Geçen haftasonu rüya gibi bir yerdeydim; ülkemizin kuzeydoğusunda, Rize'de. Ayder Yaylası'ndaki ahşap otelimizde konaklarken kendimi sürekli Milka reklamında hissettim; İsviçre'nin Alp'leri halt etmiş. Bu Doğu Karadeniz enfes bir yermiş. Çok beğendim, adeta büyülendim.
Peki benim Kaçkar Dağı'nda ne işim vardı? Dünyaca ünlü çay markası Lipton, basın mensuplarına çayın tarladan bardağa uzanan hikayesini bizzat yaşatmak istedi. Böylece son zamanlardaki en hoş gezimi yaptım.
Her sabah 7'de küçük bir grupla Karadeniz'in eşsiz doğasının tadını çıkartmak ve egzersizle güne başlamak adına trekking yaptığım bu geziden büyülenmiş bir halde döndüm. O nasıl doğal güzelliktir?
Her yer nasıl yemyeşildir?
Temiz havadan dolayı az uykunun yeterli olduğu bir yeryüzü cennetinde bol bol tırmanışlı yürüyüşlerin ardından, ayıptır söylemesi, harikulade yemekler yedik. Gerçi bol tereyağlı Karadeniz yemekleri sağlığına düşkün beni pek açmadı.
Yerel lezzetlerin yanı sıra, seyahatimiz boyunca bol bol çay da içtik. Yeşilinden siyah çayına, beyazından aromalısına...
Çay bilgimiz arttıkça bu doğal bitkiye saygım arttı.
Ev sahibimiz Lipton'un Rize'deki üç fabrikadan birisi olan Pazar'daki üretim tesisini gezdik önce. Burada, köylülerden toplanan taze çay yapraklarının nasıl ayıklandığını, kurutulduğunu, oksitlendirildiğini ve tadıldığını gördük. Çayın bir roket bilimi olmadığını, doğa ile insan zekasının müthiş bileşeni olduğunu anladık. Paketleme İstanbul Gebze'de yapılıyormuş.
Fabrikada bizi bir sürpriz bekliyordu. Lipton ekibi yeni ürününü ilk bizimle paylaştı; Lipton Doğu Karadeniz Çayı.
Az miktarda bergamot aromasıyla harmanlanmış yerli bir çay. Odunsu, buruk bir tadı var. Kriz ekonomisine çözüm olarak diğer siyah çaylarına göre yüzde 30 uygun fiyata satılacakmış.
Asıl büyük deneyim olan çay tarlası ziyaretimize geçeyim.
Unilever Türkiye Gıdadan Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi Mustafa Seçkin'den öğrendiğimize göre, en ideal toplama şekli "2.5" denilen usülmüş. Solda ve sağda birer yaprak, ortada da tomurcuk.
Dimdik tarlada, ellerimize eldiven geçirerek köylülerin arasına karışıp çay toplamaya kalktık.
İşin en tepesindekinden duyduk ya, hemen uygulamaya koyulduk ve başladık çay bitkisinden nazik ellerimizle 2.5, 2.5 kopartmaya. Bu halimizi gören köylü bir kadın yanımıza gelip, öyle hanım hanımcık kopartırsanız sabah kadar bitmez işiniz dedi.
Gülüştük; fotoğraf makinalarına pozlar verdik.
Bir yandan Rize'nin doğal güzelliklerini keşfederken diğer yandan sürekli çay içtik. Çeşit çeşit...
Bir sürü bilgi de edindik. Yeşil çay ve siyah çay arasındaki fark, çayın sağlığa faydaları, ideal çay demleme metodları, ülkemiz nüfusunun yüzde 96'sının çay içtiği gibi... Bu ilginç bilgileri bir sonraki yazımda paylaşacağım.
***
Göze çarpanlar...
* Rexona Bamboo özlü deodorant
* Tadım Kuru Kayısı
* Bi Buçuk Restorant'ta Tavuk Kanadı