Grand Kartal Otel davasında hesap soruluyor... Yangında mahsur kalan genç kız o anları anlattı: Banyoda ölümü bekledik
Bolu Kartalkaya’daki Grand Kartal Otel’de geçtiğimiz Ocak ayında meydana gelen ve 78 kişinin hayatını kaybettiği yangın faciasına ilişkin görülen dava devam ediyor. Duruşma 7. gününde müşteki ifadelerinin alınmasıyla başladı. Yangında 15 yaşındaki oğlu Eren Bağcı'yı kaybeden Gözde Ezgi Çilingir Bağcı "Otel yönetimi otelden çıkarken, yan odasındakileri bile uyandırmamıştır. Bu nasıl bir caniliktir anlamak mümkün değil" dedi.
Bolu Kartalkaya Kayak Merkezi'nde 78 kişinin hayatını kaybettiği, 133 kişinin yaralandığı Grand Kartal Otel yangınına ilişkin, aralarında otelin sahibi ve belediye yetkililerinin de bulunduğu 19'u tutuklu 32 sanığın yargılandığı dava, altıncı gününde müşteki ifadeleriyle başlayacak.
Bolu 1. Ağır Ceza Mahkemesince Bolu Sosyal Bilimler Lisesi'nin spor salonunda özel olarak oluşturulan salonda görülen duruşmaya tutuklu ve tutuksuz sanıklar, yangında yaralananlar ile hayatını kaybedenlerin yakınları ve taraf avukatları katılıyor. Duruşmanın ilk gününden itibaren 19'u tutuklu 32 sanığın tamamı savunmalarını yaptı Otelin sahibi Halit Ergül savunmasında yangının personel hatasından dolayı çıktığını söyledi. Dünkü duruşmada mağdur yakınları, avukata sesini yükselten Ergül'e arka sıralardan "Katil!" diye bağırdı.
Salonun içi ve çevresinde kolluk kuvvetlerince geniş güvenlik önlemi alındı.
Mahkemede yaşanan tüm gelişmeleri takvim.com.tr'den takip edebilirsiniz...
CANLI ANLATIM
DAVADA MÜŞTEKİ PERSONELİN BEYANLARI ALINDI
Bolu 1. Ağır Ceza Mahkemesince görülen davanın duruşmasında söz verilen, 8 yıldır otelde kat görevlisi olarak çalışan müşteki Emre Merey, ikinci katta 2007 numaralı odada kaldığını, arkadaşlarının uyandırması üzerine garajdan otelin dışına çıktıklarını söyledi.
Mahkeme başkanının katta sigara içilip içmediğini, içilirse alarm sesi çalıp çalmadığını sorması üzerine Merey, "İkinci katta personel sigara içerdi, 2018 yılından 2025'e kadar sigara içilirken alarm sesi duymadım, alarm çalışmadı." yanıtını verdi.
Otelde yangın tatbikatı yapılıp yapılmadığının sorulması üzerine Merey, yangın tatbikatı yapıldığını hatırlamadığını, yangın eğitimi almadıklarını söyledi.
Merey, katlarda yağmurlama sistemi olmadığını belirterek, Grand Kartal Otel'den Kartalkaya Kartal Otel'e tünelden bazen geçiş yapıldığını kaydetti.
Emre Merey, sanıklardan şikayetçi olmadığını, davaya katılmak istemediğini sözlerine ekledi.
"YANGIN ALARMI DUYMADIM"
Otelde iki sezondur kayak odasında çalışan Yunus Emre Güven de arkadaşının araması üzerine kaldıkları odanın kapısını açınca ciğerlerinin dumandan yandığını söyledi.
Açık olan garaj kısmından çıkıp resepsiyona yöneldiğini, insanların çıkmasına yardım ettiğini anlatan Güven, normal zamanda sigara içilmesine rağmen alarmın katta çalmadığını, yangın tüpünü katta birkaç kez gördüğünü kaydetti.
Güven, çalıştığı dönemde yangın tatbikatı yapılmadığını ve yangın eğitimi de almadığını anlatarak, "Herhangi bir yangın önleme sistemi yoktu, yangın alarmı çalmadı. Telefon gelmeseydi otelden çıkamayacaktık." dedi.
Otelde 27 Aralık 2024'te yüklük çalışanı olarak çalışmaya başlayan Elif Vanlıoğlu ise personelin kaldığı ikinci katta gelen sese uyandığını, arkadaşının kapıyı çalması üzerine montunu giyip çantasını alarak odadan çıktığını anlattı.
Katta yoğun duman soluduğunu ve nereden çıkacağını bilemediğini dile getiren Vanlıoğlu, "Beklerken çalışanlar da garajın kapısını açmaya çalışıyordu. Merve telefonu açmadı, sonra Nazmiye'yi arayarak yangını söyledim. Fotoğrafçılar aralarında 'Kartal Otel'e çıkan koridor var. Oradan çıkalım' diye konuşuyorlardı. Onları takip ederek çıktık. Sonra ailemi arayarak yangını söyledim, midem bulanıyordu sonra hastaneye gittik. İkinci katta duman dedektörü çalışmadı. Yangın alarmı duymadım. Otelde yangın tüpü görmedim. Ben çalışırken yangın tatbikatı yapılmadı. Şikayetçiyim, davaya katılmak istiyorum." ifadesini kullandı.
"KAFAMI, GÖVDEMİ CAMDAN ÇIKARIP 7 KATTAN ATLADIM"
Otelde 1,5 ay kat görevlisi olarak çalışan Ruhi Özcan, yangında hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet, ailelere de başsağlığı diledi.
Olay günü yedinci katta kaldığını, yangın sırasında da alarm çalmadığını belirterek, telefonla arandığında boğazı kurumuş, gözleri de yanar durumda uyandığını söyledi.
Odanın içinin karanlık ve zehirli gazla dolu olduğunu ifade eden Özcan, eşofmanı lavaboda yıkayarak yüzüne sardığını bu sayede iki kez nefes aldığını kaydetti.
Özcan, odasındaki küçük cama yöneldiğini, kafasını çıkararak yardım istemek maksadıyla bağırdığını dile getirerek, "Herkes bağırıyordu. Camdan çıkamadım, simsiyah duman vardı, camdan nefes alıp odaya geliyorum. Mermeri parçalayıp, camın pervazlarını çıkardım. Kafamı, gövdemi camdan çıkarıp 7 kattan atladım. 7. kattan atlayınca elimde, ayağımda kırıklar, kesikler oluşmuştu, beni yakındaki otel bölgesine taşımışlar." dedi.
Mahkeme Başkanı ve avukatların sorularını Özcan, "Yangına müdahale ekibi yoktu, bize yangın eğitim verilmedi. Katta yangın tüpü ve yağmurlama sistemi görmedim. Genel Müdür Emir Aras'tı, bizimle İdris Erol görüşürdü. Şikayetçi değilim, katılmak istemiyorum." şeklinde cevapladı.
"11. KATTA YANGIN TÜPÜ GÖRMEDİM"
Kartalkaya Kartal Otel'de çalışıp lojmanda kalan Oktay Gündüz ise yangını görünce sundurmaya merdiven dayayıp insanları kurtardığını aktardı.
Patlama sesi duymasının ardından kasığında acı hissettiğini ifade eden Gündüz, "Tahta parçasının saplandığını gördüm, geri koştum, sağlık ekipleri dikiş atılması gerektiğini ifade etti. Dikiş atıldı sonra geri döndüm ama geriye bir şey kalmamıştı. Şikayetçi değilim, davaya katılmak istemiyorum." diye konuştu.
Otelde çocuklara etkinlik yaptırmak üzere 15 Ocak'ta çalışmaya başlayan Merve İlgin de arkadaşının araması üzerine 11. kattaki odadan koridora çıktığını, yoğun dumanda aşağı indiğini kaydetti.
Dışarı çıkınca kustuğunu ve Köroğlu Devlet Hastanesi'ne gittiklerini aktaran İlgin, sanıklardan şikayetçi olduğunu, davaya katılmak istediğini sözlerine ekledi.
İlgin, katta yangın tüpü görmediğini belirterek, "Yangın alarmı duymadım, çalmadı. Koridor kapkaraydı. Bizim odanın bulunduğu konumdan aşağıya inerken kapı görmedik." dedi.
Duruşma, verilen aranın ardından tanıkların dinlenilmesiyle devam ediyor.
‘30-40 YIL BOYUNCA YANGIN SİRENLERİ BİR KEZ OLSUN ÇALMAMIŞTIR’
Duruşmanın 7’nci gününde müştekilerin dinlenmesine devam edildi. Yangında lise öğrencisi oğlu Eren Bağcı'yı (15) kaybeden anne Ezgi Çilingir Bağcı, tek evlatlarını kaybetmenin acısını yaşadıklarını belirterek şöyle konuştu:
"Bu kadar kötü para kazanmayı, insani ve ahlaki değerleri hiçe sayan insanların arasında iyi kalmayı başardığımız için gurur duyuyorum. Buradaki sanıklarla aramızdaki fark ahlaksızlık, vicdansızlık ve sevgisizliktir. Biz bu tabut otelde 78 canımızı kaybettik. Bizim de yangın alarm sistemleri şirketimiz var. Raporlara baktığımızda şunu görüyoruz. 30-40 yıl boyunca yangın sirenleri bir kez olsun çalmamıştır, çünkü kablosu yoktur. Sirenlere kablo çekili olmadığı ilk bilirkişi raporunda yazmaktadır. Silinen kamera kayıtları vardı. Bunları delil karartma doğrultusunda kimlerin sildiğinin tespit edilmesini talep ediyorum."
‘SİZ SADECE KATİL DEĞİLSİNİZ, VATAN HAİNİSİNİZ’
Bağcı'nın babası Eray Bağcı ise sanıkların memleketin geleceğini çaldığını ifade ederek, "Eren, burada oturan mahlukatların hiçbirinin dahil olmadığı tüm şeylere sahip olan bir çocuktu. Bizden her şeyimizi çaldınız. Bu mahlukatlar bu memleketin geleceğini de çaldılar. Siz sadece katil değilsiniz, vatan hainisiniz. Sanıkların ifadeleri sistematik şekilde planlanmıştır. Otel müşterilerini uyandırsalardı kendi canlarını kurtaracak zamanları kalmayacaktı. Emir Aras, ifadesinin aksine çocuğunu tam tekmil hazırlayıp yangının altın zamanında kendini kurtarıyor. Burada vereceğiniz kararın tarihi bir karar olacağı aşikar. Sanıkların vicdanı sustu sizin adaletiniz konuşsun başkanım” dedi.
‘HASTALARA ÖNERDİĞİM İLAÇLARI KULLANARAK UYUYABİLİYORUM’
Yangında oğlu Ömür Kotan'ı kaybeden Vahap Ozan Kotan da şikayetçi olarak mahkemede olay sonrası yaşadığı acıları anlattı. Psikiyatrist olduğunu söyleyen baba Kotan, "6 aya yakın süredir her gece uyumadan önce son düşündüğüm sahnelerden bahsetmek istiyorum. O sahnelerde Ömür ve Eren dumanların arasında insanları kurtarmaya çalıştıkları sahne. 36 çocuk ne kadar acı çekti, kaç dakika sürdü, ben bu sahneleri düşünerek uykuya dalabiliyorum. Mesleğim gereği ne ilaç alınması gerektiğini biliyorum. Hastalarıma önerdiğim ilaçlardan kullanarak uyuyabiliyorum. Ama uyandığımda da aklıma yine ilk gelen düşünceler bunlar. Öleceğim güne kadar bu şekilde uyuyacağımı biliyorum. 7 gündür trajikomedi izliyorum. Görmedim, duymadım, bilmiyorum, hatırlamıyorum. Seri katil filmleri görüyoruz, bu ailenin belgeselinin olacağına inanıyorum" diye konuştu.
"OTEL YÖNETİMİ OTELDEN ÇIKARKEN YAN ODASINDAKİLERİ BİLE UYANDIRMAMIŞTIR"
Bolu 1. Ağır Ceza Mahkemesince, Bolu Sosyal Bilimler Lisesi'nin spor salonunda özel olarak oluşturulan alanda görülen duruşmaya, tutuklu ve tutuksuz sanıklar, yangında yaralananlar ile hayatını kaybedenlerin aileleri, sanık yakınları ve taraf avukatları katıldı.
Yangında 15 yaşındaki oğlu Eren Bağcı'yı kaybeden Gözde Ezgi Çilingir Bağcı, "Eren'i vicdansız ve katil insanların yanında konuşmayacağını" belirterek, bu kadar kötü insanların arasında temiz kalmayı başardıkları için kendilerini şanslı hissettiklerini ifade etti.
Otel çalışanları yangını fark ettiğinde insanları uyarabileceğini, bu sayede de bazı hayatların kurtarılabileceğini söyleyen Bağcı, sevgisizliğin insan hayatını önemsememek anlamına da geldiğini kaydetti.
Bağcı, olay günü "tabut otel" olarak nitelendirdiği işletmede 78 insanın hayatını kaybettiğini anımsatarak, "Otel yönetimi otelden çıkarken, yan odasındakileri bile uyandırmamıştır. Bu nasıl bir caniliktir anlamak mümkün değil. Burada dinlediklerimiz, acılarımızla dalga geçmektir. Sanık ifadelerinden anladığımız, Kartal Otel Turizm Ticaret Sanayi AŞ'ye ait çatı kuruluşu var. Bu şirketin diğerleriyle ortaklığı var. Burada otel sahipleri diğer otelle kavgalı olduklarını söyleseler de pek çok karar ortak alınmak zorunda." ifadesini kullandı. Bağcı, ticaret sicilleriyle ilgili çıkan 2 kararı ve medyaya yansıyan bazı haberleri mahkeme heyetine sundu.
Bilirkişi raporundaki siren sistemine ilişkin bilgilere atıf yapan Bağcı, "Bu otelde 30-40 sene boyunca hiçbir siren çalmamıştır. Buradaki elektrikçiler söylesin, raporda '10. katta butonu söktük o da sireni çaldıracak durumda değildi.' deniyor. Tiz bir sesi siren sesi diye anlatıyorlar. 30-40 yıldır oteldeki sirenler çalmamıştır çünkü kablosu yoktur. Yangın alarm paneli kayıptır. Varsa lütfen bilgi verin. Bulunsa bile çalışmadığı bellidir, kablo çekili olmadığı bellidir." diye konuştu.
Bağcı, görevini yapmayan kamu kurumlarının da yaşanan bu acının sebebi olduğunu aktararak, sanıkları kastederek "bu katillerin" en ağır şekilde cezalandırılacağına inandığını dile getirdi.
"ANNE ÖLMEK İSTEMİYORUM"
Bolu'daki Grand Kartal Otel yangınında eşini ve kızını kaybeden Yaprak Yeşilada Yalçın, "Orası öyle bir tabutmuş ki kimse çıkamadı. Koridora çıktık ve kızımı son görüşümdü. Odadan çıkarken kızım bana, ‘Anne ölmek istemiyorum' dedi. Ciğerlerimde yanma hissettim ve bilinç kaybı yaşadım. Kendimi başka bir odaya attım, etrafa baktım, büyük kızım benimleydi. Kızımın telefonuyla eşimi aradım, sadece yan odaya geçebilmiş, ‘Kapatmam gerekiyor' dedi ve o benim eşimle son görüşmem oldu" dedi.
Bolu Kartalkaya Kayak Merkezi'nde 78 kişinin hayatını kaybettiği, 133 kişinin yaralandığı Grand Kartal Otel yangınına ilişkin aralarında otelin sahibi ve belediye yetkililerinin de bulunduğu 19'u tutuklu 32 sanığın yargılandığı davanın duruşması, 6'ncı gününde müşteki beyanlarıyla devam ediyor.
Faciada eşini ve kızını kaybeden müşteki Yaprak Yeşilada Yalçın, yangından büyük kızıyla kurtulduğunu aktararak, "Benim eşim çok iyi bir babaydı. Yüzlerce, binlerce öğrenci yetiştirmiş bir insandı. Ben nasıl çıktım, o nasıl çıkamadı? Orası öyle bir tabutmuş ki kimse çıkamadı. Koridora çıktık ve kızımı son görüşümdü. Odadan çıkarken kızım bana, ‘Anne ölmek istemiyorum' dedi. Ciğerlerimde yanma hissettim ve bilinç kaybı yaşadım. Kendimi başka bir odaya attım, etrafa baktım, büyük kızım benimleydi. Kızımın telefonuyla eşimi aradım, sadece yan odaya geçebilmiş, ‘Kapatmam gerekiyor' dedi ve o benim eşimle son görüşmem oldu" dedi.
"BU UNVANLARI ALAN KİŞİLERİN KENDİLERİNİ BU KADAR KÜÇÜLTEBİLECEKLERİNİ DÜŞÜNMEDİM"
Yalçın, konuşmasına şöyle devam etti:
"Biz 5 gün boyunca bütün sanıklardan nasıl sorumluluk almadıklarını dinledik. Bu unvanları alan kişilerin kendilerini bu kadar küçültebileceklerini düşünmedim. Benim en büyük güvencem yüce Türk yargısı. Sizlerin en adaletli kararı vereceğinize inancım tamdır."
"YANGIN MERDİVENİ KAPISI TAHTADANDI"
Müşteki Nazmiye Şişli ise, arkadaşıyla otelin 11. katında konakladıklarını ifade ederek, "Olay gecesi uyuyamadım. İçimde bir huzursuzluk vardı. Orman okulu için orada bulunuyorduk. Merve İlgin'in özel hayatında da arkadaşı olan Elif Vanlıoğlu beni aradı. Saat 03.29'da aradı. Elif abla bana, ‘Merve'yi uyandır asansöre binmeyin, aşağıya inin' dedi. Odanın içine dumanlar dolmaya başladı. Otelde bizi uyaracak herhangi bir sistem yoktu. Sonrasında Merve abla bir panik havasına girdi. Dışarı çıkmaya çalıştı. Benim bulunduğum odayla yangın merdiveni yan yanaydı. Dumanlar oradan geliyordu. Göz gözü görmüyordu. Bağır çağır asansörü bulduk. Merdiven boşluğunu bulduk. Oradan aşağı inmeye başladık. 5. katta resepsiyon bölümüne gittik. Elif ve Emir Aras, kızları ve otel çalışanlarını saat 03.33 sıraları dışarıda gördüm. Panik havasındalardı. Yangın merdiveni kapısı tahtadandı" dedi.
"SİZ HİÇ ÖLEN BİRİNİ ARADINIZ MI? BEN ARADIM"
Bolu'da Grand Kartal Otel yangınında kızı Esra Nazik’i kaybeden Şerife Nazik, duruşmada sanıklara ‘Yüzüme bakın hepiniz’ diye feryat ederek, "Bu açgözlüler yüzünden benim çocuğum öldü. Ne olurdu her şeyinizi tam yapsaydınız?" dedi.
Esra Nazik’in ‘Yanıyoruz bizi kurtarın’ diye aradığı babası Süleyman Nazik ise, "Siz hiç ölen birini aradınız mı? Ben aradım" dedi.
Bolu Grand Kartal Otel’de 78 kişinin hayatını kaybettiği, 133 kişinin yaralandığı yangın faciasının ilk duruşması devam ediyor. 19’u tutuklu 32 sanığın yargılandığı davanın 5’inci gününde sanık savunmaları tamamlandı. Duruşmanın 6. gününde müşteki beyanları devam ediyor. Yangın faciasında yaşamını yitiren otelin kafe çalışanı Esra Nazik'in (25) annesi Şerife Nazik ve babası Süleyman Nazik, müşteki sıfatıyla beyanda bulundu.
"SİZ HİÇ ÖLEN BİRİNİ ARADINIZ MI? BEN ARADIM"
Esra Nazik'in yangın sırasında ''Yanıyoruz, bizi kurtarın'' diyerek aradığı babası Süleyman Nazik, "Ben kızımı yok şekilde aldım. Orada yanımda silah olsaydı çekip kendimi vuracaktım. Siz hiç olmayan birinin telefonunu çaldırdınız mı? Siz hiç ölen birini aradınız mı? Ben aradım. Bizim evimizde neşe kalmadı. 21 Ocak sabahından itibaren benim hayatım değişti. Benim kızım gastronomi bölümünü başarıyla tamamladı. İşini eline almıştı. Maalesef ben kızımı kaybettim. Size burada teşekkür ediyorum hakim bey, burada aklımızda soru işareti kalmayacak şekilde yargılama yaptınız. Burada bunların yalanlarını dinledik. Hepsi ihmale kurban gitti. Kimseye hakkımı helal etmiyorum. Ben günlerce uyuyamadım. Hiçbir şey benim kızımı getirmeyecek, bunu biliyorum. Bu işten uzaktan yakından alakası olan herkesin ceza almasını istiyorum. Şikayetçiyim ve davaya katılacağım" dedi.
"ÇOCUĞUMUN SAÇ TELİNİ KAVANOZA KOYDUM"
Esra Nazik’in annesi Şerife Nazik ise, "Suçluların hepsi yüzüme baksın" diyerek feryat ederek, "Ellerimle valizini hazırladım, ellerimle gönderdim çocuğumu. 2 buçuk ay çalışmaya gitti. 6 ay oldu gelmedi. Bugün askere giden gelir, benim çocuğum gelmedi. Bu açgözlüler yüzünden benim çocuğum öldü. Yüzüme bakın hepiniz. Ne olurdu her şeyinizi tam yapsaydınız? Benim çocuğumun hayalleri vardı. Savunma verenlerden o diyor 'Çocuğumu görmedim kaç aydır'. Bu diyor 'Çocuğumu özledim'. Ben çocuğumun saç telini kavanoza koydum. Benim kızım dünyalar güzeliydi. Benim çocuğumun bir gülüşü yeterdi. Benim çocuğum ekmek parasını kazanmak için gitti. Hesap verin. ‘Suçluyum’ deyin. Ben buradayım, benim çocuğum Konya’da. Sesi yok, kokusu yok. Benim çocuğumun geleceği vardı, hayalleri vardı, evlendirecektim. Torunlarım olacaktı. Sizin aç gözlülüğünüz yüzünden toprağın altında. Hepiniz fırıldaksınız" dedi.
"BANYODA ÖLÜMÜ BEKLEDİK"
Bolu'da Grand Kartal Otel yangını davasında ilk duruşmanın 6’ncı gününde mahkemede müşteki sıfatıyla beyan veren 19 yaşındaki Sevgi Selvi, "Biz ağzımızı ıslak bezle kapatmıştık. Biz odamızda, banyomuzda ölümü bekledik. Ben annemlere, babamlara üzüntü vermeden onlara nasıl sevdiğimi söylesem diye düşünüyordum" dedi.
Bolu Grand Kartal Otel’de 78 kişinin hayatını kaybettiği, 133 kişinin yaralandığı yangın faciasının ilk duruşması devam ediyor. 19’u tutuklu 32 sanığın yargılandığı davanın 5’inci gününde sanık savunmaları tamamlandı. Duruşmanın 6. gününde sanık savunmalarının ardından müşteki beyanları devam ediyor.
"BANYODA ÖLÜMÜ BEKLEDİK"
Yangın sırasında otelde olan 19 yaşındaki Sevgi Selvi, "Burada 78 çok büyük bir rakam. Sayının 78’den fazla olmamasının sebebi otel yöneticileri ya da çalışanlar değil. Yaşananlar tesadüfen ölmemeli. Ben 19 yaşındayım. Küçük sayılmam ama buraya gelen en küçük kişiyim. Orada çocuk olarak anılmayan da gencecik, pırıl pırıl ülkemize katkı sunacak insanlardı.
Ben yangın gecesinde o otelde kalıyordum. Arkadaşımın kapıya vurması sonrasında uyandım ama çok fazla duman vardı. Kapıyı açtığımızda arkadaşımız bayılmak üzereydi. Ben uyandığımda nefes alınamıyordu ve çok karanlıktı. Benim ilk şansım buydu. Ben hep o otele gidiyorum ve oteli çok iyi biliyorum.
Asla alarm çalmıyordu. Bir yağmurlama sistemi vesaire hiçbir şey yoktu. Biz ağzımızı ıslak bezle kapatmıştık. Biz odamızda, banyomuzda ölümü bekledik. Benim oda arkadaşlarımın hiçbiri reşit değildi. Banyoda ölümü bekledik. Ben burada çok utanıyorum, Duygu Hanım'a bakmaktan utanıyorum. Doruk öldü, Allah bana ikinci bir yaşama şansı verdi. Ben annemlere, babamlara üzüntü vermeden onlara nasıl sevdiğimi söylesem diye düşünüyordum.
Son kez dışarıya çıkış şansımızı denedik. Birilerinin camı kırdığını gördüm. 8027 numaralı odaya girdim. Çarşafları bağlayarak inmeye çalıştık. 10 kişi vardı, 10’umuz da hayatta kaldı. Ben artık en ufak şeyden korkar oldum. Birisi benim kapımı çaldığında o yangında kaldığımı hissediyorum, sisli havalarda duramıyorum, is kokusunda korkuyorum" diye konuştu.
OĞLUNU KAYBEDEN DANIŞTAY 9'UNCU DAİRE BAŞKANI MÜŞTEKİ OLARAK İFADE VERDİ
Duruşmanın 6’ncı günü de yoğun güvenlik önlemleri altında saat 10.30’da başladı. Sanık, mağdur ve müşteki yakınları ile avukatlar polis kontrol noktasından geçtikten sonra salona alındı. Duruşmada, mahkeme başkanı alfabetik sırayla müştekilerin ifadelerini almaya başladı.
İlk olarak yangında oğlunu kaybeden Doktor Yiğit Gençbay'ın Danıştay 9'uncu Daire Başkanı babası Abdurrahman Gençbay (58) dinlendi. Yangın sırasında dışarıya çıkan ve sonrasında tekrar arkadaşıyla birlikte tatilcileri kurtarmak için içeri giren Doktor Gençbay’ın babası Abdurrahman Gençbay, evlatları katledildikleri için buraya geldiklerini belirterek, "Otele gidenlere müşteri denilmez, misafir denir. Ev sahipleri tarafından uykularında katledildi. Gözümün önünde sanık yakınları ağza alınmayacak küfürler ettiler. Savunma hakkı kutsaldır saygım var ama karşısındaki insanların duygusunu anlamayacak kadar tepkisiz olmasınlar. Biz artık sizlerle hasımız ama sizden de mertlik bekliyoruz. Benim evlatlarım dışarıya çıktı, çocukların çığlıklarını duyunca gözünü karartarak o ateşin içine girdiler. İntörn doktordu ama insanlığı daha öndeydi. Cenazeleri 10'uncu katta bulundu. Ben sizin yerinizde olsam kendimi aşağıya atardım, gidip otele muz yemezdim" dedi.
BU DAVA TARİHE GEÇECEK
Abdurrahman Gençbay, Hazine ve Maliye Bakanlığı’na da otel yetkilileri hakkında şikayette bulunacağını ifade ederek, "Burada organize bir vergi kaçakçılığı var. Bu kadar organize kötülük, suçu aşçı yamağına atmaya bile çekinmiyor. Bu organize suça iştirak edenler yönetmeliklerin arkasına sığınıp kendilerini, sorumluluğunu dışarıda bırakmaya çalışıyorlar. Bu dava, tarihe geçecek davadır. Tarihte yerini alır. Yapanın yanına kar kalır algısının paramparça edileceği bir dava olacaktır. Bu mazlum milletin davası olacaktır. 84 milyonun gözü kulağı bu davada. Bu yargılama sonucunda alınacak karar hukuk tarihine altın harflerle geçecek” dedi.
Abdurrahman Gençbay'ın konuşması salonda bulunanlar tarafından alkışlandı.
MÜŞTEKİLER İFADELERİ ALINIYOR
Bolu Kartalkaya Kayak Merkezi'nde 78 kişinin hayatını kaybettiği, 133 kişinin yaralandığı Grand Kartal Otel yangınına ilişkin, aralarında otelin sahibi ve belediye yetkililerinin de bulunduğu 19'u tutuklu 32 sanığın yargılandığı davanın duruşması, altıncı gününde devam ediyor.
Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile kayıt altına alınan duruşma, dün sanık savunmalarını tamamlamasının ardından bugün müştekilerin beyanlarının dinlenilmesiyle başladı.
SANIKLARIN TAMAMI SAVUNMA YAPTI
Bolu'da 78 kişinin hayatını kaybettiği Grand Kartal Otel'deki yangın davasının duruşmasında 5'inci gün de sonra erdi.
Duruşmanın ilk gününden itibaren 19'u tutuklu 32 sanığın tamamı savunmalarını yaptı.
Duruşmaya saat 23.30 sıralarında, yarın sabah 10.30'a kadar ara verildi. Yarınki duruşmalarda müştekilerin ifadeleri alınacak.
BELEDİYE BAŞKAN YARDIMCISI SAVUNMA YAPTI
Grand Kartal Otel duruşmasında Bolu Belediye Başkan Yardımcısı tutuklu sanık Sedat Gülener savunma yaptı. Gülener savunmasında şunları söyledi:
"20 yıldır Bolu Belediyesi’nde çeşitli görevlerde çalıştım. Olaydan 6 ay önce tarafıma İtfaiye Müdürlüğü bağlandı. Grand Kartal Otel tarafından başvuru yapılmış. Halkla İlişkiler Müdürlüğü tarafına başvuru yapılmış ve sonrasında itfaiye denetim yapmış ve eksiklikler tespit etmiş. Bu rapordan haberim yok. Altta çalışan müdürlerimiz bunlara bakar ben dilekçelere bakmam. 70 metrekarelik kafe için aslında rapor istenilmiş. Mücavir alan dışında olduğu için turizm tesislerini denetleme yetkimiz yok talep üzerine yapıyoruz. Talep olduğu zaman bunu yapıyoruz. Benim bu denetimleri, formları görmem ve risk analizinde bulunma şansım yok. İptal edilme de firma tarafından yapılmıştır. Üzerime atılı suçlamaları reddediyorum. 6 ay önce itfaiye bana bağlandığı için ilk defa iptal dilekçesi geldi. Hiç böyle bir dilekçe imzalamamıştım" dedi.
Gazelle Otel Müdürü tutuklu sanık Ahmet Demir’in ifadesinde kendisini evrak işini hızlandırma amacıyla aradığını söylediği hatırlatılan Sedat Gülener, "Ahmet Demir bir evrakı olduğu için aradı. Ben de itfaiye müdürü ile görüşün o yardımcı olur dedim. İptal dilekçesini ekranımda gördüğümde fark ettim. Grand Kartal Otel'deki eksiklerin olduğu yönünde hazırlanan denetim formundan haberim yok. Benim sadece rapor haline geldiğinden haberim olur. Ben kimseyle dilekçenin iptali konusunda konuşmadım" dedi.
"YANGINLA İLGİLİ TEK BİR NOKSANLIĞIMIZ YOK, 2 BİN YILLA YARGILANIYORUM"
Grand Kartal Otel davası kapsamında yargılama süreci, 5’inci gününde, tutuklu sanık Bolu Belediyesi İtfaiye Müdürü Kenan Coşkun'un ifadesinin alınmasıyla devam etti.
Ömrünü yangınla mücadeleye adadığını ifade eden Coşkun, "Sorumluluğum olup olmadığı ile ilgili savunma yapmayı zul görüyorum, 20 saat ekibimle mücadele ettik çok da kolay değildi. Hem yangın söndürme hem kurtarma çalışması yapıldı. 50'ye yakın kişi kurtarıldı. Personelimiz yanan binaya girerek 4-5 kişi daha kurtardı. Yangında omzumdan da yaralandım. 6 ay geçmesine rağmen yangına müdahalemiz ile ilgili tek bir noksanlık bile yoktur. İthamların ve iddiaların hiç birini kabul etmiyorum. Tırnaklarıyla kazıya kazıya bu göreve gelmiş biriyim, 10 yıldır Bolu İtfaiyesi'nde görev yapmaktayım. Otel belediye mücavir alan dışındadır denetim görevi bile bizde değildir. Bu bile yeterliyken 2 bin yılla yargılanıyorum." dedi.
"DÜNYANIN 6’NCI BÜYÜK OTEL YANGINIYLA 20 SAAT MÜCADELE ETTİK"
Savunmasında 20 saat boyunca yangınla mücadele ettiklerini ifade eden Coşkun, şunları söyledi:
"Ben ve ekip arkadaşlarım, 20 saat süren operasyon gerçekleştirdi. Dünyanın 6'ncı büyük otel yangını olarak geçen yangın olayını yönetmek kolay değil. Hem yangın söndürme hem de kurtarma yapılmıştır. Pencerelere ulaşabilen 50'den fazla kişi kurtarıldı. Atlama yatağı ile diğer cephede kurtarma yapıldı. Tarafımdan risk alınarak, personelimiz ile yanan binaya girilmesi talebi verilmiş, pencereye ulaşamayan 4-5 kişi kurtarılmıştır. Yangından kopan parçalar, omzuma düştü, kendim de yaralanarak, yangına müdahaleye devam ettik. Suçlamanın bir tanesi 'paylaşılabilir' ifadesini kapsamaktadır. Paylaşılabilir ifadesi, hakkımda verilen soruşturma izni ve iddianamenin temelini oluşturmaktadır. Bizim İl Özel İdareyle kullandığımız ortak paylaşım sistemi bulunmamaktadır. Raporun oluşmaması, paylaşılabilirliğin bir sorumluluk olmaması, ortak elektronik ortamının olmaması, bilirkişi raporlarına subjektif yorumlar eklenerek 'paylaşılabilir' kelimesi cımbızla çekilerek; bildirmesi gerekirken bildirmemesi yönüne dönüşmüştür. Kabul edilebilir olmadığı gibi de vicdani değildir."
"İTFAİYE DENETİMİ İLE İLGİLİ BAŞVURUYU KADİR ÖZDEMİR İPTAL ETTİ"
Savunmasında yangın denetim raporu ile ilgili de ifade veren Coşkun, "Soruşturma zamanında öğrendiğim kadarıyla, Kadir Özdemir isimli şahıs, Grand Kartal Otel için yangın denetimi için başvurmuş. İrfan Acar tarafından denetim yapılmış ve form sahibine teslim edilmiştir. Bu denetim formu yangından sonra görülmüştür. Sisteme de denetim formu yüklenmez. Bu form işleme girmeden, yine Kadir Özdemir'in başvurusuyla iptal edildi. İrfan Acar süreci açıkça anlatmış ve işleyiş budur. Başvurular yazı işlerine yapılır. Sistem üzerinden itfaiye gelir. İrfan Acar, görüşünü müsfette kağıda yazdığını belirtmiştir. 15 gün süre vermiş ve yapı sahibine formu tebliğ ettiğini beyan etmiştir. Bu işlemler şahsımın hiçbir alakası yoktur. Rapor için yasal süre beklenir. 15 gün süre dolmadan yanlış başvuru gerekçesiyle süreç sonlandırılmıştır. 23 Aralık 2024 tarihinde anneanem vefat etti. Cenaze işlemleri tarafımdan yapılmaktadır. Yıllık izinde olduğumdan bu işlere İrfan Acar baktı. Dilekçenin iptal edilmesi bu tarihlerde olduğundan iptal işlemlerini tesis etmem mümkün değildir. İptal dilekçesini onaylayan İrfan Acar'dır." diye konuştu.
"KAFE İLE İLGİLİ DE RAPOR TALEP EDİLDİ"
Otelin arka girişinde bulunan 70 metrekarelik kafe için de yangın denetimi talep edildiğini söyleyen Coşkun, "White Fox kafeyle ilgili, yangın denetimi uygunluk raporu talep edilmiş ve İrfan Acar tarafından denetim raporu hazırlanmıştır. Yine benim izinli olduğum dönemde belediyeye sunulmuş. Göreve başladıktan sonra da rapor üst yazı görülerek imzalanmıştır. Savcılık suçlasa da bilirkişi raporunda belirlendiği gibi kafeteryanın ruhsatı bulunmaz. İl Özel İdaresi ruhsat düzenlememiştir. Ruhsatsız yer için sorumlu tutulamam" dedi.
"BU EKSİKLİKLERİ TESPİT EDİP MÜDÜRLÜĞE BİLDİRDİM"
Grand Kartal Otel yangınına ilişkin görülen davanın duruşmasında Bolu Belediyesi İtfaiye Müdürlüğü’nde görevli tutuksuz sanık itfaiye eri İrfan A.’nın savunması alındı. İrfan A. savunmasında şunları söyledi:
"2016 yılında itfaiyeye başladım. 2020 yılında ruhsat biriminde görevlendirildim. 12 Aralık 2024’te Grand Kartal Otel’e gittim ve en üst katına çıkarak yaptığım denetimde girmediğim yer kalmadı. Acil çıkış kapıları ve diğer kapılar uygun değildi. Sprinkler sistemi yoktu, yalnızca yangın dolapları vardı. Yangın algılama sistemi mevcuttu ancak duman tahliye sistemi yoktu. Havuz ve SPA bölgesinde acil çıkış bulunmuyordu. Bu eksiklikleri tespit edip müdürlüğe bildirdim. 28 Aralık’ta kafe ve restorana gittim. Beni iptal dilekçesiyle arayan olmadı; iptal edildiğini sonradan öğrendim. Yasal süre olarak 15 gün verdik. 28 Aralık’ta 70 metrekarelik kafeye gittim. Bir adet kuru kimyevi toz tüpü kafede mevcuttu. 2021 veya 2022 yılında adliyedeki kafeyi denetledik ve orayı da uygun bulduk. Benim yaptığım işler bunlardı. Eksiklikleri tespit ettim. Gidip eksiklikleri ben belirledim; ben tespit etmesem kimse öğrenemezdi. Oteldeki eksiklikleri İtfaiye Müdürü Kenan Coşkun da biliyordu."
HTS kayıtlarında, Gazelle Otel Muhasebe Müdürü Kadir Özdemir’in aradığı hatırlatıldığında, İrfan A., "Ben onu tanımam. Biz gitmeden önce onları arıyoruz, bu kadar" dedi.
SANIK BAYILDI
İrfan A., mahkeme başkanının ‘Daha önce denetlemeye gidip iptal ettiğin oldu mu? 15 gün süre verip de denetlemeye gitmediğin, iptal edilen yer oldu mu?’ soruları üzerine fenalık geçirerek bayıldı. Sağlık ekipleri İrfan A.’ya müdahale ederken, duruşmaya 15 dakika ara verildi.
MAĞDUR YAKINLARI OTEL SAHİBİ ERGÜL'E "KATİL" DİYE BAĞIRDI
Grand Kartal Otel yangını duruşması, otel sahibi Halit Ergül’ün çapraz sorgusuyla devam etti. Çapraz sorgu öncesi mahkeme başkanı, dün akşam mahkeme salonunda yaşanan arbede nedeniyle katılımcıları uyardı ve bir daha yaşanmamasını isteyerek, “Duruşmanın düzenini bozanlara disiplin hapsi uygulayacağım. Söz verilmeden konuşanları, düzeni bozanları tutuklarım. Avukatlardan izin almadan söz alanlar dışarı atılacak” dedi.
'KENDİMİZİ GÜVENDE HİSSETTİK'
Sorgusuna geçilen Halit Ergül, otele düzenli şekilde denetimlerin yapıldığını ifade ederek, "Uzun yıllardır turizm sektöründeyim. İki tane otelimiz var. Turizm Geliştirme Ajansı'nda yönetim kurulu üyesiydim. Denetime gelen Kültür ve Turizm Bakanlığı ekipleri denetimde tutanak tutmuştur. Denetim ekibi ‘uygun’ dediği için biz de kendimizi güvende hissettik. Denetimde can ve mal güvenliği için eksiklikler olduğunu belirlemiş olsalardı kapatırlardı. Kültür ve Turizm Bakanlığı denetçilerinin Gazelle Otel'de kaldıklarında fatura kesilip kesilmediğini bilmiyorum. Para almazsak bizim kusurlarımızı görmezden mi gelecekler?" dedi.
'DENETİM YAPMAYANLAR SORUMLU'
Mağdur avukatının “Yangın sonrası banka hesaplarında bir kuruş bulamadık” sözü üzerine Ergül, “Otel kapandı, personel tazminatları vardı” dedi. Avukatın, “Sizin de otelinizde yangın çıktı. Siz birinizden şikayetçi olacak mısınız?” sorusuna ise Ergül, “Denetim yapmayanlar sorumlu” yanıtını verdi.
MAĞDUR YAKINI 'KATİL' DİYE BAĞIRDI
Mağdur avukatlarından birinin “Otelin 11 ve 12’nci katlarında izinsiz yapı mı yapıldı?” sorusunun ardından, Ergül’ün o kattaki asansörlerin ruhsatlı olduğunu söylemesi üzerine avukat, soruya net cevap vermesini istedi. Bu sırada Ergül’ün, avukatın sözünü keserek yüksek sesle konuşması salonda gerginlik yarattı. Mağdur yakınları, sesini yükselten Ergül’e arka sıralardan “Katil!” diye bağırdı.
78 KİŞİNİN ÖLDÜĞÜ OTEL YANGININA İLİŞKİN DAVANIN DURUŞMASINDA 5'İNCİ GÜN
Duruşmada 5'inci gün, bu sabah saat 09.00'da başladı. Duruşma öncesi mağdur yakınları, gazetecilere açıklama yaptı. Aileler adına konuşan, Başka Canımız Yok Platformu üyesi Zeynep Kotan, sanıklar tarafından tahriklere maruz kaldıklarını belirterek, "Artık yeter. 170 gündür sevdiklerine hasret aileler olarak artık 'yeter' diyoruz. 4 gündür, 21 Ocak'ta bize yaşatılan organize kötülüğün organize savunmasına maruz kalıyoruz. 4 gündür sanıkların sorgusundan tek duyduğumuz 'Bilmiyorum, hatırlamıyorum, görmedim, sorumlu değilim ve kağıt üstünde.' Sadece bununla da kalmıyor. Sanık vekillerinin ve sanık yakınlarının tahriklerine maruz kalıyoruz" dedi.
'SİSTEMATİK BİR ŞEKİLDE MÜDAHALE EDİLİYOR'
Kotan, savunmalara müdahale edildiğini işaret ederek, "Gözlerimizin içine baka baka karıncayı bile incitmeyen bir aile olduklarını söylüyorlar. Dün heyet başkanı, bir sanık vekilini, 'müştekileri tahrik etmeyin' diye uyarmak zorunda kaldı. Bu tahrike sadece müştekiler de maruz bırakılmıyor. Sanık müdafileri tarafından vekillerimizin sorularına sistematik bir şekilde müdahale ediliyor" diye konuştu.
'TAHRİK ETMEK İÇİN HER YOLU DENİYOR'
Kotan, müştekilerin üzerine gidildiğini söyleyerek, "8 canını yitirmiş bir babanın, bir vekilin sözü, acısı hiçe sayılıp geçiliyor. Bir sanığın yakını, müştekilere hakaret etme cesaretini gösterebiliyor. Bununla da kalmayıp, güvenliği sağlamakla görevli kolluk güçlerine fiziksel müdahalede bulunmaya çalışıyor. Aynı sanık yakını, ilk günden bu yana bizleri de tahrik etmek için her yolu deniyor. Duruşmada defalarca tek talebimizin acımıza saygı duyulması olduğunu dile getirmemize rağmen bize reva görülen bu. Bizim tek talebimiz, adil ve şeffaf bir yargılama süreciyle tüm sorumluların hesap vermesi ve cezalandırılması" dedi.
‘YÜCE MAHKEMENİN ADALETİNE GÜVENİYORUZ’
Kotan, mahkemeye güvendiklerini belirterek, "Buradan öyle emsal bir karar çıksın ki artık herkes attığı imzanın sorumluluğunu bilsin. Bu emsal karar sadece biz aileler için değil, tüm Türkiye'nin güvenli geleceği için önem taşımaktadır. Biz buradayız. Merhametsiz yüreklere rağmen dimdik ayaktayız. Canlarımızın anısına bu mücadelemizi sonuna kadar devam ettireceğiz. Yüce mahkemenin adaletine güveniyoruz" diye konuştu. Basın açıklamasının ardından sanık ve mağdur yakınları ile duruşmaya katılan vatandaşların salona alınmasına başlandı. Polis kontrol noktasından geçenler, salona alındı. Duruşmanın 5'inci günü Halit Ergül'ün çapraz sorgusuyla devam edecek.
"300 PERSONELDEN BİRİNİN HATASINI BURADA HEPİMİZ ÇEKİYORUZ"
Bolu’da 78 kişinin öldüğü Grand Kartal Otel’deki yangın duruşmasında otelin sahibi Halit Ergül’ün savunmasına geçildi. Ergül'ün avukatı, müvekkilinin yorgun ve uykusuz olduğu için savunmalarının alınmamasını talep etti. Savcı ise dosyanın bütünlüğünün bozulmaması için talebi reddetti.
"PAHALI MİSAFİR ARAÇLARI VARDI"
"Grand Kartal A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanıyım. Yangın gecesi Gazelle Otel'deydim. Saat 03.30 gibi eşim aradı, ‘Çok kötü, yanıyoruz’ dedi ve hemen giyinip süratle yola çıktım. Yolda 112'yi aradım, ‘Biz de yola çıktık’ dediler. Yolda Mehmet Güner aradı, yangını sordu. ‘Ne durumda bilmiyorum, gidiyorum’ dedim. 15 kilometre kala kızıllık vardı ve ‘Eyvah, çok büyük’ dedim. Otele gidince her yeri sarmıştı. Yolculuk 1 saat sürmüştür. İtfaiyeler peş peşe gelmeye başladı. Kayak hocaları vardı, ‘Giremezsin’ dediler. Zaten girilecek gibi değildi. İtfaiye ekipleri misafirleri indiriyordu, onları gördüm. Bir kişinin vefat ettiğini söylediler, o an yıkıldım. Serseri mayın gibi dolanıyordum. Kepçeci geldi, pahalı misafir araçları vardı. Kepçeyle alıp yol açtık. Emir'i aradım, onun da üstü başı is içerisindeydi. Personel ve kayak hocaları orada uğraşıyordu. İtfaiye ekipleri güvenlik için uzaklaştırdı” dedi.
"300 PERSONELDEN BİRİNİN HATASINI BURADA HEPİMİZ ÇEKİYORUZ"
Yangının personel hatasından dolayı çıktığını ifade eden Ergül, “Vefat edenler çok olunca kafa da gitti. Jandarma yanımda duruyordu, büyük ihtimalle gözaltı içindi. İfade için Bolu’ya geldim. Yangının nasıl başlamış olabileceğini düşündüm. Ben, orada şov bölümünde aşçılar yapmaması gereken şeyi yaptı, oradan çıkmıştır diye düşündüm. Yine de yanılmadım. 300 personelden birinin hatasını burada hepimiz çekiyoruz. Yangının nedeni ile ilgili bilirkişi raporunda, ‘Gaz düzgün olsaydı kendi kendine sönebilirdi’ diyor. Avukatların dediğine göre Aygaz ile sözleşmemiz varmış, yılda iki kez denetlemeye gelmesi gerekiyormuş ama gelmemişler. Evrak işlerinde başka imzalar vardı. İş güvenliği uzmanı 'Gerek yok' dedi. Ece ve Kübra Hanım, ‘Sözleşmeleri Kadir Özdemir imzalardı’ diyor. Kime sorsak, 'Kimse eğitim almadık' diyor. Balili kızlardan biri, ‘2 yıl önce yangın eğitimi almıştık Gazelle Otel’de’ diyor. 'Eskilerden aldık' diyenler var. Eğitimi 2 kişiye mi yaptık?" dedi.
"İNSAN DEĞİLSEM ÇOCUKLARIMI VE TORUNLARIMI DA ORADA YATIRDIM"
Otelin muhasebecisi Kadir Özdemir’in Grand Kartal Otel’e gelmesi için 4x4 araç aldığını ifade eden Ergül şöyle devam etti:
"Emir Aras beni aradı, 'İtfaiye için şunlar şunlar eksikmiş, Kadir Özdemir müracaat ederken hata yapmış’ dedi. O zaman, 'Anormal bir şey yoksa Kadir Özdemir geri çeksin' dedim. Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından denetleniyoruz. Otelin girişinde 'Denetleniyor' diye Kültür ve Turizm Bakanlığının tabelası var. İnsan değilsem çocuklarımı ve torunlarımı da orada yatırdım."
"BANA SORMADAN HİÇBİR ŞEY YAPAMAZDI"
"12'nci katta özel misafir yoktu. Orada asansör bile çıkmaz. Orası boş, orada misafir ağırlanmaz. Grand Kartal Otel Genel Müdürü Emir Aras'tır. Ama bana sormadan hiçbir şey yapamazdı. Kadir Özdemir muhasebe müdürüdür ve epey etkilidir. Alışları yapar, büyük alışları benim emrim ile yapar. Elektrik olayı 2 yıl öncesine kadar Grand Kartal Otel'de yoktu. Kartal A.Ş.'nin elektrikçileri yapardı. Biz de Hüseyin'i aldık yazın da Gazelle Otel'de çalışırdı. Bayram'ın da yardıma geldiğini biliyorum. Zeki Yılmaz da müdürdür ama çok yetkisi yoktur. Cemal Özel de sıradan bir elemandır. Elektrik tesisatında değişim olsa Hüseyin beyin haberi olurdu" dedi.
"BÖYLE BİR RİSK OLDUĞUNU BİLSEM KAFE AÇAR MIYDIK"
Bolu'da Grand Kartal Otel duruşmasında oteldeki kafenin yetkilisi tutuksuz sanık İsmail K.'nin savunması alındı.
İsmail K., "Ruhsat için İl Özel İdare Ruhsat ve Denetleme Şube Müdürlüğü'ne müracaat ettim. Müracaatlarım aralık ayının birinci haftası alındı. Otelde çalışacağımız için itfaiye raporu gerekliydi. Mesleki yeterlilik belgesi ve personel için SGK girişleri gerekiyordu. Otelde yetkili olarak gördüğüm Kadir Beyden itfaiye uygunluk belgesini talep ettim. İl Özel İdare'den bulamadım, kendisinden talep ettim. Belgenin acil verilmesi ve kafenin açılması gerektiğini söyledim. O zaman İl Özel İdare'ye veya belediye arşivinden bulabilirsin diye sıkıştırdım. 'Kafe için ayrıca itfaiye uygunluk belgesi alınması gerekli' dediler bana. Kadir Özdemir, bizim adımıza belediyeye talepte bulundu. 3-4 gün sonra İl Özel İdare'ye gittiğimde belgeyi alabileceğimi düşündüm. Onlar da gelip inceleme yapacaklarını söylediler. Ben yokken gelmişler, sonrasında ben İl Özel İdare'ye gittiğimde denetimin uygun çıktığını söylediler. Daha sonra evrakın kolluğa ardından da Bolu Valiliği'ne gideceği söylendi. Bu sırada yangın çıktı. Otelin yangın uygunluk belgesi olmadığını bilmiyorum. Otelin giriş kapısında 'Kültür ve Turizm Bakanlığı denetimindedir' yazıyor. Böyle bir risk olduğunu bilsem kafe açar mıydık?" dedi.
"KİRA SÖZLEŞMESİNİ KADİR ÖZDEMİR İLE İMZALADIK"
Grand Kartal Otel duruşmasında otelde bulunan kafenin sahibi tutuksuz sanık İbrahim P.'nin savunması alındı. Yangında 3 çalışanının hayatını kaybettiğini ifade eden İbrahim P., "Bolu'da enerji şirketim var. Bolu'da yüksek standartta kafe açmak istedim. Bunun için otelde kafe açmak istedim. Yetkili arkadaşları bu konuda talimatlandırdım. Otelde kalan arkadaşlarımızın telefonu ile yangından haberim oldu. 03.37'de cevapsız aramam vardı. Sonrasında 2 dakika sonra döndüm. İsmail K.'yi arayarak hızlıca otele gitmesini istedim. 12'nci kattaki arkadaşlarımızla konuştum, durumlarının kötü olduğunu öğrendim ve sonrasında ulaşamadım. Çalışanlarımızdan birinin durumu ağırdı. Jandarmaya ifade için giderek elimizdeki evrakları teslim ettik. Sonrasında ise adliyeye sevk edildik. Kira sözleşmesini Kadir Özdemir ile imzaladık. Aylık 2 bin TL'ye kiraladık" dedi.
"KAFE AÇILMAMIŞTI, EKSİKLİKLERİ VARDI"
Kafeye alınan yangın yeterlilik raporu ile ilgili de İbrahim P., "Yangın raporunun otel tarafından temin edileceğini söyledi bana İsmail K. Otelin böyle bir denetim geçirdiğinden haberim yoktu. Raporun geri çekildiğine yönelik de bir bilgim yok. İsmail K., sömestr tatili öncesi yangın raporu için evrakların hazırlandığını söyledi bana. Gereken her türlü başvuruyu İsmail K. yaptı. Kafe açılmamıştı, eksikleri vardı. Ruhsat işlemleri henüz yapılmamıştı. Sömestr tatili geleceği için kafe için çalışmaları hızlandırmıştık. Ciddi bir yatırım yapacağımız için kira da 2 bin TL gibi sembolik bir rakamdı" diye konuştu.
"NİYE İŞÇİLER OTELDE KALDI" SORUSU
"İl Özel İdaresi'nden ruhsat almadan çalışmaya başlamadıysan, niye işçiler otelde kaldı?" diye sorulan İbrahim P., "Diğer çalışanlar otelde kalıyordu, şehir dışından gelenler otelde kalmak istiyordu. Gidiş geliş saatlerini de etkiliyordu. Bu nedenle otelde kalıyorlardı" cevabını verdi.
"YANGIN SIRASINDA ALARM ÇALMADI"
Otelin resepsiyon görevlisi tutuksuz sanık Yiğithan Burak Çetin de savunmasında İŞKUR vasıtasıyla 3 Aralık 2024'te şirkette göreve başladığını söyledi.
"YANGIN ALARMI ÇALMADI"
Gazelle Otel'de oryantasyon eğitimi aldıktan sonra 9 Aralık 2024'te resepsiyon ekibiyle Grand Kartal Otel'e çıktıklarını belirten Çetin, çoğunlukla "gece resepsiyonu" olarak görev yaptığını anlattı.
Olay anında kuvvetli sarsıntı hissettiğini ve duman yükseldiğini gördüğünü aktaran Çetin, "Ofise geçtim, etrafa bakındım herhangi yangın butonu ve tüpü göremedim. 'Yangın var' diyen mutfak elemanı Yusuf'un resepsiyonda olduğunu gördüm. Telefonu çıkardım ve jandarmayı aradım." dedi.
Çetin, lobi kısmına geçtiklerini dile getirerek, "Resepsiyondaki telefonu açmaya çalıştım ama dumandan açamadım. Merdivenlerde şiddetli duman vardı. Yukarı çıkmaya çalıştım ama çıkamadım. Bu sırada telefon görüşmelerini sürdürüyordum, jandarma 112'ye yönlendirdi gerekli bilgileri verdim." diye konuştu.
Tek kişilik koltukları kapının önüne çektiklerini anlatan Çetin, "Kapı önüne çıktığım zaman yukarı doğru bağırmaya başladım. Otel müdürü tutuklu sanık Zeki Yılmaz'ı aradım, 'Yangın var, acil gelmeniz gerekiyor' dedim. 'Tamam geliyorum' dedi, bana herhangi bir talimat vermedi. Daha sonra kurtarma çalışmalarına yardım etmeye çalıştım." ifadelerini kullandı.
Suçlamaları kabul etmediğini belirten Çetin, beraatini talep etti.
Çetin, mahkeme başkanının, yangın eğitimi, tatbikat, yangın müdahale ekibi, yangın alarm sistemiyle ilgili soruları üzerine şunları kaydetti:
"Yangın eğitimi ve herhangi sertifika verilmedi. Otel hakkında verilen kitapçığa tekrar baktım ama yangınla ilgili herhangi bir şey yoktu. Yangın tatbikatı yapılmadı. Yangına müdahale ekibinin kurulup kurulmadığını bilmiyorum. Yangın alarmı çalmadı, kapıyı açmamızın bir nedeni de alarmın çalmasını sağlamaktı. Yangın alarm sisteminin olup olmadığını bilmiyorum. İkinci katta kalan arkadaşlar sigara içiyordu ve alarm devreye girmiyordu."
Cumhuriyet savcılığındaki ifadesini okuyan mahkeme başkanın, aile üyelerinin nasıl çıktığına ilişkin sorusuna, Çetin, "Şirketin genel müdürü tutuklu sanık Emir Aras ve şirketin yönetim kurulu üyesi Elif Aras'ın tam olarak nereden çıktıklarını hatırlamıyorum ama koşarak çıktıklarını hatırlıyorum. Şirketin yönetim kurulu üyesi tutuklu sanık Ceyda Hacıbekiroğlu'nu sonradan gördüm ama nasıl çıktığını bilmiyorum." yanıtını verdi.
Cumhuriyet savcısının resepsiyon bölümündeki en yetkiliyle ilgili soru sorduğu Çetin, "Zeki Yılmaz" dedi.
Daha sonra sanık Çetin'in yangın anında ne yaptığına dair resepsiyon güvenlik kamera görüntüleri izlenerek çapraz sorgusu yapıldı.
Duruşma, verilen aranın ardından sanık savunmalarıyla devam edecek.
Yiğithan Burak Ç. savunmasında şunları söyledi:
“İşe başlama belgelerinde iş güvenliği eğitimi gibi evraklar istenmedi. Bir hafta eğitim verildi. Gece resepsiyonda 5 günlük oryantasyon gerçekleştirildi. 9 Aralık’ta resepsiyon ekibi olarak Grand Kartal Otel’e çıktık. Gece 00.00 ile sabah 08.00 arasında çalışıyordum. Gece saat 01.00 gibi mutfağa inip atıştırmalık bir şeyler istedim. Resepsiyonda çalışırken kuvvetli bir sarsıntı ve yoğun bir duman hissettim. Yandaki odaya geçip yangın butonu veya yangın söndürme tüpü bulamadım. Sonrasında jandarmayı aradım. Acil durumda Kartalkaya’da bulunan jandarmayı aramam söylenmişti. Merdivende şiddetli duman vardı, yukarı katlara da çıkamadım. Benim de aklıma tek kişilik koltukları kapıların önüne çekmek geldi. Yukarıdan gelen misafirlere çıkış alanı yaratmak için bunu yaptık. Saat 03.26’da jandarmayı aradım. Kapının önünde ‘Yangın var’ diye bağırmaya başladım. 03.28’de şefim Görkem Bey’i aradım. Sonrasında resepsiyonda görevli arkadaşım ile birlikte Zeki Yılmaz’ı aradım. Bunların hepsi HTS kayıtlarında mevcuttur. Kapıdan ilk olarak gündüz güvenlik görevlisi olarak çalışan kişi çıktı. Sonra başka insanlar da dışarı çıkmaya başladı. Daha sonrasında Emir Aras ve ailesini gördüm. Otelden yatak ve battaniye çıkarıyorlardı, onlara katıldım. Yangın sırasında alarm çalmadı. İkinci katta kalan arkadaşlar odada sigara içiyorlardı ve dedektörler hiçbir şekilde devreye girmiyordu. Üzerime atılı suçlamaları reddediyorum ve beraatimi talep ediyorum.”
"AİLEMİZ YARIM KALDI"
Grand Kartal Otel yangınında ağabeyi Yılmaz Sarıtaş ve yeğenleri Nehir ve Doruk Sarıtaş’ı kaybeden Çiğdem Sarıtaş, duruşma salonu dışında gazetecilere açıklama yaptı. Duruşmayı takip eden Çiğdem Sarıtaş, hayatlarının olumsuz etkilendiğini belirterek, “Altı aydır sadece nefes alarak yaşıyoruz. Aslında bütün yaşantımız, bizim de o yangının olduğu gün bitti. Çünkü ailemiz yarım kaldı. Çekirdek ailemin yarısını katlettiler. Kalan yarısı annem ve babam. Zaten yaşantımıza devam etmeye çalışıyoruz. Eğer buna yaşantı denirse" dedi.
"AYRICALIKLI MİSAFİRLERİNİ KURTARDILAR"
Sarıtaş, otelde öncelikli misafirlerin ve arabaların kurtarıldığını söyelerek, “Biz Ankara’da yaşıyoruz. Ankara’dan geldik. Mücadelemiz boyunca akrabalarımız, arkadaşlarımız da yanımızda oldular. Devam edeceğiz, takibe devam edeceğiz. Olası kastla yargılanmalarını istiyoruz. Çünkü bu bir katliam. Bu, deprem ya da trafik kazası gibi anlık olup biten bir olay değil. Yangın uzmanlarının söylediği gibi, 8 ila 10 dakika ‘altın zaman’ denilen, insanların tahliyesinin kolaylıkla yapılabileceği bir zaman dilimi vardı ve bu zaman dilimini değerlendirmediler. Arabaları çektiler. Bilirkişi raporunda da belirtildiği gibi, ayrıcalıklı misafirlerini kurtardılar. Bizim canlarımızı umursamadılar. Tahliye yapılabilecek bir durumdayken onu bile yapmadılar. Zaten yangına dair hiçbir önlem almamışlardı. Almadıklarını bildikleri halde insanları da uyandırmadılar. Bu zaten olası kast kapsamına giriyor" diye konuştu.
"DAVA GENİŞLETİLMELİ"
Çiğdem Sarıtaş, davanın genişletilmesi gerektiğini belirterek, “Şimdi bazı HTS kayıtları üzerinden devam edilmeli. Çünkü ilk aramalar, o HTS kayıtlarında; çalışanların birbirine haber vermesi, yönetim kurulunu araması. Bunlar önemli. Bir de benim nezdimde, oradaki otoparktaki araçları kurtaranların da gelmesi lazım. Diğer LPG tesisatını yapan personelin de gelmesi gerekiyor. Çünkü prosedüre uygun teçhizat döşenmemiş. Bunların da eklenmesi gerekiyor. Ayrıca İl Özel İdaresi genel sekreteri, yardımcısı ve ruhsat denetleme eski ve yeni müdürlerinin söyledikleri gibi, Kültür ve Turizm Bakanlığı yetkililerinin de sorgulanması, yargılanması gerekiyor. Çünkü oteller, Kültür ve Turizm Bakanlığı'na bağlı. Denetleyecek kurum onlar. Buradan kaçış yok" ifadelerini kullandı.
‘ŞU AN BUNLARI KONUŞUYOR OLMAYACAKTIK’
Kurtarmaya imkan varken kimsenin kurtarılmadığını belirten Sarıtaş, “Burada göz göre göre gelen bir ölüm var. Hiçbirimiz kabullenemiyoruz. Saatlerce odada mahsur kalıp, sonrasında çıkamadılar. O zaman dilimini kullanmadıkları için çok kızgınım. Şu an bunların hiçbiri yaşanmıyor olabilirdi. Eğer ki yangını ilk gören 4 kişi, yukarıdan aşağıya bütün kapıları çalarak ‘Yangın var, dışarı çıkın’ demiş olsalardı, şu an bunları konuşuyor olmayacaktık" diye konuştu.
"KENDİMİZİ ZOR ZAPT EDİYORUZ"
Sarıtaş, mahkeme salonunda sanıkları gördüklerinde neler hissettiklerini şöyle anlattı:
“Aşırı stresliyiz bu konuda. Kendimizi zor zapt ediyoruz. Düşünsenize, 78 cana mal olmuş katiller yanı başımızda. Sessiz kalarak ve metanetimizi koruyarak durmak çok zor."
MAĞDUR VE SANIK AVUKATLARI ARASINDA TARTIŞMA ÇIKTI
Bolu'da 78 kişinin hayatını kaybettiği Grand Kartal Otel duruşmasında otelin baş aşçısı tutuksuz sanık Reşat Bölük'ün savunması alındı.
Bölük, 8'inci kattaki odadayken saat 03.26'da telefonla aranmasıyla yangından haberdar olduğunu aktararak, camdan çarşafla inerken düştüğünü ve bacağının kırıldığını söyledi.
Mutfak bölümünün işleyiş yapısı, "grill plate" isimli elektrikli cihaz ve "benmari" cihazının sistemi ve çalışma saatleriyle ilgili bilgi veren Bölük, sezonda yaklaşık 3 ay çalıştıklarını dile getirdi.
Bölük, suçlamaları kabul etmediğini belirterek, "Canımı zor kurtardım, sakatlandım. Şikayetçiyim, davaya katılmak istiyorum." dedi.
Mahkeme başkanının acil müdahale ekibinin kurulmasıyla ilgili sorusuna "Bilmiyorum" yanıtını veren Bölük, "Yangınla mücadele ekibi lideri Reşat Bölük'ün karşısındaki imza sana mı ait?" sorusunu "İmza bana ait değil, belgeyi düzenleyeni bilmiyorum." diye cevapladı.
"Davlumbazlarda yağmurlama sistemi var mıydı?" sorusunu "Yoktu" şeklinde cevaplayan Bölük, "Yangın tüpü var mıydı?" sorusuna "Var" karşılığını verdi.
TARTIŞMA SONRASI BAZI SANIK AVUKATLARI DURUŞMA SALONUNDAN ÇIKTI
Sanık Bölük'ün çapraz sorgusunun sürdüğü esnada otelin mutfak ve teknik personeli sanıklar kürsüye çağırılarak, yangının çıktığı alanı gösteren güvenlik kamerası görüntüleri izletildi.
Mahkeme başkanının, görüntülerde yer alan mutfak personeli tutuklu sanık Faysal Yaver'in çalışırken oluşan parlamaya ilişkin sorusu üzerine bazı otel personeli sanıklar, bunun "benmari" cihazının bulunduğu alandaki led ışıkların yanması olduğunu söyledi.
Öte yandan müşteki sanık Bölük'ün avukatının savunmaya başladığı sırada, yangında 8 yakınını kaybeden avukat Yüksel Gültekin'in tepki göstermesi nedeniyle yaşanan tartışma sonrası bazı sanık avukatları, duruşma salonundan çıktı. Bazı müştekiler, salondan çıkan avukatlara tepki gösterdi.
Celseye verilen aranın ardından söz alan avukat Gültekin, duruşmanın sükunet içerisinde gerçekleşmesi için yardımcı olacaklarını belirtti.
Müşteki avukatının "2023 ve 2024 sezon başında tehlike arz eden alet ve edevatın değiştirilmesini istediğinizi kime bildirdiniz?" sorusuna Bölük, "Önce şirketin genel müdürü tutuklu sanık Emir Aras'a bildirdim. Muhasebe müdürü tutuklu sanık Kadir Özdemir'e de mail attım." cevabını verdi.
Savunmanın ardından bazı sanık ve taraf avukatları, kimi sanıklara mutfak bölümüyle ilgili sorular sordu.
SÜREÇ
Bolu Kartalkaya Kayak Merkezi'ndeki Grand Kartal Otel'de 21 Ocak'ta çıkan yangında 78 kişi hayatını kaybetmiş, 133 kişi yaralanmıştı.
Bolu Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan ve 1. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edilen 98 sayfalık iddianamede, otel sahipleri, şirket yönetim kurulu üyeleri ve yöneticileri Halit Ergül, Emine Mürtezaoğlu Ergül, Ceyda Hacıbekiroğlu, Elif Aras, Emir Aras, Zeki Yılmaz, Ahmet Demir, Kadir Özdemir, Cemal Özer, Mehmet Salun ile Bolu Belediyesi Başkan Yardımcısı Sedat Gülener, İtfaiye Müdür Vekili Kenan Coşkun ve itfaiye eri İrfan Acar hakkında 78 kez "olası kastla öldürme" ile "olası kastla kasten yaralama" suçlarından toplam 1998'er yıla kadar hapis cezası isteniyor.
Otelin teknik görevlileri Tahsin Pekcan, Hüseyin Özer ve Bayram Ütkü, mutfak personeli Reşat Bölük, Enver Öztürk ve Faysal Yaver, iş güvenliği uzmanları Kübra Demir ile Ece Kayacan, resepsiyon görevlisi Yiğithan Burak Çetin, Mudurnu Enerji Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi yetkilileri İbrahim Polat ile İsmail Karagöz, FQC Global Sertifikasyon Anonim Şirketi yetkilisi Ali Ağaoğlu ile çalışanı Aleyna Beşinci, LPG tesisatı bakım görevlileri Doğan Aydın ve Muharrem Şen, İl Özel İdaresi Genel Sekreteri Sırrı Köstereli, İl Özel İdaresi Genel Sekreter Yardımcısı Bünyamin Bal, İl Özel İdaresi Ruhsat ve Denetim Müdürü Yeliz Erdoğan ile eski İl Özel İdaresi Ruhsat ve Denetim Müdürü Mehmet Özel'in de "bilinçli taksirle birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olma" suçundan 22 yıl 6'şar aya kadar hapsi talep ediliyor.