Beşinci yılında evlat nöbeti: Teröre sivil darbe! 5 yılda 364 aile eyleme katıldı: "15 yıl geçse de buradayız"

Terör örgütü PKK'nın her Kürt ailesinden bir militan devşirerek Türk-Kürt savaşına çevirmeye çalıştığı terör kampanyasına en sert toplumsal darbeyi 4 yıldır Diyarbakır anneleri vuruyor. Büyük bir dayanışma ve kararlılıkla sürdürülen ve 5. yılına giren oturma eyleminde güvenlik güçlerinin çalışmaları sonucu çocukların ikna edilmesiyle bugüne kadar 45 aile evladına kavuştu. "5 yıl değil 15 yıl geçse bile buradayız'' mesajıyla çocuklarından gelecek iyi haberi bekleyen annelerin umutlu bekleyişi sürüyor. Aileler, "Evlatlarımızı PKK'ya gönderen HDP'dir. Kandil'e vekillik yapıyorlar. Sizin çocuklarınız Avrupa'da lüks içinde yaşıyor." diyerek terörün siyasi ayağı HDP'ye sert tepki gösterdi.

Giriş Tarihi 03 Eylül 2023, 14:15 Güncelleme 03 Eylül 2023, 14:34
Beşinci yılında evlat nöbeti: Teröre sivil darbe! 5 yılda 364 aile eyleme katıldı: 15 yıl geçse de buradayız

İÇİNDEKİLER

Çocuklarının dağa kaçırılmasından HDP'yi sorumlu tutan Diyarbakır annelerinin 3 Eylül 2019'da başlattığı oturma eylemi 5. yılına girdi.

Evlat nöbeti tutan ailelerin sayısı yurdun dört bir yanından gelenlerin de katılımıyla 364'e yükseldi. Büyük bir dayanışma ve kararlılıkla sürdürülen oturma eylemi ve güvenlik güçlerinin çalışmaları sonucu çocukların ikna edilmesiyle bugüne kadar 45 aile evladına kavuştu.

Yıllarca evlatlarından ayrı kalan anne ve babalar, mücadeleleri sonucu kavuştukları çocuklarını bağırlarına basıyor, eylemi sürdüren Diyarbakır annelerine de sık sık destek ziyaretinde bulunuyor.

BEŞİNCİ YILINDA EVLAT NÖBETİ: TERÖRE SİVİL DARBE | VİDEO İZLE


"ÇOK ŞÜKÜR KAVUŞTUM KIZIMA"
Diyarbakır'da 2014'te dağa kaçırılan ve 2020 yılında Emniyet Genel Müdürlüğü ile Jandarma Genel Komutanlığı ekiplerinin çalışmaları sonucu ikna edilen kızına kavuşan baba Mehmet Yalçın, büyük mücadele verdiğini söyledi.

Kızının çok küçük yaşta kaçırıldığını, bir baba olarak çok zorlu bir süreç geçirdiğini belirten Yalçın, evladını kurtarmak için eyleme katıldığını anlatarak, "Kızıma kavuştuğumda bana, 'Baba oturma eylemine katıldığını gördüm biraz daha cesaret buldum.' dedi. Çocukları dağa giden herkesin bu eyleme katılmasını istiyorum. Dağdaki çocuklar şunu bilsin, hiçbir anne ve baba çocuklarına 'Aferin' demiyor, alkışlamıyor. Aileler çocukları gittiğinden dolayı büyük üzüntü içinde." ifadelerini kullandı.

Tüm ailelerin en kısa zamanda evlatlarına kavuşmasını temenni eden Yalçın, şöyle konuştu:

"Buradaki çadır kurulduğundan bu yana 45 kişi teslim oldu ve ailelerine kavuştu. Diğerleri de gelsin teslim olsun ve ailelerine kavuşsun. İlk kavuşma anında fotoğrafını gösterdikleri kızımı tanıyamadım, ağladım. Önümden geçseydi tanımazdım. Evlat acısı öyle büyük ki Allah düşmanıma bile göstermesin. Çok şükür kavuştum kızıma. İnşallah buradaki ailelerin hepsi çocuklarına kavuşur. Darısı bütün ailelerin başına. Bir evlat yetiştirmek kolay değil. Buradaki anne ve babaların mücadeleleri haklı ve onurlu bir mücadeledir. Dertleri ne makamdır ne de başka bir şeydir. Tek dertleri evlatlarıdır. Evlatlarını almadan buradan gitmeyecekler."

"ALLAH TÜM ANNE VE BABALARI EVLADINA KAVUŞTURSUN"
Hakkari'nin Şemdinli ilçesinde 10 yıl önce 15 yaşındayken dağa kaçırılan ve temmuz ayında terör örgütünden kaçarak güvenlik güçlerine teslim olan Zübeyde Koç'un annesi Esmer Koç da 10 yıllık özlemin ardından kızına kavuştuğu için mutlu olduğunu söyledi.

"Ben çok mutluyum, 10 yıldır evlat acısı çekiyordum ama artık içimdeki acı bitti, içim rahat etti. Şu anda çok sevinçliyim. Akşam rahat bir şekilde başımı yastığa koyuyorum, sürekli kızımı öpüyorum" diyen Koç, kızına kavuşmasını sağlayan güvenlik güçlerine teşekkür etti.

Diğer anne ve babalara destek amacıyla oturma eyleminde yer aldığını anlatan Koç, "Devletimin sayesinde evladıma kavuştum. İnşallah buradaki anne ve babalar da benim gibi evladına kavuşur. Dağdaki tüm çocuklara sesleniyorum, gelin, korkmayın. İnşallah dağdaki çocuklar da bizim çocuklar gibi terör örgütünden kaçıp devletimize, askerimize sığınır ve annesine, babasına kavuşur. Allah tüm anne ve babaları evladına kavuştursun. Eyleme herkesin destek vermesi lazım." değerlendirmesinde bulundu.

"TÜM DÜNYADA YANKILANDI, YANKILANMAYA DEVAM EDİYOR"
İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, Diyarbakır annelerinin evlat nöbetine ilişkin, "Terörle mücadelede onların dimdik duruşları, yürekleri dağlayan ağıtları sağır olmayan tüm dünyada yankılandı, yankılanmaya devam ediyor." ifadesini kullandı.

Yerlikaya, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, terör örgütü tarafından kaçırılan çocukları için Diyarbakır annelerinin başlattığı evlat nöbetinin 5'inci yılında olduğunu belirtti.

İçişleri Bakanı Yerlikaya, "Terörle mücadelede onların dimdik duruşları, yürekleri dağlayan ağıtları sağır olmayan tüm dünyada yankılandı, yankılanmaya devam ediyor. Teröristlerin arkasında kim olursa olsun, kim desteklerse desteklesin terörle mücadelemiz azim ve kararlılık devam edecek." ifadelerini kullandı.

ANALİZ: TERÖRE SİVİL DARBE
Terör örgütü PKK'nın her Kürt ailesinden bir militan devşirerek Türk-Kürt savaşına çevirmeye çalıştığı terör kampanyasına en sert toplumsal darbeyi 4 yıldır Diyarbakır anneleri vuruyor. Diyarbakır anneleri bölgede korku duvarını yıktı ve terör örgütü PKK'nın çocuk kaçıran bir örgüt olma hüviyetini gözler önüne serdi. Diyarbakır anneleri terör örgütü PKK'ya karşı toplumsal bir hareket olmakla beraber bu hareketin sürekliliği için PKK tehdidinin ülke içinde bertaraf edilmesi, bu ailelerin cesaretlendirilmesi ve imza attıkları bu eylemin öneminin sahiplenilmesi gerekiyor. Sivil toplumun, devlet kurumlarının, iktidarı ve muhalefetiyle tüm siyasi partilerin arkasında durduğu bir zeminde ise evlat nöbetleri büyüyerek sürecek, örgüt özellikle küçük yaşlardaki militanlarını zapt etmekte zorlanacaktır.



Öte yandan Milli Savunma Üniversitesi'nden Doç. Dr. Hüseyin Alptekin, nöbetlerinin 5'inci yılına giren Diyarbakır annelerini ve annelerin terör örgütü PKK'nın aileleri radikalize etme ümidini nasıl söndürdüğünü AA analiz için kaleme aldı.

Diyarbakır annelerinin 3 Eylül 2019'da Halkların Demokratik Partisi'nin (HDP) Diyarbakır İl Başkanlığı önünde başlattığı evlat nöbeti dördüncü yılını doldurdu. Van'dan Hakkari'ye ve hatta Muş'a kadar geniş bir coğrafyaya yayılan evlat nöbetlerinin başladığı yer olan Diyarbakır, ilgi odağı olmaya ve kamuoyunun dikkatini terör sorununun toplumsal veçhelerine çekmeye devam ediyor.

Geçmiş 4 yılda evlat nöbetine katılım büyürken teslim olan çocukların sayısında artış da devam ediyor. 2008 yılında, 19 yaşındayken terör örgütü tarafından dağa götürülen Mehmet Çokurlu'nun ailesinin de katılımıyla evlat nöbeti tutan aile sayısı 365'i buldu. Öte yandan ikna çalışmaları sonucu evlat nöbetinin 1446. gününde N.K. isimli örgüt mensubu Habur Sınır Kapısı'ndan, 1447. gününde ise F.U. isimli terör örgütü mensubu Akçakale Sınır Kapısı'ndan teslim olarak aileleriyle buluştular. Böylece, son 4 yılda evlat nöbetlerine katılan ailelerden 45'i ikna çalışmaları sonucu çocuklarını örgütten koparmış oldular.

Örgütten koparılmasalar uzun yıllar belki güvenlik güçlerimizin, belki de sivil vatandaşların canına kastedecek militanlar böylelikle kimsenin burnu kanamadan tehdit olmaktan çıkarıldı. Örgütten kaçıp teslim olanlar arasında askerlik görevini yerine getiren, evlenen, iş sahibi olanlar var. Çocuk yaşta bir vahşetin ortasına düşmek, hatta aktörü olmak büyük bir travma. Bu sebeple, geri dönenlerin hem kendi ruhsal durumları hem de toplum güvenliğini sağlamak adına gözlemlenmesi, normalleşme sürecine sokulması, hayata adapte olabilmelerinin sağlanması önemli.

TERÖR ÖRGÜTÜ PKK'NIN AİLELERİ RADİKALLEŞTİRME ÇABALARI
Terör örgütü PKK ise doğal olarak bölgenin normalleşmesinden, hayatın olağan akışında devam etmesinden son derece rahatsız. Toplumsal refahın yükseldiği, asayişin sağlandığı, geleneksel aile normlarının ve manevi değerlerin güçlü bir şekilde yaşatıldığı Güneydoğu, PKK terörü için yolun sonu demek. Bu sebeple, terör örgütü PKK sadece Türkiye Cumhuriyeti'nin bütünlüğüne değil, bölgedeki aile bütünlüğüne de kastediyor. Örgüt için ülkeyi parçalamanın yolu aileyi parçalamaktan geçiyor. PKK, örgüte eklemlediği militanlar üzerinden o militanların ailelerine hatta geniş akraba topluluklarına, kimi aşiretlere dahi nüfuz edebiliyor. Örgüte eklemlenen militanlar geride bıraktıkları kardeşler, kuzenler, arkadaşlarla örgüt arasındaki temas noktası olabiliyor. Bu temas sayesinde radikalleşme ve örgüte katılma süreçleri sürdürülüyor.

Bu sadece terör örgütü PKK'ya özgü bir durum değil. West Point'ten Prof. Dr. Mohammed Hafez'in Terörizmle Mücadele Merkezi için yaptığı araştırmaya göre, kardeş, karı koca gibi yakın ilişki içerisindeki bireyler radikalleşme süreçlerinde birbirlerinden cesaret alıyorlar. [1] 2013 yılında 3 kişiyi öldürüp 281 kişinin yaralanmasına sebep olan Boston saldırısını gerçekleştiren Tsarnaev kardeşler, Charlie Hebdo saldırısını gerçekleştiren Kouachi kardeşler, 2015'te 137 kişinin hayatını kaybettiği Paris saldırısını düzenleyenler arasında yer alan Abdeslam kardeşler, yine 2015'te San Bernardino saldırısını gerçekleştiren evli çift gibi pek çok vaka aile üyelerinin birlikte radikalleşmesine örnek gösterilebilir.

Aile üzerinden radikalleştirme süreci gerilla tipi saldırılarla öne çıkan terör örgütleri için de geçerlidir. Terör örgütü PKK'nın pek çok açıdan benzeştiği hatta örgütlenme ve eylem tarzı bakımından PKK'ya model olmuş Tamil Kaplanları Örgütü (LTTE) de bu stratejiyi benimsiyordu. Bu örgüt, her aileden bir kişiyi örgüte katarak etnik taban olarak gördüğü Tamil topluluğunu tümüyle bir savaşın tarafı kılmaya çalıştı. İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün 2007 tarihli bir raporu, LTTE'nin faal olduğu son dönemlerde "bir aile, bir çocuk" stratejisi doğrultusunda her Tamil ailesinden bir çocuğu radikalleştirmeye çalıştığını, hatta gönüllü katılım elde edemediği durumlarda çocukları okul yolunda zorla kaçırma dahil cebir yoluna başvurduğunu ortaya çıkardı.

2021 yılında yapılan ve benim de parçası olduğum "Teröre Karşı Toplumsal Hareket: Diyarbakır Anneleri" başlıklı bir araştırma bünyesinde, Diyarbakır anneleri ve geri dönen militanlarla gerçekleştirilen mülakatlar da terör örgütü PKK'nın okul çağındaki çocukları zorla kaçırmak dahil farklı usullerle her aileden bir kişiyi örgüte katmaya çalıştığını ortaya koyuyor. Endoktrine edilmek suretiyle gönüllü olarak yahut zorla örgüte katılan çocuklar, bir süre sonra yakın akraba ve arkadaşlarının radikalleşmesinde önemli rol oynadı. Nitekim Diyarbakır annelerinin çocukları da pek çok durumda arkadaş, akraba, komşu çocuğu gibi yakın çevreden kişilerle birlikte örgüte eklemlendirildi. Örneğin, evlat nöbetine katılmış 365 aileden 5'i ikişer çocuğunu örgüte kaybetmiş durumda. Dolayısıyla evlat nöbetindeki aile sayısı 365 iken evlat sayısı 370'dir.

DİYARBAKIR ANNELERİNDEN TERÖR ÖRGÜTÜNE SİVİL DARBE
Diyarbakır anneleri ve geri dönen çocukları, radikalleşme sürecindeki aile ve yakın sosyal çevre etkenini tam tersine çevirerek de-radikalizasyon sürecini başlattı. Bazen cesaretlendirme, bazense örgüte birlikte katılma şeklinde ortaya çıkan sosyal çevre faktörü artık geri dönüş ve teslim olma şeklinde kendini gösterebiliyor. Kimi durumlarda örgütten kaçışlar da tek başına değil, bir arkadaşla gerçekleştirilebiliyor.

Netice itibarıyla terör örgütü PKK'nın her Kürt ailesinden bir militan devşirerek Türk-Kürt savaşına çevirmeye çalıştığı terör kampanyasına en sert toplumsal darbeyi 4 yıldır Diyarbakır anneleri vuruyor. PKK'nın zihinlerde oluşturmaya çalıştığı imgede her Kürt evinden bir çocuk örgüte katılacak ve aileleri örgüt tabiriyle "barış" gelene kadar, yani Türkiye Cumhuriyeti, örgütü meşru bir aktör olarak tanıyıp taleplerini kabul edene kadar militanlar ve aileleri bütünlük içinde örgütün yörüngesinde kalacaktı. Bu komple radikalleşme neticesinde ölen militanın yerine kardeşi, kuzeni gelecek, örgüt insan kaynağı sıkıntısı yaşamayacaktı.

Örgütün bu amaca erişememesinde Diyarbakır anneleri büyük rol oynuyor. Evet, militanların bir kısmının aileleri de örgüte müzahir olabiliyor. Ancak yakın bir geçmişe kadar belki kendilerine belki dağdaki çocuklarına zarar gelir endişesiyle sessiz kalan aileler üçer beşer evlat nöbetlerine katıldı. Bir kısmı ise seslerini sınır ötesine duyurabilip çocuklarının örgütten kaçmasına önayak oldular.

Diyarbakır anneleri bölgede korku duvarını yıktı ve terör örgütü PKK'nın çocuk kaçıran bir örgüt olma hüviyetini gözler önüne serdi. Ancak unutulmamalı ki, Diyarbakır anneleri terör örgütü PKK'ya karşı toplumsal bir hareket olmakla beraber bu hareketin sürekliliği için PKK tehdidinin ülke içinde bertaraf edilmesi, bu ailelerin cesaretlendirilmesi ve imza attıkları bu eylemin öneminin sahiplenilmesi gerekiyor. Diyarbakır annelerinin görmezden gelindiği, tehdit edilen ailelere yeterli koruma sağlanmadığı bir siyasi zeminde evlat nöbetlerinin devamını sağlamak güç olacaktır. Sivil toplumun, devlet kurumlarının, iktidarı ve muhalefetiyle tüm siyasi partilerin arkasında durduğu bir zeminde ise evlat nöbetleri büyüyerek sürecek, örgüt özellikle küçük yaşlardaki militanlarını zapt etmekte zorlanacaktır.

TAKVİM UYGULAMASINI İNDİRMEK İÇİN TIKLAYIN