Erman Toroğlu'ndan o isimlere sert eleştiri: Mart kedisi gibiler...

Türk futbolunun en renkli simalarından olan efsane isim Erman Toroğlu, YouTube'ta yayın yapan Bi Başka kanalına konuk oldu. Toroğlu kariyeri ve hayatı ile ilgili çok özel sorulara yanıt verirken, kendisini eleştiren taraftarlar hakkındaki düşüncelerine de açıklık getirdi.

Giriş Tarihi 29 Temmuz 2020, 14:54 Güncelleme 29 Temmuz 2020, 14:54
Erman Toroğlu’ndan o isimlere sert eleştiri: Mart kedisi gibiler...

İÇİNDEKİLER

Türk futbolunun efsane ismi Erman Toroğlu, YouTube'da Bi Başka kanalından Öznur Doğan'a çarpıcı açıklamalarda bulundu. Kariyerinden özel hayatına dair pek çok konu hakkında konuşan Toroğlu, meslek hayatında kendisini en çok üzen olay, hayattaki en büyük korkusu ve kendisini eleştiren taraftarlar hakkındaki düşüncelerine dair pek çok konu başlığını, tüm samimiyetiyle açıklığa kavuşturdu.

Hakemlik ve futbolculuk yıllarından sonra, şimdilerde spor yorumcusu olarak ekranlarda yer alan Erman Toroğlu, kameralar ardındaki Toroğlu'ndan, futbol kariyerinin ilk yıllarında yaşadığı zorluklara kadar birçok anıyı YouTube'da Bi Başka'ya anlattı.

İşte keyifli sohbetten kesitler…

İçinizdeki futbol aşkını ne zaman fark ettiniz?
Çocuktum, Ankara'da büyüdüm. Orada ilk hatırladığım yer Tunalı Hilmi… Tunalı Hilmi'de en az 20 tane top koşturacak yer vardı. Sokağa çıktığım zaman top oynardım, yolda yürürken, nerede sigara paketi varsa, hepsine çakardım, tekme atardım.

Babam emekli sandığında memurdu. Tabii para az. Sümerbank'tan bize Beykoz ayakkabıları alırdı. Herkes 6 ay giyerdi, ben 20 gün giyerdim. Çünkü ön taraf açılırdı…

Bir de, 19 Mayıs Stadı'na giderdim, "O tünelden bir gün çıkar mıyım?" derdim, hep hayalimdi. Sonunda çıktım…

Kariyeriniz boyunca saha içinde yaşadığınız en ilginç olay nedir?
Çok atılırdım. Tahammülüm yoktu haksızlığa. Büyükler bizi, şamar oğlanı gibi kullanırdı. İsyan ederdik, atılırdık oyundan.

Çok büyük hatıralarım oldu, ağladığım oldu, güldüğüm oldu. Hırsımdan toprak sahada, yerden toprak yediğimi bilirim.

16-17 yaşlarındayım. Devamlı tekme atan bir çocuk. Kulüp Başkanı müdahale etmiyor. En sonunda yerden toprağı aldım. Sonra duyuyorum ki, kasıtlı bana vurdurtmuş. Çünkü yeni bir futbolcuyum, Gençlerbirliği Genç Takımı'ndan geldim. Karar verememiş asi olup olmadığıma. Çocuğa devamlı bana tekme attırtmış, sonra söyledi bana: "Sınıfı geçtin" dedi. Nasıl sınıfı geçmekse…

Sizi meslekte bugüne kadar en üzen şey ne oldu?
76'da Ankaragücü ile küme düştük. O zaman çok üzülmüştüm, o üzüntüden sarılık oldum zaten.

Kulüpten ayrılmak mecburiyetinde bırakıldım, çok üzüldüm ve sarılık geçirdim, çok haksızlık yapılmıştı. Ama oradan yollanmam beni buraya getirdi, bir de o var.

'Dünyanın Sonu' dediğin gün, hayat seni öyle bir yere götürüyor ki, hiç tahmin edemeyeceğin yerlere sürükleniyorsun. Onun için pes etmemek lazım…

Ligde en beğendiğiniz oyuncular kimler?
Geçmişte beğendiğim Alex, Galatasaray'da kaleci Muslera. Çok örnek insanlar bunlar… Maçını yapan, kimseye saygısızlık yapmayan oyuncular… O tip oyuncuları bir tek ben değil ki, herkes çok seviyor zaten.

Özellikle Fenerbahçe tribünlerinden ağır eleştiriler aldığınız zamanlar oldu. Nasıl karşıladınız bu durumu?
Her küfür eden, kendine edecektir. Yalnız şunu söyleyeyim. Yöneticiler, daha çok kulüp başkanları, kendilerini eleştirenleri hedef gösteriyorlar. Neden? Çünkü yaptıkları iş sakat. Yaptıkları işin sakat olduğunu, bu işte biraz tecrübeli olduğum için iyi anlatıyorum. İyi anlattığım için de, zor pozisyonda kalan bu yöneticiler, beni hedef gösteriyorlar.

Bana küfür ettiriyorlar ama o yöneticiler sonra, papuçları bırakıp kaçıyorlar. 1-2 yıl geçtikten sonra, "Ya hoca sen haklıymışsın" diyorlar. Ya görüyorum sakatlığını.

Bilen Fenerbahçeli taraftarlar bana kızmazlar. Ali Koç geldi. 'Onu yapacağım, bunu yapacağım' dedi. 'Aferin, inşaallah yapar' dedik. Hedef göstermeye başladı. Bugün gelinen nokta Fenerbahçe'de…

Ben, gördüğümü yalın anlatıyorum, bu yüzden küfür yiyorum. Ben içinde büyüdüm çünkü. Benim kadar futbolun içinde büyümüş az adam vardır.

Kimseye bağlı değilim. Çalıştığım yerden paramı kazanıyorum. Başka yerlerden destek almıyorum. Başka yerlerden destek alırsam, oralara konuşamam. Oraları hep yağlarım, cilalarım. O kadar çok var ki basının içinde bunları yapanlar, dışarıdan para alanlar.

Adam federasyondan para alıyor, kulüplerden para alıyor. Sonra ne oluyor? O federasyon değişirse, başkalarını bulup başkalarına para vermeye başlıyorlar. Ya da başkan değişince, başkalarına para verip ateş ettiriyorlar sosyal medyadan falan. Sonra da diyorlar ki, 'Bu sosyal medya bize çok ateş ediyor!' Ne akıllılar değil mi? Aynen Mart kedisi gibiler. Mart kedisini bilirsiniz, daha fazla açarsam Basın Ahlak Yasası'na aykırı olur…

Fenerbahçe'ye karşı eleştirilerinizin sert olduğunu savunan bir kitle var. Siz bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?
O konuda son derece organize bir iş var. Bıraksınlar o hikayeleri. Hiç işim olmaz, ben bildiğimi yaparım.

Benim o kadar çok Fenerbahçeli üst düzey arkadaşım var ki… Yaptıklarımın çok doğru olduğunu söylüyorlar. Benim hiç şartım olmaz, ne biliyorsam odur.

Sosyal medya kullanmama sebebiniz nedir?
Çok net. Şu anda Turkuvaz Medya'da çalışıyorum. Ben ne söyleyeceksem, orada söylemeliyim. Ben oradan para kazanıyorum. Benim sosyal medyam olursa programa çıkmadığım veya gazetede yazmadığım bir gün, sosyal medyada yazarsam, sosyal medyada para kazanılıyor.

Ben buraya bağlıysam, bu grupla devam etmeliyim. Ne zaman bu gruptan ayrılırım, başka bir gruba da geçmedim, o zaman sosyal medyam olur. Ama ben şu anda derdimi Fotomaç'ta ve Sabah'ta yazarak, televizyona çıkarak anlatıyorum. İstediğim an yazı yazıyorum, istediğim an ekrana çıkıyorum. O zaman neden sosyal medya kullanıp çalıştığım firmaya darbe atayım?

Hayattaki en büyük korkunuz nedir?
Dostlarımı kaybetmek… Dostlarımı kaybedince çok üzülüyorum. Onun haricinde bir şeyim yok.

Yani ne olur ki? Neden konuşmayayım, ben anlamadım ki? Ben uzatmam, fazla konuştuğumu da sanmıyorum, en son söyleyeceğimi en başta söylüyorum.

Televizyonda fazla uzatmanın bir anlamı yok. Arkadaşlarım konuşuyorlar da konuşuyorlar. Hayır, vur-kaç televizyon! Sistemi budur. Bekle, ben beklemeyi severim…