemeyelim buna. Bunu eve gider gitmez anlatırım; 'Dün geldiler, çok muhabbet ettik ama benyüzüğümü gösterdim' derim.