"Dissosiyatif kimlik bozukluğunda kişi kendi kimliği dışında başka kimlikler de tarif etmektedir. Ketamin ise bizzat kendisi dissosiyatif etkiler yaratan bir ajan olup tıptaki kullanım alanlarında sıklıkla dissosiyatif belirtiler ortaya çıkardığı bilinmektedir. Yani sanık kliniğine gelen çocuklara dissosiyatif etkiler yaratan ajanı vererek dissosiyatif kimlik bozukluğunu tedavi etmeye çalıştığını iddia etmektedir. Adeta çocuklara önce hastalık yapan bir mikrop verilmekte sonra da bu mikrobun teşhis ve tedavisinin yapıldığı iddia edilmektedir. Seanslara devam eden çocuklar şifa bulmak bir yana bu maddeye bağlı dissosiasyon yanında bulantı, kusma gibi sorunlar yaşamakta ayrıca daha vahimi olarak belli bir süre ve yoğunlukta kullanıldıktan sonra maddenin yarattığı uyuşturucu etkiye bağımlılık geliştirmektedir. Öyle ki kliniğe terapi için değil, sadece iğne olmak için gelmek gibi bir uygulamanın oluşmaya başladığı, hastaların maddenin bulunduğu şişeyi gizlice alarak, kontrolsüz şekilde ketamin kullandıkları tahkikatla belirlenmiştir. Yani sanık, ketaminin uzun süreli kullanımında gerçekleşecek nörotoksik etkileri, bağımlılık potansiyeli ve psikotik durum oluşturma özelliklerini de bilinçli olarak kullanmaktadır."
Ketaminin etken maddesinin at, sığır, kedi, köpek gibi hayvanlara yönelik cerrahi işlemlerde de kullanılan bir anestezik olduğu anlatılan iddianamede, sanığın temin ettiği maddeyi belli ölçüde sulandırarak, gizlemek amacıyla bir gözlük suyu şişesine doldurduğunun tahkikatla sabit olduğu aktarıldı.
"SANIK MAĞDUR ÇOCUKLARA AĞIR BİR YÖNLENDİRME UYGULADI"
İddianamede, sanık Zoroğlu'nun bazı durumlarda hastayı uyandırmakta zorlanması üzerine klinikte panik yaşandığı, bir mağdurun fenalaşarak acil servise kaldırılmasına neden olduğuna dikkati çekilen iddianamede, çocuklara cinsel istismara uğradıkları düşüncesinin yerleştirilmesinin sanığın terapi sırasında kullandığı telkine yönelik açıklamaları, yönlendirici ve kapalı uçlu sorularıyla gerçekleştiği kaydedildi.
Sanık Zoroğlu'nun mağdur çocuklara "içindekini kusmazsan iyileşemezsin, bir hayatın olmaz, intihar edersin, gelecekte sen de istismarcı olursun" gibi zorlayıcı beyanlarda bulunduğu belirtilen iddianamede, sanığın mağdur çocuklara ağır bir yönlendirme uygulaması üzerine çocukların yılgınlıkla "evet öyle oldu" şeklinde cevap verdikleri anlatıldı.
İddianamede, seans sırasında çocukların kendinden geçmiş, ağlamaklı, bitkin, kontrolsüz şekilde gülen, anlamakta, konuşmakta zorlanan bir halde olmasına rağmen ısrarla soru sormayı sürdüren sanığın terapilerini ileride kullanacağı bir "delil" olarak kayıt altına aldığı tespitine yer verildi.
"AİLELERİ SEANS KAYITLARI İLE TEHDİT ETTİ"
Sanık Süleyman Salih Zoroğlu'nun kendisini "çocuk istismarını ortaya çıkarmaya adamış bir hekim" olarak lanse ettiğine vurgu yapılan iddianamede, şöyle devam edildi:
"Tahkikat kapsamında tespit edilen hukuka aykırılıklardan biri de bu noktada ortaya çıkmaktadır. Sanık tespit ettiği 'sözde istismar' vakalarından hareketle bir çok ebeveyne yönelik olarak 'amacım bağcıyı dövmek değil üzüm yemek' ifadesini kullanarak, ailelere elinde seans kayıtları olduğunu, belli mal varlıklarını üzerine geçirmeleri halinde ömür boyu bir daha bu konunun açılmayacağını, aksi halde başlayacak soruşturmalar ile rezil olacaklarını belirterek şantaj yapmaktadır. Nitekim sanığın, profesör unvanının yarattığı etkiyi de kullanarak 'İlgili Makama' başlığıyla hazırladığı suç duyurularında temin ettiği beyanların net adli delil niteliğinde olduğu ve istismar ile suçladığı ebeveynin mutlaka tutuklanması gerektiği, aksi halde çocuğu öldürebileceği gibi suçu ihbar etme amacını aşan adli makamları yönlendirmeye matuf ifadeler kullandığı belirlenmiştir."
"YURT DIŞINDAKİ BAĞLANTISI FİRARİ DURUMDAKİ FETÖ ŞÜPHELİSİ ABLASI"
Sanık Zoroğlu'nun mağdur çocuklardan bir kısmını, değişen sürelerde yasal nitelik taşımayan "yataklı servis" gibi kullandığı evlerde barındırdığı anlatılan iddianamede, "Mağdur beyanları, mesaj içerikleri ve ses çözümlemelerinden görüleceği üzere, çocukların kalması için ayrıca bir ev hazırlamaya çalışan sanığın, adresini gizli tutacağı bu evde ailesinden ayırmayı başardığı çocukların barınacağını, başlarında kendi ayarlayacağı bir psikolog bulunacağını, ara ara dini sohbet yapılacağını, yine evin güvenliğinin FETÖ'den ihraç bir kadın polisin sağlamasını planladığını beyan ettiği ve bu evi 'bacıhane' olarak isimlendirdiği tespit edilmiştir." değerlendirmesine yer verildi.
İddianamede, sanığın dosya mağduru çocukların pek çoğunu, okullarını bırakmaya, ailelerinden ayrılarak oluşturacağı bu evlerde kalmaya, pasaport çıkarıp yurt dışına gitmeye (özellikle Belçika) ikna etmeye çalıştığı, Zoroğlu'nun bu noktada mağdurların ailelerinden şantaj yoluyla temin edeceği paraları kullanmayı planladığı belirtildi.
İddianamede, sanığın yurt dışındaki temel bağlantı noktasının da firari durumdaki FETÖ şüphelisi ablası olduğuna işaret edildi.