Yenidoğan Çetesi davasında ikinci duruşma | Tutuksuz sanıklar ifade verdi! Korkunç itiraf: İlaç düşüm yapıcam entübe edin

İstanbul'da, bebek acil hastalarını önceden anlaştıkları özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk edip ölümlerine neden oldukları ve haksız kazanç sağladıkları iddia edilen 47 sanığın yargılandığı davanın ikinci duruşması saat 10.40 sıralarında başladı. Tutuksuz sanıklardan Ecem Koç, Halime bebeğin ölümüne ilişkin sorulan sorulara cevap verdi. Koç, "Öleceğini biliyorduk. İlk kez doktorsuz kaldık." dedi. Avcılar Hospital Başhekimi tutuksuz sanık Fetin Rüştü Yıldız yaptığı savunmada, elebaşı Fırat Sarı'dan danışmanlık aldıklarını ifade ederken, "Sarı’ya cirodan yüzde 35 pay veriyorduk. Ancak SGK’ya fatura ettiğimiz kısımda bu ödeme yüzde 20 şeklinde oluyor." şeklinde konuştu. Gece nöbetlerinde bir doktor bulunmadığını belirten Yoğun Bakım Hemşiresi olarak çalışan Tuğba Baş Özkaynak, "İlk aradığım kişi sorumlu hemşire olurdu." dedi.

Giriş Tarihi: Güncelleme Tarihi:
Yenidoğan Çetesi davasında ikinci duruşma | Tutuksuz sanıklar ifade verdi! Korkunç itiraf: İlaç düşüm yapıcam entübe edin

İstanbul'da, bebek acil hastalarını önceden anlaştıkları özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk edip ölümlerine neden oldukları ve haksız kazanç sağladıkları öne sürülen 47 sanığın yargılandığı davanın duruşması, 7. gününde devam etti.

Bebek katilleri için hesap günü!


Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesince adliyenin konferans salonunda görülen duruşmaya, organize suç örgütü elebaşı Fırat Sarı'nın da aralarında bulunduğu 22 tutuklu ve bazı tutuksuz sanıklar ile tarafların avukatları katıldı.

Duruşmada, çok sayıda basın mensubu da izleyici olarak yer aldı.

18 Kasım Pazartesi gününden itibaren devam eden ve 22 tutuklunun savunmalarının tamamlandığı duruşmanın bugünkü oturumunda tutuksuz sanıkların beyanlarının alınmasına geçildi.

Davanın görüldüğü salon ve önünde, polis ekiplerince yoğun güvenlik önlemi alındı.

Yaklaşık 7,5 saat süren, 7 sanığın dinlenildiği duruşma, tutuksuz sanıkların savunmalarının alınmasına devam edilmek üzere 27 Kasım saat 09.30'a ertelendi.

Bu arada, dava kapsamında 22 tutuklu sanık ile 7 tutuksuz sanığın savunması alınmış oldu.

CANLI ANLATIM

27 KASIM'A ERTELENDİ

İstanbul'da yenidoğan bebekleri anlaşmalı özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk ederek, haksız kazanç sağlayan ve kusurlu davranışlarda bulunarak ölümlerine neden olan Fırat Sarı ve İlker Gönen'in de aralarında bulunduğu 22'si tutuklu 47 sanığın yargılanmasına devam ediliyor. Duruşmanın yedinci gününde tutuksuz sanıkların savunmaları alındı. Saat 13.00 itibariyle duruşmaya 40 dakika ara verildi. Saat 14.00 sıralarında duruşma yeniden başladı. Tutuksuz sanık Saat 17.00'de duruşmaya 15 dakika ara verildi. Duruşma 27 Kasım Çarşamba günü saat 09.30'a ertelendi.

Bakırköy Adliyesi 22. Ağır Ceza Mahkemesi Salonu'nun kapasitesinin yetersiz olması sebebiyle duruşma konferans salonunda görülüyor. Fırat Sarı ve İlker Gönen'in de aralarında bulunduğu 22'si tutuklu 47 sanıklı davada tutuksuz sanıkların savunmaları başladı. Bazı tutuksuz sanıklar ve taraf avukatları salonda hazır edilirken, bazı tutuksuz sanıklar da bulundukları şehirlerdeki adliyelerden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile duruşmaya katıldı. Duruşma saat 10.40 sıralarında kimlik tespitinin ardından tutuksuz sanık Ecem Koç’un savunmasının alınmasıyla başladı; tutuksuz sanık Sümeyye Özdemir'in savunmasıyla sona erdi.

'İŞLETME VE ÖRGÜTÜ BİLMİYORUM'

Duruşma Ecem Koç'un savunmasının alınmasıyla başladı. Koç savunmasında, "Öncelikle üzerime atılı suçları kabul etmediğimi beyan ederim. Örgüt nedir bilmiyorum; işbirliğim yok. 2019 yılında Çorlu Reyap Hastanesi’nde çalışmaya başladım ve 5 yıl boyunca yenidoğan hemşireliği yaptım. Fırat Bey’i 1,5 - 2 yıldır tanıyorum. İşe başladığımda doktor ve hemşirelerimiz farklıydı. İşletme adı altında geçen şeyi bilmiyorum, burada öğrendim. Çorlu çok küçük bir yer ve işletme gibi şey duyulmamıştı ben de burada öğrendim. Dosyadaki kimseyi tanımıyorum. Sadece Fırat Sarı ile Bahar Kanık’ı tanıyorum" dedi.

'DOKTOR GELMEYİNCE BİZ DE BEBEĞİ DEFİN İŞLEMLERİ İÇİN HAZIRLADIK'

Koç, "Halime bebek, anne karnında oksijensiz kalmış bir bebekti. Tekirdağ Şehir Hastanesi’nden kendi ambulanslarıyla sevk edildi. 55 gün boyunca tüm çabalarımızla ona baktık. Tüm yaşam hizmetlerini eksiksiz gerçekleştirdik. Tapelerde yalnızca bir görüşmem var; o da Fırat Sarı ile. Görüşmede yaptığım işlemleri anlatıyorum. Halime bebek zaten birkaç gündür eks durumundaydı. Öleceğini biliyorduk. Müdahale, bir kişiyle yapılmaz; birkaç kişinin koordinasyon içinde çalışması gerekir. Birileri müdahale ederken, birilerinin doktorla iletişim kurması gerekiyordu; ben o kısmı üstlenmiştim. Doktor olmadığı için müdahaleleri hemşire olarak yaptık. Müdahalede bir kişi değil 3-5 kişi ile müdahale ettik. Yoğunbakımda mavi kod verilmez, biz zaten mavi kod ekibiyiz, Mavi kod hava yolun açıklığının sağlanmasıdır bunu da doktorun yapması gerekir. Ex olduğunda doktoru arayıp bilgilendirme yaptık. Doktorun 'Geliyorum' cevabını duyduk. Esenyurt’tan geliyordu kaç kilometrelik mesafeydi bilmiyorum ama her zaman yarım saatte geliyordu ilk kez doktorsuz kaldık. Doktor gelmeyince biz de bebeği defin işlemleri için hazırladık. Ekip geldiğinde bebekte tüp veya damar yolu olmadığını görmemelerinin sebebi bebeği temizleyip defne hazır etmemizdi. Zaten bebeği incelemiş olsalardı bebeğin vücudunda izleri görmüş olurlardı. Ekibi yanıltan şey ex saatidir, saatin sonradan değiştirildiği konusunda bilgim yok ben vefat ettiğinde saati vermiştim. Saatin uzatıldığını burada öğrendim" dedi.

'ÖLMESİNİ BEKLEDİĞİMİZ BİR BEBEKTİ'

Koç, "Hasan Basri Gök’ü ismen tanıyorum, Fırat Sarı'nın şoförüydü. Bahar Kanık çalışma arkadaşım, Hıdır Yüksek'i yönetim başkanı olarak biliyorum. Hasan Yüksel Çorlu Reyap’ın başındaydı. Yenidoğan yoğun bakımda toplam 18 hemşire olduğunu biliyorum. Fırat Sarı'nın 'Ölen ne oldu Ecem' Koç, 'Adranelin verdik öldü bebek hocam' konuşmasına cevap veren sanık, bebek konusunda konuşmamızla ilgili bebek zaten sonradan kötüleşmedi. Bebek geldiği günden beri kötüydü. Halime o gün kötüleyip o gün ölmedi. Ölmesini beklediğimiz bir bebekti. Epikrizi kimin yazdığını bilmiyorum bizde hemşireler epikriz yazmaz hatta biz yoğun bir yoğunbakımız. Denetim ekibi geldiğinde normal bebeğimi besliyordum. Fırat Sarı ile, başhekimle konuştular bizimle göz teması bile kurulmadı; bana da herhangi bir soru yönetilmedi. Muhattaplarıyla konuşma oldu açıkçası ne soru sorduklarını da duymadım" şeklinde konuştu.

'BURADA DUYDUĞUM ŞEYLERLE İLGİLİ BİLGİM YOK'

Koç, "Medisense şirketi hakkında fikrim yok. Fırat Sarı, Bahar Hanıma belli bir miktar atıyor ve Bahar kıdemli hemşirelere bin lira kadar para veriyor. Üniteye biberon, tarak gibi eşyaları kendi cebimizden alıyorduk. Fırat Sarı sonra bunların paralarını bize veriyordu. Ücretleri bire bir bana göndermedi. Sorumlulara gönderiyor sorumlular kıdeme göre veriyordu. Bu birkaç kez tekrarlanan birşey biz de anlayamamıştık. Bize de bir şey söylenmiyordu. Kendi şahsi özel ihtiyaçlarını, bebeklere aldığımız şeyleri doktor bey geri ödemesini yapıyordu. Hasan Basri ile ortak paydam yok, beraber çalıştığımız bir durum yok. Beni tanımadığını söyledi. Ben sadece hemşirelik görevimi yaparım. Epikriz gibi durumları yapmaya da vaktim yok. Trakya bölgesinde, Çorlu bölgesinde de etkin yoğun bakım yoktur. Tıp fakültelerinden, şehir hastanelerinden yer olmadığında sevk olması yoğundur. Doğum oranı yüksek olan hastane, her zaman hazırızdır. Burada duyduğum şeylerle herhangibir bilgim yoktur. Currosorf ilaçlarla bilgim yok. Çok fazla hastamız olduğu için ilaçlarımız da ona göre geliyor. İhtiyacımız kadar kullandığımızda da elimizde kalacak bir ilaç olmuyor. Normal şartlarda canlandırma işlemi sırasında hemşireler dışında doktor olması gerekir ama genelde hemşireler de canlandırma işlemi yapıyor ve yetiyor" dedi.

'FIRAT SARI'DAN MENFAATİM OLMADI'

Tutuksuz sanık Mehmet Salih Kaya da savunma yaptı. Kaya savuınmasında, "Daha önce savunmamı yapmıştım. Ekstra birşey söylemeyeceğim. Çam Sakura Hastanesinde asistan olarak çalışıyordum. Mecburi hizmet için Ağrı İlçe Devlet hastanesine gittim. Çam Sakura Hastanesinde 3.5 yıl çalıştım. Bu süre zarfında İlker beyi tanıdım. Toplantılarda, popüler olması sebebiyle Fırat Sarı'yı tanıyorum. Başka kimseye tanımıyorum. Silivri Kolon Hastanesinde başka doktorun kaşesiyle imza atmadım zaten Çam Sakura Hastanesinde asistanlık eğitimi alıyordum bir yere gitmem imkansızdı. Fırat Sarı ile Benan Mansuroğlu aradında 'Salih ile 112 çözelim' konuşmasını hatırlamıyorum. Fırat Sarı ile '2 hafta sana yer buldum' konuşmasını hatırlamıyorum Fırat Sarı ile konuşmam olmuştur ama eylem olarak gerçekleştirmedim. İşletmeden kasıt şudur, ben asistanlık eğitim bittiği için bir yerde çalışmam gerekiyordu güzel bir hastane olursa şartları iyi olursa çalışabilirim onu söylemiştim ama bir yerde çalışmadım. Silivri’de ablam, kız arkadaşım var sık sık oraya giderdim. Silivri Kolan hastanesinin nerede olduğunu bilmem ve bir muayene yapmadım. Fırat Sarı' dan hiçbir menfaatim olmadı. Herhangi bir para almadım" dedi.

'HASTANENİN PERSONELİ OLARAK ÇALIŞTIM'

Tutuksuz sanık Selenay Şenkalaycı ise "Savunmamı soru cevap şeklinde yapmak isterim. Özel Avcılar Hospital'de yoğunbakım hemşiresi olarak çalışıyorum. 2016 yılında Özel Güngören Hastanesinde çalıştım. 2022 yılı Nisan ayında Avcılar Hospital yenidoğan yoğun bakım sorumlu hemşiresi olarak işe girdim. Ceren Hatice Kanık, Fırat Sarı, Hasan Basri Gök, Gıyasettin Met Özdemiri ismen tanıyorum Sümeyye Arslan'ı tanıyorum. Can Suat Yıldırım'ı fiziki olarak görmedim ismen tanıyorum. İşletmeye bağlı çalışmadım hastanenin personeli olarak çalıyorum. Ekstra olarak medisense a.s sağlık adı altında para geliyordu. Ek mesai olarak geliyordu. Aldığım paralar emeğimin Karşılığıdır. 5 bin tl gibi bir para hesabıma gelmiyor. Bu rakamlar 3bin-2bin olarak değişiyor bu paralar kaldığım mesai karşılığıdır" dedi.

'SÖYLENEN TÜM TALİMATLARI YERİNE GETİRDİM'

Şenkalaycı, "İlker Gönen ile 'Yağmur'u arayabilir misin' konuşmasını hatırlıyorum. Sohbet esasında arkadaşımla görüştüm. Çok gazla hasta geldiğini söylemiştim. Kendi aralarında Giyasettin ile konuşmuşlar. Sonra beni arayarak bu konu hakkında bilgi almak istedi. Sonra arkadaşımı arayarak bilgi almak da istedi ben arkadaşımı aramadım. En son çocuk doktoru Fahrettin Yıldızdı. Danışman doktor İlker Gönendi. Danışman konusunda her yenidoğan ünitesinde özellikle 3.basamak ise danışman bulunmalı. Hastanın tedavi süreci, doktor bilgisi her konuda yardım alınırdı. Her gün fiziki olarak hastaneye gelirdi. Kenan bebek 08.13’te doğdu. Bebek için öncesinden yer ayarlandı. Ben bebek hemşiresi doktor olmak üzere hazır olduk. Bebek kötü doğdu. 15 dakika müdahale edildi. Müdahaleler kadın doğumcunun gözüönünde oldu. Yattığı süre zarfında kötüydü. Müdahale etmeye başladık. Bana söylenen tüm talimatları yerine getirdim. İlker Gönen'i arama saatim belli. Müdahale ettiğimizi ve sonunda olduğumu biliyordu. Müdahaleyi bırakmayın bebeğe 20 dakika daha müdahale edin ve ekstra şekilde kaydedin diyor bunlar tapelere doğru şekilde yansıtılmamış. Aileye müdahale edildiğine dair bilgi verildiğini biliyorum. Bebeğin doğumundan ölümüne kadar sorumlu doktor Zeki Ödünçtü danışman doktor da İlker Gönen'di" dedi.

'GÖREVİM BASAMAK YAZMAK DEĞİL'

Şenkalaycı, "Basamak nasıl gösterilir bilmiyorum. Doktorlar kendi sistemlerinden belirler. Biz de ona göre hemşire gözlem notuna yazarız. Benim görevim budur basamak göstermek değildir. Hakan Doğukan Taşçı ile 'Uzun yatan birisi vardı onlar da gerçekten entübe oldu, adam nasıl takıldı niye taburcu etmiyorsun' bu benim suçlandığım yer alan konuşma, benim konuşmam değildir. Denetim sırasında 'Bu hasta niye burada yatıyor dediler ben de taburcusunu planladık ailenin özel bir durumundan dolayı bekliyoruz' dedim. Denetim ekipleri aileyi aradı aile beni onayladı bu kadar. Ben Fırat Sarı ile konuşmayı sürekli sorguladım meslektaşlarıma da sordum insanlara devamlı soru yönetiyorum. Mahkeme başkanının İlker 'Tamam olsun, boş ver eks olacak' demiş ne diyeceksin?' sorusuna cevap veren sanık Şenkalaycı, 'Efendim, izin verirseniz toplum vicdanını rahatlatmak adına bir açıklama yapmak isterim. Bu bebek, Kerem bebek.Biz hazır bir ekip olarak, bizzat bebeğin doğumuna katıldık. Yaklaşık 15 dakika kadar doğumhanede bebeğe müdahale ettiğimizi hatırlıyorum. Ardından, uygun koşullarda yenidoğan ünitesine sevkini gerçekleştirdik" dedi.

'İLKER GÖNEN BENİ UYARDI'

Mahkeme başkanının Mehmet Gürül ile Fırat Sarı arasında geçen bir görüşmede adınız ilaç düşmek konusunda geçmiş sorusuna cevap veren sanık Şenkalaycı, "Burada birçok meslektaşım ifade verdi, ancak hiçbiri bu durumu açıklayamadı. 'Düşüyorum' kelimesi, doktorun 'Reçete ediyorum' demesi anlamına gelir. Ben CUROSURF kullanmıyorum. Bu konuyla ilgili Hasan Basri Gök ile görüşmelerim oldu. Hasan Basri, beni bu konuda manipüle etmeye çalışıyordu. Hastane olarak CUROSURF’a geçmemiz konusunda ısrar ediyordu. Bu kadar ısrar edince şüphelendim ve durumu İlker Gönen’e ilettim. İlker Gönen de bana, 'Ben de şüpheleniyorum' dedi. Ayrıca, sağda solda satış yaptıkları söylentilerini duyduğunu da belirtti. Daha sonra İlker Gönen beni bu konuda uyardı" şeklinde konuştu.

'KAMERA VARDI AMA KAYIT YOKTU'

Sanık Selenay Şenkalaycı savunmasının devamında, "Yoğun bakımda kamera vardı ama kayıt yoktu. Neden kayıt yaptığını bilmiyorum. Yoğunbakım içinde kamera vardı ama alan içinde kamera yoktu.Savcının, 'Fırat Sarı epikrizleri değiştirmemi istedi ben kabul etmedim dedin ama tepelerde 'Günlük epikrizleri sisteme atarız ama onaylamayız ay sonunda değiştiririz diyorsun' sorusuna cevap veren sanık, "Epikrizi doktor yazar, ben epikriz kesinlikle yazmadım. Hemşire gözlem notumu paylaştım. Konuşma, benim sorular yönettiğim soruların devamındadır. Sürçi lisan etmişimdir asla epikriz değiştirmedim bilgim ve haberim yok. Fırat Sarı benden epikrizleri değiştirmem konusunda neden böyle söyledi bir bilgim yok bana söyledi ben de reddettim zaten. Reddetme sebebim usulsüzlüktür" dedi.

'GERÇEKLEŞEN ÖLÜMLE İLGİLİ BİR KUSURUM BULUNMAMAKTADIR'

Avcılar Hospital Başhekimi tutuksuz sanık Prof. Dr. Fethi Rüştü Yıldız ise savunmasında, "Işıklar Askeri Lisesi ve Gülhane Askeri Tıp Fakültesi mezunuyum. Bir süre askeri hekimlik yaptıktan sonra istifa ederek serbest hekimlik yapmaya başladım. Diyarbakır Askeri Devlet Hastanesi’nde 5 yıl görev yaptım. Ardından Kocaeli Seka Devlet Hastanesi, İstanbul Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi ve İstanbul Kanuni Sultan Süleyman Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde başhekimlik yaptım. Ayrıca İstanbul İl Sağlık Müdür Yardımcılığı ve Kamu Hastaneleri Kurumu Başkan Yardımcılığı görevlerinde bulundum. İddianamede yazan, Kerem Muhammed Tokluoğlu adlı bebeğin ölümüyle ilgili açıklamayı okumak istiyorum. Gerçekleşen ölümle ilgili herhangi bir kusurum bulunmamaktadır. Başhekim olarak herkesin tek tek ne yaptığını kontrol etme imkanım olmadığını belirtmek isterim. Savcılık makamı, sözkonusu eylemlerden haberim varmış gibi bir kanaate varmış" dedi.

'TAPE KAYITLARIYLA DEĞERLENDİRME YERSİZ'

Sanık Yıldız, "Ali Gedikbaşı detaylı bir gebelik tarama raporu hazırlıyordu. İkiz bebeklere ilişkin rapor Çam Sakura Hastanesi'nde bulunmaktadır. Bu durum aileye bildirilmiştir. Hastanemizde bulunan Nil Gülgen tarafından bu bebeklerle ilgili sezeryan doğum planlandı ve Ali Gedikbaşı bu doğumda yer almıştır. Her durum hakkında babaya bilgilendirme yapılmıştır. Bebekler alanında uzmanlar tarafından takip edilmiştir. Başhekim olmam, hastanede olan her alana müdahale edeceğim anlamına gelmez. Bebeklerin belgelerle sorunları ortaya konmuştur. Raporun tape kayıtlarıyla değerlendirilmesi yersizdir. Tekrar vurgulamak isterim ki Sağlık Bakanlığı tarafından hazırlanan raporda kusurlu olduğuma dair durum tespit edilmemiştir. Hastanemizdeki ölüm oranları çok yüksek değildi. Hastanenin yoğun bakım işletmesini onlara bıraktık diye hiçbirşeyden haberdar değiliz anlamına gelmiyordu" dedi.

'YENİDOĞAN YOĞUN BAKIMDA KAR YÜZDE 4 VEYA 5’i GEÇMEZ'

Sanık Yıldız, "İddia edilen eylemlerin tarafımızca gerçekleştirilmesi sözkonusu değildir. Devleti zarara uğratma gibi bir durum yoktur. Bununla ilgili de delil bulunmuyor. Hastanemizde hastaların tedavi süreçleri titizlikle inceleniyor. Hastanemizin her hastayı birebir takip edip, her raporu inceleyerek, hergün onlarca işlemin aynı anda yapılması nedeniyle her hasta hakkında bire bir bilgi sahibi olmamın imkanı yoktur. İşletme hastanelerde çok yaygındır. Hatta 20 yıldır özel hastanelerde uygulanmaktadır. Yenidoğan yoğun bakım ünitesinden kazanılan kazanç hastanenin toplam cirosunun yüzde 4 ve ya 5 gibi küçük bir payını oluşturmaktadır. Hastanenin bütününü riske atılması akıl ve mantıkla uyuşmamaktadır. Şahsım ve bağlı olduğum hastanenin devleti dolandırmak gibi bir amacı olamaz. Hakkımda iddianamede tek tape vardır. O da doktor İlker Gönen ile konuşmamdır. Bu konuşmada da suç unsuru yoktur. İddia edilen eylemlerin gerçekleşmesi mümkün değildir. Hile sözkonusu değildir. Başhekim olarak görev yaptığım hastanede yalnızca yenidoğan değil birçok bölüm bulunmaktadır. Başhekim olarak tedavi gören her hastaya ne ilaç kullanıldığı nasıl epikriz yazıldığını takip etmeme imkan yok" şeklinde konuştu.

'SON 5 YILDA ÖLÜM ORANI OLDUKÇA DÜŞÜKTÜR'

Sanık Yıldız, "Epikrizler günlük ve doktorlar tarafından yazılır. Bu talimatı da sürekli veririm. Tüm epikrizleri de takip etmem mümkün değildir. Danışmanlık sözleşmesini Fırat Sarı ile kendim imzaladım. Anlaşma sadece yenidoğan hizmetlerinin daha verimli ve daha kaliteli olması için yapılan anlaşmaydı. Personel sadece bizim personelimizdi. Aradığımız personel olduğunda görüş soruyorduk. Maaşların tamamını biz ödüyorduk. Hemşirelere ayrıca verilen paralar anlaşmaya dahil değildi, bu konuda da bilgim yoktu. Mahkeme Başkanı'nın 'Fırat Sarı ile yaptığınız anlaşma karşılığında ne kadar ödeme yapıyordunuz?' sorusuna cevap olarak Yıldız, "Sabit bir rakam yoktu. Cirodan yüzde 35 veriyorduk. Hastanemizde son 5 yılda yüzde 2.2’dir. Son 5 yıl içinde ölüm oranı oldukça düşüktür" dedi.

'ÜZERİME ATILI SUÇLAMALARI KABUL ETMİYORUM'

Tutuksuz sanık Cafer Akdur, "10 sene Yaşam Hastanesinde çalıştım. 5 sene Alibeyköy Hastanesinde, 1 sene Beylikdüzü Cerrahi Tıp Merkezinde çalıştım. Gelişim Hastanesinde bir sene çalıştım 8.5 yıldır Bağcılar Medilife hastanesinde çalışıyorum. Üzerime atılı suçları kabul etmiyorum, ne bir örgüt üyesiyim ne de SGK’yı dolandırdım. Hakkımda hiçbir tape kaydı yok, banka hesaplarımda hiçbir oynama yok. Ben bebek yoğun bakım çalışanı değilim. Hastanede yenidoğan olduğu zaman yenidoğanları görüyorum. Yenidoğan ihtiyacı olanları için yenidoğan doktorunu çağırıyorum, doktor karar verirse bebekler yoğun bakıma alınıyor. Hastanede poliklinik yapıyorum. Fırat Sarı’yı tanımıyorum. Fırat Sarı’nın ne ismini duydum ne de bebek yoğunbakımı aldığını biliyorum. Semiha Yavuz vardı başhekim başında. Fırat Sarı ile ben bir imza atmadım. Kurum içinden sadece Dursun Eryılmaz ile Semiha Yavuz'u tanıyorum. Mustafa Kazan’ı da tanıyorum. Bağcılar Medilife Hastane müdürüydü ama sonra Şafak Hastanesine geçtiler" dedi.

'DIŞARIDAN DOKTORLAR GELİYORDU'

İddianamede Öykü Helvacı, Havvanur ve Ayaz Karaduman bebeklerin ölümünden sorumlu tutulan sanık Akdur, "Ben yenidoğan yoğun bakıma bakmadığım için hiçbir zaman çağrılmadım, bebeklerle ilgim yok. Fırat Sarı ve İlker Gönen ile hiç muhattap olmadım. Ben başhekimim, ben yönetim kurulunun aldığı kararları imzalarım. Hastaneyle ilgili olaylara yönetim kurulu ve hastane müdürü karar verirdi. Bana sadece örnek olarak 'Şu doktoru aldık' dediklerinde ben dosya imzalardım. Ali Kahraman, hastaneye 2023 sonrası geldi. Havvanur Karakoç bebekle ilgili benim bir ilgim ve bilgim yok. Öykü bebek ile ilgili de bahsettiğim gibi yenidoğan yoğun bakımla hiç ilgim yok orayı kendi doktorları ilgilenirdi. Yönetim kurulu bizzat ilgilenirdi. Yönetim kurulunda Ahmet Olcay, Ahmet Bey vardı. İdaride hiç bir tasarruf yetkim yoktur. Çağla Durmuş'u ismen duydum, belki görmüşümdür ama konuşmadım. İlker Gönen’i de hiç tanımıyorum. Yenidoğan yoğun bakıma yönetim karışırdı ben karışmazdım. '3. basamak yenidoğan yoğun bakımı eksiklik çekmektedir' konuşmasıyal ilgili bilgim yok. Denetim geldiğinde yönetimle Ali Kahraman ile muhakkak görüşmüşlerdir. Hastanede, Çocuk polikliniği yapıyordum, hastanenin alacağı herhangi bir karara karışmıyordum zaten karıştırmıyorlardı. Yönetimin aldığı kararlara başhekim karar verirdi. Başhekimlik yaptığım sırada çocuk doktorluğu da yapmaya devam ettim. Nöbet listesi için dışarıdan doktorlar geliyordu. En son 2-3 sene önce nöbet tuttum. Nöbet listelerine adımı koyuyorlardı ama ben yapmıyordum" dedi.

'O BEBEK NASILSA O ŞEKİLDE YAZLIYORDU'

Tutuksuz sanık Tuğba Özkaynak Baş ise savunmasında, "Üzerime atılan suçlamaları kabul etmiyorum. Anlatılan bir örgüt varsa bilgim yok ve üye değilim. Uzun süre hemşirelik olarak tecrübem olmadı. Nişantaşı Üniversitesi paramedik mezunuyum. Bağcılar Medilife hastanesine başvuru yaptım ve hastaneye hemşire olarak girdim ve 8 ay çalıştım. Nisan'ın son haftalarına doğru hastane kapanmak üzereydi ve doğru düzgün çalışma sistemi yoktu. Bu olaylardan dolayı işten çıkarıldım. Çağla Durmuş’un isteği üzerine gece vardiyasında çalışmaya başladım. Bir tane tape kaydım var Çağla Durmuş ile. Değirmenci bebek Reyap hastanesine ait bir bebekti ona bakmakla mükelleftim, antibiyotik tedavilerine bakıyordum. Çarşaf dosyaları oluyordu ve o an bebek nasılsa o şekil yazılıyordu. Bebek entübe ise entübe olarak gösterirlerdi. Bunları da yapan bizzat yenidoğan doktoru." dedi. 'Bebeği entübe gösterelim' diyor 'Tamam, tamam, tamamdır' şeklinde konuşuyorsun denilmesi üzerine ise tutuksuz sanık Baş,"Bebeği entübe göstermedim. Sorumlu hemşirem olduğu için Çağla Durmuş'u tanıyorum. Dursun Eryılmaz'ı tanıyorum. İlker Gönen’i tanıyorum bebekler hakkında bilgisi olan sorular sorduğumuz olarak biliyorum. İşletmeye bağlı olduğu konusunda bilgim yok. Fırat Sarı'yı ismen biliyorum. Bir kere falan görmüşümdür" dedi.

'ÇARŞAF DOSYALARINDA OYNAMALAR YAPILIYORDU'

Sanık Özkaynak Baş, "Herhangi bir para alışveriş yok maaşımı hastaneden alıyorum. Bir sene boyunca çalıştım. Son 4 aydır benden önce 3 tane shift vardı. Çalışmak istemediğini söyleyen olursa yerlerine gece nöbetine kalıyordum. Paraları Çağla Durmuş kendisi veriyordu. Hiçbir şekilde dosya değişikliği yapmamışımdır. Ortalama yenidoğan yoğunbakımımız yoğun oluyordu, ağır bebeklerimiz vardı. Hemşire olarak 12 saatlik yapmam gereken şeyleri yapıyorduk. Bebeklerle ilgili gece Çağla Durmuş'un insiyatifinde kalmış bir durumdu ben genelde sorumlu hemşiremi arıyordum. Ona ulaşamadığım zaman İlker Gönen’i arıyordum. Ben gece nöbetlerimde çalıştığım sürede başka çocuk doktoru geldiğini görmedim. Baskı, mobbing oluyordu. Savcılıkta verdiğim ifade doğrudur. Çağla Durmuş, 'Bebeğe ilaç düşümü yapacağım entübe gösterin' diyerek kendisi dile getiriyordu. İlaç düşümü yapınca ne olduğunu bilmiyorum. Çarşaf dosyalarında oynamalar yapılıyordu. Hemşire gözlem notlarımızı kendimiz yazıyoruz. Hiçbir dosyalarda imzam yoktur" şeklinde konuştu.

'MEDİSENSE ŞİRKETİNDEN ŞAHSİ PARA İSTEMEDİM'

Tutuksuz Sanık Sümeyye Özdemir ise savunmasında, "Ben tıbbi sekreterdim. Ben yeni gelen hastaların yatışlarını, taburculuk bilgilerini yapıyordum. Hastaların dosyalarını birleştirip arşive veriyordum. Beylikdüzü Medilife’ta çalıştım. Ağustos 2024’te ayrıldım. Şu an başka bir yerde çalışıyorum. İlker Gönen’i tanıyorum. Bebekle ilgili bir süreçte ben devreye giremiyordum. Bir sorun çıktığında Fırat Sarı ya da İlker Gönen’i arıyordum. Ben olduğum süre boyunca Zeki Ötünç bey gündüz hep oradaydı. Sonra Raşit Bey geldi. Ben denetim gününden 3 gün önce izinliydim. Benim yerime kimse yoktu. Ekipriz boştu. 3 günlük Ekipriz neden boş diyorlardı. Benim 'Sakladık' demekten kastım. 'Bebekleri emzirme odasında teslim ettiğimizi söylemek istiyorum' demek istedim. Saklamak doğru bir kelime değil. Biz taburculukları hızlandırmaya çalışıyorduk. Denetim ekibi çok hasta olduğunu gördü zaten. 'Şu şu bebekler taburcu ama yatışı devam ediyor taburcu edelim lütfen' dedim. Denetim ekibinin yanında yaptım bu konuşmayı. Medisense Şirketinden şahsi bir para istemedim. Sümeyye Nur Arslan ile arkadaş olduğum için bana para atmıştı. Ben o hesaptan geldiğini bilmiyordum. Tape kayıtlarında yer alan 'Bizi kızlar patlatmış aslında' cümlesinin sorulması üzerine sanık Özdemir 'Bir iletişim hatası' dedi. Benim ekipriz yazacak tıbbi bilgim, yetkim ve imzam yok. Sümeyye Nur Arslan’la bir dönem aynı hastanede çalıştık. Aldığım paraların hepsini verdim mi bilmiyorum ama ona bire bir elden de para verdim" dedi.

SEN NASIL BAŞHEKİMSİN!

Mahkeme Başkanı, Bağcılar Medilife Hastanesi başhekimi Cafer Akdur’a tepki gösterdi. Mahkeme Başkanı, "Ne sorsak "bilmiyoruz" diyorsunuz. Benim bile hastaneniz hakkında sizden daha çok bilgim var. Ben mahkeme başkanıyım; mahkeme ile ilgili bir şey sorsalar ve "bilmiyorum" desem, bana "Niye orada oturuyorsun?" derler. Koskoca başhekimsiniz, o zaman bu görevi kabul etmeseydiniz." dedi. 

Mahkeme Başkanı'na cevap veren Akdur, "Ben zaten kabul etmedim ama "idare et" dediler, ben de idare edeyim dedim." diyerek savunma yaptı.

Bağcılar Medilife Hastanesi Yenidoğan Yoğun Bakım Hemşiresi olarak çalışan Tuğba Baş Özkaynak savunmasında örgüt üyesi olmadığını iddia ederek, "Böyle bir örgüt varsa, üyesi değilim. Çok uzun süreli hemşirelik tecrübem yok. 25 yaşındayım. 2022 yılında Nişantaşı Üniversitesi'nden mezun oldum. Bağcılar Medilife Hastanesi'ni kariyer. com üzerinden buldum. 8 Mart 2023'te işe başladım. Nisan’ın son haftalarına doğru hastane kapanmak üzereydi, bu nedenle ayrıldık. Sonra bir hafta içinde başka bir iş buldum ama bu olaylardan dolayı işten çıkarıldım." dedi.

Gece nöbetlerinde bir doktor bulunmadığını belirten Baş, "İlk aradığım kişi sorumlu hemşire olurdu." dedi. 

 

OCAK AYINDA 364 BİN TL

“OCAK AYINDA 364 BİN TL”

Fetin Rüştü Yıldız ile hakim arasında geçen konuşma şu şekilde:

Üye Hakim: Siz bu danışmanlığın karşılığını aldınız mı? 

(Fırat Sarı’nın şirketinden bahsediyor) 

Prof. Dr. Fetin Rüştü Yıldız: Bence aldık.  

Üye Hakim: 15 Ocak’ta "364 bin TL hakkıdır" diyorsunuz, doğru mu?  

Prof. Dr. Fetin Rüştü Yıldız: Evet.

ELEBAŞI FIRAT SARI HAKKINDA BOMBA İTİRAF: YÜZDE 35 PAY VERİYORDUK

Avcılar Hospital Başhekimi tutuksuz sanık Fetin Rüştü Yıldız da yaptığı savunmada hakkındaki suçlamaları reddetti.

Hastanesinin yenidoğan ölüm oranını açıklayan Yıldız, “Son 5 yılda 2.2’dir. son 5 yıl için ölüm oranı oldukça düşüktür” dedi. Yoğun bakımda çalışan doktorların ve diğer personellerin hastanenin çalışanı olduğunu söyleyen Yıldız, “Yenidoğan yoğun bakım ünitesinden kazanılan kazanç hastanenin toplam cirosunun yüzde 4 veya 5 gibi küçük bir payını oluşturmaktadır. Hastanenin bütününü riske atması akıl ve mantığa uyuşmamaktadır. Şahsım ve bağlı olduğum hastanenin devleti dolandırmak gibi bir amacı olamaz” dedi.
“SÜREKLİ TALİMAT VERİRİM”

Epikrizlerin günlük ve doktorlar tarafından yazıldığını söyleyen sanık, “Bu talimatı da sürekli veririm. Tüm epikrizleri de takip etmem mümkün değildir” dedi. Sadece Hasan Basri Gök’ün ifadesinde kendisini suçladığını söyleyen Yıldız, “Gök’ün iftirası dışında hakkımda tek bir somut delil yoktur” dedi.

“FIRAT SARI VE ŞİRKETİNE CİRODAN BELLİ BİR ORAN VERİYORDUK”
Yıldız savunmasının devamında “Hastanemizde hastaların tedavi süreçleri titizlikle inceleniyor. Benim başhekim olarak herkesin ne yaptığını tek tek kontrol etme imkanım yoktu. Bizim hastanemizde günlük yoğunlukla dosya doldurmalarında sehven eksiklik yaşanabilir. Söz konusu eylemlerden haberim yoktu. Epikrizler normal şartlar günlük olarak ve doktorlar tarafından yazılır. Benim de talimatım bu yöndedir. Ama bunları takip etmemin mümkünatı yoktur. Tüm işlemlere ait kayıtlar SGK’ya fatura edilmeden önce işlemi yapan doktorun e imzası ile fatura edilmektedir. Üzerime atılı suçlamaları işlemedim, beraatime karar verilsin. Fırat Sarı bize geldi ‘böyle bir hizmet sunabiliriz’ dedi. Bunun bize hasta memnuniyeti sağlama ve daha kaliteli hizmet sağlama açısında faydası olacaktı. Fırat Sarı ve şirketine cirodan belli bir oran veriyorduk. Sarı’ya cirodan yüzde 35 pay veriyorduk. Ancak SGK’ya fatura ettiğimiz kısımda bu ödeme yüzde 20 şeklinde oluyor” şeklinde konuştu.

 

KAMERA VAR AMA KAYIT YAPMIYOR

Mahkeme Başkanı, İlker Gönen ile Serenay Şenkalaycı’nın tapelerini okudu. İlker, "Tamam olsun, boşver eks olacak" demiş, ne diyeceksin?

Sorumlu hemşire Serenay Şenkalaycı, "Efendim, izin verirseniz toplum vicdanını rahatlatmak adına bir açıklama yapmak isterim. Bu bebek, Kerem bebek... Biz hazır bir ekip olarak, (hemşireleri sayıyor) bizzat bebeğin doğumuna katıldık. Yaklaşık 15 dakika kadar doğumhanede bebeğe müdahale ettiğimizi hatırlıyorum. Ardından, uygun koşullarda yenidoğan ünitesine sevkini gerçekleştirdik." diyerek beğe 45 dakika canlandırma yapıldığını ve 20 dakika daha müdahale edildiğini ifade etti. Mahkeme Başkanı ise uzman raporuna göre pasif ötanazi uygulandığını belirtiyor.

"ALDIĞIM PARALAR EMEĞİMİN KARŞILIĞI"
Tutuksuz sanık hemşire Serenay Şenkalaycı ise Özel Avcılar Hospital'in personeli olduğunu belirtti.

Medisense şirketinden gelen paraların ek mesai ücreti olduğunu ileri süren Şenkalaycı, "Sorumlu hemşireliğe ek olarak gece nöbete kalırdım. Aldığım paralar emeğimin karşılığıdır." savunmasını yaptı.

Hastanede ölen bebek Kerem Muhammet Tokluoğlu'nun durumunun doğumdan önce kritik olduğunu ve bebek için yoğun bakımında yer hazırladıklarını söyleyen Şenkalaycı, "Doğuma bizzat katıldım. Bebek kötü doğdu. Yaklaşık 15 dakika ameliyathanede müdahale ettik, akabinde bebeği yoğun bakıma aldık. Doktorum tarafından bana söylenen her şeyi uyguladım." dedi.

Bebeğin vefat ettiği gün tutuklu sanık doktor İlker Gönen'i aradığını anlatan Şenkalaycı, "O da müdahalenin sonunda olduğumuzu biliyordu. Aslında bebeğe müdahaleyi bırakmayın, bunu da kayıt altına alın demek istiyor. Bu tapelere doğru şekilde yansıtılmamış. Kadın doğum uzmanı alana geldi, 'Hala bebeğe müdahale ediyor musunuz?' dedi. Dışarıya çıkıp aileye müdahale edildiğini söyledi. Doktor Zeki Ötünç doğumundan her anına kadar yanındaydı. Danışman doktor İlker Gönen'di. Bebeğe 45 dakika canlandırma yapıldı. Bebeğe artı 20 dakika daha müdahale yapıldı. Pasif ötenazi çok yanlış bir kelimedir, bir buçuk saat müdahale yapılan bir bebek için." diye konuştu.

Tutuklu sanık hemşire Hasan Basri Gök'ün ilaç sattığına dair duyumlar aldığını öne süren Şenkalaycı, Gök'ün kendisini de ilaç vermesi için manipüle etmeye çalıştığını ancak ilaç vermediğini ifade etti.

"Hasan Basri Gök'ten kurtulmak için neden Fırat Sarı'yı aramadın" soruna Şenkalaycı, "İlker Gönen, her gün kuruma geliyor. Hasan Basri Gök'ün ondan korkacağını düşündüm. Fırat Sarı'yı da arayabilirdim, haklısınız ama İlker'i her gün gördüğüm için ona söyledim. İlker hocadan çekineceğini düşündüğüm için ilaçları ona verdiğimi söyledim." yanıtını verdi.

Epikriz değiştirdiğiyle ilgili tape kayıtlarının sorulması üzerine Şenkalaycı, "Sürçülisan etmişimdir, asla epikriz değiştirmedim." dedi.

"Fırat Sarı neden epikrizlerin değiştirilmesini istedi?" istedi sorusunu ise Şenkalaycı, "Bilmiyorum. Bana sordu, ben de reddettim. Bu bir usulsüzlüktür." şeklinde cevapladı.

Doğum esnasında İlker Gönen'in bulunması zorunluluğu olmadığını belirten Şenkalaycı, "Müdahale edebilecek bir doktor vardı. Yenidoğan doktorunun doğumda olması gibi bir zorunluluk yok." dedi.

KAMERA VAR AMA KAYIT YAPMIYOR
Şenkalaycı, yoğun bakımda kamera olduğunu ancak kayıt yapmadığını, nedenini ise bilmediğini söyledi.

Duruşmaya, öğle arasının ardından tutuksuz sanıkların savunmalarıyla devam ediliyor.

ÖLECEĞİNİ BİLİYORDUK

Savunmasını yapan tutuksuz sanık hemşire Ecem Koç, suçlamaları reddetti.

Çorlu Reyap Hastanesi'nde 2019'da yenidoğan yoğun bakım hemşiresi olarak çalışmaya başladığını belirten Koç, tutuklu sanıklardan doktor Fırat Sarı'yı 1,5-2 yıldır tanıdığını söyledi.

Yoğun bakım ünitesinin işletilmesiyle ilgili süreci bilmediğini, sorumlu doktorun Fırat Sarı olduğunu öne süren Koç, "Sadece hemşirelik yapmakla yükümlüyüm. Buradaki kimseyi tanımıyorum. Herhangi bir örgüte mensup olmam söz konusu değildir." ifadelerini kullandı.

Ölen Halime Alkari bebeğin durumunun kötü olduğunu savunan Koç, şöyle devam etti:

"Yaşamla bağdaşmayan bir bebek olarak söyledi doktorlar. Biz yine her şeyini yaptık. Tape kaydı olarak Fırat Sarı'yla tek konuşmam var. Orada adrenalin ve CPR yaptığımı, bebeğin geri gelmediğini söylüyorum. Bebek o gün kötüleşip vefat etmedi. Öleceğini bekliyorduk. Doktor olmadığı için müdahaleyi hemşireler olarak yaptık. Müdahale tek kişi değil, üç dört kişi ile yapılır. Birileri müdahale ederken birinin doktorla haberleşmesi gerekiyordu. Ben doktorla konuşan kişiydim. Normalde doktor bey (Fırat Sarı) İstanbul civarından Çorlu'ya geliyor. Kaç kilometre bilmiyorum ama doğuma yetişecek durumdaydı. Kendisi hem müdahalelerimize hem doğuma yetişirdi."

DENETİM SAVUNMASI
Bebeği öldükten sonra defin işlemleri için hazırladıklarını aktaran Koç, "Denetim ekibi de doktor geldikten hemen sonra geldi. Bebeğe yakından baksalardı damar yolu vesaire olduğunu göreceklerdi. Uzaktan, kuvözden baktıkları için herhangi bir girişim görmemeleri çok normal. Burada denetim ekiplerini yanıltan şey, saatlerin uyuşmamasıdır. Sonradan öğrendiğim kadarıyla uzatılmış bir saat var." şeklinde savunma yaptı.

Halime bebeğin öldüğü gün çok stres altında olduklarını ifade eden Koç, "Normalde doktorumuzun olması gerekiyordu. Bu olayın sabahında yönetime istifa etmek istediğimizi, bu şartlarda çalışmak istemediğimizi söyledik. Yeni bir doktor geleceğini söylediler. Yeni doktor geldi ancak çalışma şansı yakalamadık." diye konuştu.

Halime bebeğin kafası traş edilerek damar yolu açılması ve dopamin verilmemesiyle ilgili bir tape kaydının sorulması üzerine Koç, "Konuşmaya hiç şahit olmadım. Benim baktığım başka bebekler vardı. 55 günlük bebek. Artık güçlü bir damar yolu yok. Son çare olarak kafadan damar yolu açarız. Küçük ve ince damarlara girdik. Dopamin küçük damarları zedeleyen bir ilaçtır. Kafadan verilmesi zararlıdır. Verilmemesi yerinde." dedi.

Koç, normal şartlarda bebeğe yapılacak acil bir canlandırma işleminde doktor bulunması gerektiğini ancak 3-4 hemşirenin de bu işlemi yapabileceğini kaydetti.

Doktor Fırat Sarı'ya bebeğin durumun kötü olduğunu sabah haber verdiklerini, gün sonunda da bebeğin vefat ettiğini anlatan Koç, "Hastanenin kendi çocuk doktorları oluyor. Destek verilebilirdi. Onun için yönetime söyledik. Onlar ayarlayabilirdi. Yoğun bakıma her doktor bakmak istemez, çekingen davranırlar. Fırat Bey de bu sebepten dolayı çok fazla yabancı doktorun girmesini istemezdi. Fırat hocanın geldiğinde kuvözden kafasını uzattığını gördüm, bebeğe yakından inceleme yapmadı." diye konuştu.

Fırat Sarı'nın Halime bebekle her gün ilgilendiğini ancak müdahale esnasında yoğun bakımda olmadığını söyleyen Koç, "Önceki yaptığı iyilikler benim gözümde sıfırdır. Doktor o an orada bulunmadı. İş işten geçtikten sonra geldi." dedi.

YOĞUN BAKIMLARDA 7/24 DOKTOR OLMASI GEREKİR BENİM İSYANIM ONDANDIR
"Fırat Sarı'dan şikayetin varken neden para aldın?" sorusu üzerine Koç, "Yoğun bakımlarda 7/24 doktor olması gerekir. Benim isyanım ondandır. Paralar da sorumlu hemşirenin attığı paralardır." diye konuştu.

Bebeklere ceplerinden bakım eşyası, kendilerine de yemek aldıklarını dile getiren Koç, Sarı'nın kendi hesabına gönderdiği paraların bu tür harcamalar karşılığında gönderildiğini savundu.

Koç, Sarı'nın sahibi olduğu Medisense şirketinden aldığı paraları ise şöyle savundu:

"Bahar (Kanık) Hanıma bir miktar para geliyor, o da kıdemli hemşirelere 1000-1500 lira arasında dağıtıyordu. Direkt kendi hesabıma göndermiyor, sorumlu hemşirelerimiz dağıtıyordu. İlk gönderildiğinde neden gönderildiğini de anlamadık."

"NEREDE OLDUĞUMU HİÇBİR ZAMAN HATIRLAMAM"
Tutuksuz sanık doktor Mehmet Salih Kara da başka doktorun kaşesini kullandığı iddiasını kabul etmedi.

Asistanlık eğitimini Başakşehir Çam ve Sakura Hastanesi'nde aldığını belirten Kara, buranın İstanbul'un en yoğun hastanelerinden biri olduğunu ve başka bir hastaneye gitmesinin imkansız olduğunu ileri sürdü.

Silivri Kolon Hastanesi çevresinden cep telefonu baz kaydı olduğunun söylenmesi üzerine Kara, "Silivri ve Çatalca'da ablam, kız arkadaşım, arkadaşlarım var. Oraya sık sık giderdim. Söz konusu hastanenin nerede olduğunu bile bilmem. Çok hareketli biri olduğum için nerede olduğumu hiçbir zaman hatırlamam." ifadelerini kullandı.

Sanık Kara, Fırat Sarı'dan hiçbir menfaatinin olmadığını öne sürdü.

İKİNCİ DURUŞMA BAŞLADI

İstanbul'da yenidoğan bebekleri anlaşmalı özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk ederek, haksız kazanç sağlayan ve kusurlu davranışlarda bulunarak ölümlerine neden olan Fırat Sarı ve İlker Gönen'in de aralarında bulunduğu 22'si tutuklu 47 sanığın yargılanmasına devam ediliyor.Duruşmanın yedinci gününde tutuksuz sanıkların savunmaları alınıyor.

Bakırköy Adliyesi 22. Ağır Ceza Mahkemesi Salonu'nun kapasitesinin yetersiz olması sebebiyle duruşma konferans salonunda görülüyor. Fırat Sarı ve İlker Gönen'in de aralarında bulunduğu 22'si tutuklu 47 sanıklı davada tutuksuz sanıkların savunmaları başladı. Bazı tutuksuz sanıklar ve taraf avukatları salonda hazır edilirken, bazı tutuksuz sanıklar da bulundukları şehirlerdeki adliyelerden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile duruşmaya katıldı. Duruşma saat 10.40 sıralarında kimlik tespitinin ardından tutuksuz sanık Ecem Koç’un savunmasının alınmasıyla başladı.

ELEBAŞINDAN SKANDAL SAVUNMA: HABERİM YOK

Organize suç örgütü elebaşı olduğu değerlendirilen tutuklu sanık doktor Fırat Sarı'nın ilk duruşmanın son günü savunması alındı.

Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesince adliyenin konferans salonunda yapılan duruşmanın 6'ncı gününde, tutuklu sanık Sarı savunma yaptı.

Savunmasının ardından çapraz sorguda Fırat Sarı'ya, kendisinin ve diğer sanıkların tape kayıtlarına ilişkin sorular yöneltildi.

Sanık Hakan Doğukan Taşçı'yla olan bir telefon görüşmesinin sorulması üzerine Sarı, "Doğukan'ın klasik tahrik edici konuşmaları. Gıyasettin Mert Özdemir'le herhalde bir tartışması var. Gerçeği yansıtmıyor. Siz Doğukan ve Hasan Basri'nin tapelerini biliyorsunuz. Onların gerçek dışı konuşmaları çoktur. Agresif konuşuyordu. Mizacım gereği sakinleşsin diye bir şey dememişimdir." dedi.

Sarı, bebeğin kuvözden düşmesiyle ilgili arandığı konuşmaya ilişkin, "O bebek kuvözden sarkmış, yakalamışlar çocuğu. Gidip muayenesini yaptım, hiçbir şeyi yoktu. 'Çocuğun ailesine söylemeyelim, panik olmasın.' Doğru prosedür değildi. Şimdi aileye 'Bebeğin düştü.' desek huzursuz olacaklar." ifadelerini kullandı.

 

Sanık Hasan Basri Gök'ün bazı tape kayıtlarına ilişkin Sarı, "Hasan Basri hemşirelik bile yapmadı. Şoförlüğümü yapıyordu. Hasan Basri epikriz yazmaz, yazamaz. Patavatsızca konuşmaları çoktur. Öyle bir yetkisi yoktur. O her konuda konuşur." savunmasını yaptı.

"ESPRİ YAPMIŞ KENDİNCE"
Sanık hemşire Bahar Kanık'la olan konuşmasında Sarıkaya bebekle ilgili "Haha dedemin fişi." demesinin sorulması üzerine Sarı, "Sarıkaya orada kötü giden, oksijensiz kalmış bir bebek. Tekirdağ'dan hastaneden aldığım bebek. Onun için çok mücadele ettim. Siz duyunca irite oluyorsunuz ama bunlar muhabbet. Bir hastanın fişini nasıl, niye çekeyim? İnsan olarak mümkün mü? Espri yapıyor, yapılmaması gerekiyor ama. Dinlenmiş yayınlanmış. Keşke yayınlanmasaymış. Siz kendi aranızda hiç konuşmuyor musunuz? 'Birinin kellesini aldım.' gibi. Espri yapmış kendince. Yapmaması gerekirdi." ifadelerini kullandı.

Duruşma savcısı bunun üzerine, "Bizim üzerimizden, en azından benim üzerimden savunmanı verme." dedi.

Sanık Sarı ayrıca, sanık Hakan Doğukan Taşçı'nın kendisini doktor olarak tanıtmasıyla ilgili bilgisinin olmadığını öne sürdü.

İşletmelerini aldığı hastanelerle anlaşmasına ilişkin, tıbbi bütün yükümlülüklerin hastanelerin sorumluluğunda olduğunu dile getiren Sarı, "Biz burada danışman olduğumuz için aracıyız. Bize hastane yöneticileri başvurur genelde. Beni daha çok aksaklık olduğunda hastane yöneticileri arar. Doktor ayrılacaksa yeni bir doktor önermemiz için ararlar. Bizim hastanelerle anlaşmamızda aslında hastalara tıbbi müdahale yok." diye konuştu.

Cumhuriyet savcısının, "'Bizim sistemi denetliyor olabilirler' diyorsun, bu sistem nedir?" sorusu üzerine Sarı, sistemin danışmanlık sistemi olduğunu, hastanelerle anlaştıklarını ve hastanelerden para aldıklarını, burada örgütsel bir sistem olmadığını, ticari ilişkiden bahsettiğini iddia etti.

 

Sarı, epikrizlerin bebeklere uygun mu, yoksa SGK'den yüksek para almak için farklı şekilde mi doldurulduğu sorusunu ise uygun olduğunu söyleyerek yanıtladı.

Çalışanlarının üstüne neden şirket kurmaya çalıştığının sorulması üzerine ise Sarı, "Çalışan doktorlarımızı ortak edecektim. Medisense benimdi. Oraya ortak almak istemedim. Yani bir şirket kurup oradan ödeme yapmak istedim." dedi.

Sarı, savcının, "Sağlıklı çocuklara ilaç verilip yoğun bakıma alındığı oldu mu?" sorusuna karşılık, "Asla öyle bir şey olmaz. Onu bir insan yapmaz." yanıtını verdi.

Bazı tape kayıtlarında, telefonla konuşulurken Whatsapp'a geçilmesine yönelik sözlerin sorulması üzerine Sarı, "Telefonla ilgilidir. Bir suç işlemedim. Hep telefonda konuştum. En az Whatsapp görüşmesi yapan benim. Whatsapp'a geçmek gizlilik nedeniyle değil." ifadesini kullandı.

Sarı, boş ilaç kutularının evinden çıkmasına ilişkin soruyu ise "Benim haberim yok." şeklinde yanıtladı.

"AİLELERİNDEN ÖZÜR DİLİYORUM, BU KELİMELERİ KULLANDIĞIM İÇİN"
Sarı'nın avukatı ise geçmişe dönük hangi tapede ölüm bahsi geçiyorsa suçlama konusu yapıldığını söyledi. Örgüt suçlamasıyla ilgili konuşan sanık avukatı, "Tabii ki bir hekim hemşirelere talimat verecek, normal olan bu." dedi.

İddianamede sanıkların kamuya verdikleri zararın yer almadığını belirten avukat, "Eğer kamuya verilen bir zarar varsa eylem bazlı dosyaya bildirilmesi lazım. Zaten bunu en başta savcının istemesi lazımdı." diye konuştu.

Sanık avukatı, Sarı'nın gelirleriyle ilgili, "Fırat Bey, 'Gelirim 400 bin.' dediği için dışarıdan yanlış anlaşıldı. Evet 400 bin geliri var ama 500 bin lira da gideri var. Bunu nasıl tamamlıyor, ailesinden, ağabeyinden istiyor. Hepimiz insanız, bazen paramız olmayabilir ve arkadaşlarımızdan borç alabiliriz." şeklinde savunma yaptı.

Davayla ilgili bazı hususlar netliğe kavuşmadan sanıkların "örgüt üyesi" ve "bebek katilleri" olarak lanse edildiğini söyleyen avukat, "Sanki hemşire arkadaşlar nöbet tutarken gözlerine bir bebek kestirmişler. Ailelerinden özür diliyorum, bu kelimeleri kullandığım için." ifadelerini kullandı.

Şirketin kuruluş amacı doğrultusunda soruşturmada örgütsel anlamda suç teşkil edecek hiçbir şey olmadığını savunan avukat, "Burada örgütün varlığına ilişkin bir delil olmadığından müvekkillere yöneltilen suçlamanın düşürülmesini talep ediyoruz." dedi.

 

"BU İDDİANAMEDE BİR TANE SOMUT DELİL YOK"
Sanığın diğer avukatı ise sadece müvekkillerin değil kendilerinin de toplum baskısı yaşadıklarını belirterek, "80 milyon sadece onlara değil, bizlere bile 'bebek katillerini savunan caniler' diye baskı yapıyor. Sadece tapeleri sordunuz. Böyle bir sorgulamayı ilk kez gördüm. Bu iddianamede bir tane somut delil yok." diye konuştu.

İlk duruşmanın son günü yaklaşık 8 saat sürdü. Duruşma sonunda ara kararını açıklayan mahkeme heyeti, tutuklu tüm sanıkların tutukluluk halinin devamına karar verdi.

1399 SAYFALIK İDDİANAME 
Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan 1399 sayfalık iddianamede, sanık doktor Fırat Sarı'nın elebaşı olduğu suç örgütünün sevk ve idaresini sanık doktor İlker Gönen ile 112 Acil Çağrı Merkezi ambulans şoförü Gıyasettin Mert Özdemir'in yaptığı belirtiliyor.

İddianamede, suç örgütünün esas amacının, işletmesini devraldıkları yenidoğan yoğun bakım ünitelerinin 112 sevk sistemini bertaraf edip doluluğunu sağlamak, hastaların basamaklarıyla oynama yapıp, Sosyal Güvenlik Kurumundan (SGK) üst sınırda ödeme almak olduğu kaydediliyor.

Sanıklar tarafından hasta bebeklerin durumunun olduğundan daha ağır gösterildiği, olması gerekenden daha uzun süre yatışlarının sağlandığı belirtilen iddianamede, bu şekilde SGK'den yüksek ücret tahsil edildiği ve bazı hasta yakınlarından fazla para alındığı anlatılıyor.

Bebek hastaların uygun sağlık hizmeti almasını sağlayacak hastanelere sevki yerine şüphelilerin seçtiği, örgüt adına karlı görünen hastanelere yatırıldığı bildirilen iddianamede, karın çoğunun sağlık çalışanı olan örgüt üyesi sanıklarla paylaşıldığı ifade ediliyor.

Esas amacın, bebeklerin sağlık durumunun iyileştirilmesi değil, maddi açıdan en fazla kazanç elde edilmesi olduğu iddianamede belirtiliyor.

NE KADAR CEZA İSTENİYOR?
İddianamede, sanıklar Fırat Sarı ve İlker Gönen için 10 bebeğin ölümü nedeniyle "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "nitelikli dolandırıcılık" ve "suç işlemek amacıyla örgüt kurmak" suçlarından 10 kez, "resmi belgede sahtecilik" suçundan da 11 kez uygulanmak üzere toplam 177 yıl 6'şar aydan 582 yıl 9'ar aya kadar hapis cezası talep ediliyor.

Sanık Gıyasettin Mert Özdemir'in ise "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "kişisel verilerin hukuka aykırı ele geçirilmesi", "kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık", "suç işlemek amacıyla örgüt kurma" ve "resmi belgede sahtecilik" suçlarından 180 yıldan 589 yıl 9 aya kadar hapisle cezalandırılması isteniyor. 8'i kadın 44 sanık hakkında da benzer suçlardan hapis cezaları öngörülüyor.

İddianamede, "dolandırıcılık" suçu işlenerek maddi menfaat temin edilen sorumlu hastaneler ve şirketler için de tüzel kişilere özgü güvenlik tedbiri uygulanması, bunların kapatılıp mal varlıklarına el konulması talep ediliyor.

Soruşturma kapsamında İstanbul'da 9, Tekirdağ Çorlu'da 1 hastanenin ruhsatı iptal edilmiş, bu hastanelerde tedavi gören bebekler ve hastalar ambulanslarla kamu hastanelerine sevk edilmişti.

Öte yandan, yenidoğan çetesine ilişkin soruşturmayı yürüten Büyükçekmece Cumhuriyet Savcısı Y.E'yi makamında ölümle tehdit edenler de tutuklanmıştı.