"Şimdi bomba gibiyim!"
Akciğer kanseri tedavisi görüp, iyileşen koreograf Uğurkan Erez, hastalığı yendikten sonra yeni kararlar almış: "Hayatım sadece çalışmakla geçmiş. Şimdi ertelediğim şeyleri de yapmaya başladım. Bir yıl erken emekli gibiydim, şimdi bomba gibiyim!"
Giriş Tarihi:
Güncelleme Tarihi:
Bugün Sheraton Otel'de düzenlenecek Cemil İpekçi defilesinin koreografisini üstlenen Uğurkan Erez; akciğer kanseri nedeniyle bir yıl ara verdiği moda dünyasına döndü. Ameliyat olduktan sonra işlerini 28 yaşındaki kızına teslim edip, İzmir'e giden Uğurkan Erez, "Bir sene erken emekli gibiydim. Şimdi bu tecrübeyle, bu enerjiyle işime sıfırdan başladım. Bomba gibiyim" dedi. 56 yaşındaki Erez, hastalığını öğrendiği günden, nasıl iyileştiğine kadar, merak edilenleri anlattı.
MAGAZİN TURU İÇİN TIKLAYINIZ
ÜNLÜLERİN KORKULARI
EN ÇEKİCİ BEKAR ERKEKLER
EN GÜVENİLİR ÜNLÜLER
2009'UN TWİTTER BOMBALARI
AĞLAŞARAK AYRILDIK
Bir yıl ara verdiniz işlerinize...
Kanser hastalığı geçirdim. Başta yakaladığımız için şanslıyım, sağ akciğerimin alt lopu alındı. Ben ondan sonra 'Bir şeylere ara vermeliyim' diyerek İstanbul'u terk edip, İzmir'e gittim...
Rehabilitasyon gibi mi oldu?
Aynen öyle oldu, tedavi oldum. Ama dönerken de kalbim Ege'de kaldı. İzmirliler resmen beni tedavi etti, bağırlarına bastılar. Tamam, ben sevgi gösterileri görürüm ama bu kadar içtenini orada yaşadım. Ağlaşarak ayrıldık.
Neden İzmir'i seçtiniz?
92 yılında ilk profesyonel defilemi İzmir'de yapmıştım. O zaman da İzmir beni bağrına basmıştı. En yakın arkadaşlarım İzmir'deydi.
İnsanların sizi bağrına bastığı bir yerden sonra neden bu keşmekeşe geri döndünüz?
Burası benim ailem. Dönmem gerektiğini üç ay önce anladım. Ege İhracatçı Birlikleri'nin yarışması vardı. İstanbullu mankenler geldi. Arzu Kaprol, Faruk Saraç, Şenay Düdek, Siren Ertan jürideydi. Onları o kadar özlemişim ki, arkalarından ağladım. Onlar benim için İstanbul'dur. Ben moda camiasına "Ailem" derim. Biz birbirimizden ayrı olamıyoruz.
DIMDIZLAK KALMIŞTIM
Ameliyattan sonra İzmir'e yerleştiniz ve kızınız Billur'u işinizin başında bıraktınız...
Benim firmamda Billur'un haricinde en yeni çalışan, 19 seneliktir. Firma olarak bir aile gibiyiz. Finans müdürü, ablamın kızı... Billur çok toy ve tecrübesizdi ama onu emniyetli bir yere bıraktım. Kızımın aslında bu meslekle hiç alakası yoktu. Defilelere bile çok ender gelirdi. Bilgi Üniversitesi'nde halkla ilişkiler okudu. Sonra stilistlik ve modelistlik dersleri aldı...
Billur Hanım, babanızın hastalığı ortaya çıkmadan onunla çalışmaya başlamıştınız değil mi?
Billur Çıdamal: Evet... Sektör krize girmişti ama Sinem Öztufan, Burak Özçivit gibi bazı mankenlerimiz dizilerde oynuyordu. Biz de sirkülasyon olsun diye cast şirketini kurduk. Ben de bu yüzden babamın yanına gelmiştim. Bir ay sonra hastalığı ortaya çıktı ve ben dımdızlak kaldım...
Uğurkan Bey, hastalık öncesinde pek çok üzüntü yaşamışsınız galiba...
Her şeyi aynı anda yaşadık; annemi kaybettik. Annemi toprağa verdiğimiz gün, ağabeyimin İtalya'da büyük bir kaza geçirdiğini öğrendik. 12 gün onu aradık... Ağabeyim Belçika'da yaşadığı için onu ambulans uçakla Brüksel'e götürdüm. Komadan çıkana kadar üç ay yanında kaldım. O dönemde resmen üzüntüden kafayı yiyordum.
Böyle bir hastalık yaşanırken, çoğu zaman insan karşısındakine nasıl destek olacağını da bilemez...
B.Ç: Kesinlikle. Konuyu açmak mı gerekiyor, açmamak mı? Hiçbir şey yokmuş gibi mi davranmak gerekiyor? Onun neler yaşadığını bilemeyiz ama o da bizim neler yaşadığımızı bilemez. O kadar fena ki o bekleyiş...
U.E.: Beni rahat ettiren ailemin dimdik olmasıydı. Kızım karşımda dimdikti. Eğer onlar "Ah ah, vah vah" olsaydı, ben daha çabuk çökerdim. Yeğenim, ablam herkes karşımda dimdik durmaya gayret etti. İçeri gidip ağlıyorlardı o ayrı tabii.
KEMAN DERSİ ALACAĞIM
Uğurkan Erez nasıl bir babadır?
B.Ç: Çok duygusaldır ama güçlüdür. İsyankarlığı, negatifliği yoktur.
Uğurkan Bey, işinizi kızınıza devretmeyi mi düşünüyorsunuz?
Onun işi başka, benim işim başka. Ben koreografi yapıyorum. Onlar geri kalan işi yapsınlar. Adımı kullansınlar; gerekirse beraber gidelim görüşmelere. Ben koreografi ve defile yapmayı çok seviyorum.
Yeni kararlar aldınız mı?
Benim hayatım sadece çalışmakla geçmiş. Şimdi ertelediğim şeyleri de yapmaya başladım. Bir arkadaşıma çaya gidiyorum, bir arkadaşıma yemeğe gidiyorum. Hayatım sadece iş değil. Bu böyle olmamalıydı ve şimdi herkese ayıracak zamanım var. Demek ki o zaman da istesem yapmak istediklerim için vakit bulurmuşum. Mesela gitar çalardım, şimdi keman derslerine başlayacağım. Bir sene erken emekli gibiydim. Şimdi bu tecrübeyle, bu enerjiyle işime adeta sıfırdan başladım. Bomba gibiyim, bomba gibi hissediyorum.
MAGAZİN TURU İÇİN TIKLAYINIZ
ÜNLÜLERİN KORKULARI
EN ÇEKİCİ BEKAR ERKEKLER
EN GÜVENİLİR ÜNLÜLER
2009'UN TWİTTER BOMBALARI
AĞLAŞARAK AYRILDIK
Bir yıl ara verdiniz işlerinize...
Kanser hastalığı geçirdim. Başta yakaladığımız için şanslıyım, sağ akciğerimin alt lopu alındı. Ben ondan sonra 'Bir şeylere ara vermeliyim' diyerek İstanbul'u terk edip, İzmir'e gittim...
Rehabilitasyon gibi mi oldu?
Aynen öyle oldu, tedavi oldum. Ama dönerken de kalbim Ege'de kaldı. İzmirliler resmen beni tedavi etti, bağırlarına bastılar. Tamam, ben sevgi gösterileri görürüm ama bu kadar içtenini orada yaşadım. Ağlaşarak ayrıldık.
Neden İzmir'i seçtiniz?
92 yılında ilk profesyonel defilemi İzmir'de yapmıştım. O zaman da İzmir beni bağrına basmıştı. En yakın arkadaşlarım İzmir'deydi.
İnsanların sizi bağrına bastığı bir yerden sonra neden bu keşmekeşe geri döndünüz?
Burası benim ailem. Dönmem gerektiğini üç ay önce anladım. Ege İhracatçı Birlikleri'nin yarışması vardı. İstanbullu mankenler geldi. Arzu Kaprol, Faruk Saraç, Şenay Düdek, Siren Ertan jürideydi. Onları o kadar özlemişim ki, arkalarından ağladım. Onlar benim için İstanbul'dur. Ben moda camiasına "Ailem" derim. Biz birbirimizden ayrı olamıyoruz.
DIMDIZLAK KALMIŞTIM
Ameliyattan sonra İzmir'e yerleştiniz ve kızınız Billur'u işinizin başında bıraktınız...
Benim firmamda Billur'un haricinde en yeni çalışan, 19 seneliktir. Firma olarak bir aile gibiyiz. Finans müdürü, ablamın kızı... Billur çok toy ve tecrübesizdi ama onu emniyetli bir yere bıraktım. Kızımın aslında bu meslekle hiç alakası yoktu. Defilelere bile çok ender gelirdi. Bilgi Üniversitesi'nde halkla ilişkiler okudu. Sonra stilistlik ve modelistlik dersleri aldı...
Billur Hanım, babanızın hastalığı ortaya çıkmadan onunla çalışmaya başlamıştınız değil mi?
Billur Çıdamal: Evet... Sektör krize girmişti ama Sinem Öztufan, Burak Özçivit gibi bazı mankenlerimiz dizilerde oynuyordu. Biz de sirkülasyon olsun diye cast şirketini kurduk. Ben de bu yüzden babamın yanına gelmiştim. Bir ay sonra hastalığı ortaya çıktı ve ben dımdızlak kaldım...
Uğurkan Bey, hastalık öncesinde pek çok üzüntü yaşamışsınız galiba...
Her şeyi aynı anda yaşadık; annemi kaybettik. Annemi toprağa verdiğimiz gün, ağabeyimin İtalya'da büyük bir kaza geçirdiğini öğrendik. 12 gün onu aradık... Ağabeyim Belçika'da yaşadığı için onu ambulans uçakla Brüksel'e götürdüm. Komadan çıkana kadar üç ay yanında kaldım. O dönemde resmen üzüntüden kafayı yiyordum.
Böyle bir hastalık yaşanırken, çoğu zaman insan karşısındakine nasıl destek olacağını da bilemez...
B.Ç: Kesinlikle. Konuyu açmak mı gerekiyor, açmamak mı? Hiçbir şey yokmuş gibi mi davranmak gerekiyor? Onun neler yaşadığını bilemeyiz ama o da bizim neler yaşadığımızı bilemez. O kadar fena ki o bekleyiş...
U.E.: Beni rahat ettiren ailemin dimdik olmasıydı. Kızım karşımda dimdikti. Eğer onlar "Ah ah, vah vah" olsaydı, ben daha çabuk çökerdim. Yeğenim, ablam herkes karşımda dimdik durmaya gayret etti. İçeri gidip ağlıyorlardı o ayrı tabii.
KEMAN DERSİ ALACAĞIM
Uğurkan Erez nasıl bir babadır?
B.Ç: Çok duygusaldır ama güçlüdür. İsyankarlığı, negatifliği yoktur.
Uğurkan Bey, işinizi kızınıza devretmeyi mi düşünüyorsunuz?
Onun işi başka, benim işim başka. Ben koreografi yapıyorum. Onlar geri kalan işi yapsınlar. Adımı kullansınlar; gerekirse beraber gidelim görüşmelere. Ben koreografi ve defile yapmayı çok seviyorum.
Yeni kararlar aldınız mı?
Benim hayatım sadece çalışmakla geçmiş. Şimdi ertelediğim şeyleri de yapmaya başladım. Bir arkadaşıma çaya gidiyorum, bir arkadaşıma yemeğe gidiyorum. Hayatım sadece iş değil. Bu böyle olmamalıydı ve şimdi herkese ayıracak zamanım var. Demek ki o zaman da istesem yapmak istediklerim için vakit bulurmuşum. Mesela gitar çalardım, şimdi keman derslerine başlayacağım. Bir sene erken emekli gibiydim. Şimdi bu tecrübeyle, bu enerjiyle işime adeta sıfırdan başladım. Bomba gibiyim, bomba gibi hissediyorum.