Muhalefetin 6'lı yuvarlak masasının açmazları, görünmeyen elçiler ve 28 Şubat seçimi

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal, Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu ve DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan geçtiğimiz günlerde "çalışma yemeğinde" bir araya geldi. Gündemi çokça meşgul eden ve birçok tartışmayı da beraberinde getiren toplantı için yazarlar dikkat çeken yazılar kaleme aldı, çarpıcı tespitlerde bulundu.

Giriş Tarihi 15 Şubat 2022, 09:15 Güncelleme 15 Şubat 2022, 09:25
Muhalefetin 6’lı yuvarlak masasının açmazları, görünmeyen elçiler ve 28 Şubat seçimi

İÇİNDEKİLER

6 Muhalefet partisinin temsilcileri, geçen ekim ayı başından itibaren güçlendirilmiş parlamenter sistem çalışması için bir araya geldi. Partilerin belirlediği heyetlerin yaptığı çalışma yaklaşık 2,5 ay sürdü. Çalışma sonucu ortaya çıkan taslak metin muhalefet partilerinin liderlerine sunuldu. 6 partinin lideri, güçlendirilmiş parlamenter sistem çalışması kapsamında Çankaya Belediyesi'nin Ahlatlıbel Tesisleri'nde bir araya geldi. Çalışma yemeği şeklindeki Toplantı için tesisin önünde ve çevresinde güvenlik önlemi alındı. Basın mensupları tesisin bahçesinin dışında kendileri için ayrılan bölümde çalıştı.

Muhalefetin 6'lı yuvarlak masasının açmazları, görünmeyen elçiler ve 28 Şubat seçimi
Son günlerde gündemi bir hayli meşgul eden ve birçok tartışmayı da beraberinde getiren toplantı için yazarlar dikkat çeken yazılar kaleme aldı, çarpıcı tespitlerde bulundu.



Sabah yazarı Mahmut Övür'ün "28 Şubat İttifakı" adlı yazısı şöyle:

Fikir babasının CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu olduğu 6'lı Millet İttifakı partileri nihayet bir araya gelip ilk toplantısını yaptı.
Kimilerinin umut zirvesi dediği toplantının topluma bir umut olup olmayacağını anlamak için deklarasyon için seçtikleri ikinci tarihe bakmak yeterli: 28 Şubat...
Yakın tarihimize kara bir leke olarak geçen postmodern darbe tarihini, eski Türkiye'ye dönüş tarihi olarak seçmeleri hiç şaşırtmadı. Adı geçen hiçbir partinin -ister eski ister yeni olsun- Türkiye'nin son 57 yılına damgasını vuran eski ucube parlamenter sistemi dert etmedikleri, hatta CHP'nin o vesayetçi sistemi gözü gibi koruduğu biliniyor. Bu nedenle bu partilerin bir araya gelişlerinin demokrasi kaygısıyla bir ilgisi yok.

Tek dertleri vesayet sistemini yerle bir eden mevcut başkanlık sistemini değiştirmek, yıkmak ve yerine iç ve dış vesayetin rahat oynayabileceği bir iktidar oluşturmak. Geçmişte iki veya üç partili koalisyonların nasıl kısa ömürlü olduğunu, sorunları çözmek yerine daha da derinleştirdiğini yaşayarak gördük. Küresel altüst oluşun yaşandığı bir zaman diliminde, Türkiye'yi 6 artı 1'li hatta daha fazla partilerin kuracağı koalisyonla yönetmek mümkün mü? Aslında o partiler de bunun mümkün olmadığını biliyor.



JAKOBEN MUHAFAZAKÂRLAR
Doğrusu gözlerini iktidar hırsı bürüyen Karamollaoğlu, Davutoğlu ve Babacan üçlüsünün bu gerçeği görmezden gelmeleri ve 28 Şubat tarihinin seçilmesi karşısında sessiz kalmaları da tesadüf değil. Jakobenizmin muhafazakâr versiyonu olmak bunu gerektiriyor.

Bu tabloyu, ABD ve AB'nin "seküler güçler" olarak nitelediği PKK-PYD'nin Türkiye ayağı HDP tamamlıyor. Hatırlayın, daha 2014 yılında Aysel Tuğluk, "Devletin geleceğini düşünenler ve seküler güçler hızla sorumluluk almalıdır" diyor, gereğini de "çözüm süreci"ni heba eden Demirtaş, CHP-HDP ittifakını hayata geçirerek yapıyordu. CHP'li her evden bir oy HDP'ye boşuna verilmedi.

Bu nedenle HDP'nin dışlandığına, hatta Eşbaşkan Pervin Buldan'ın afra tafralarına bakmayın, onlar İyi Parti'yi rahatlatmak için bağırıp çağıracaklar ama sonunda da "tıpış tıpış" gidip, Sırrı Süreyya Önder'in "Kör bıçakla bekliyorlar" dediği, Hasip Kaplan'ın "Kürt düşmanı" ilan ettiği "cellatlarına" farklı biçimlerde de olsa destek verecekler.

Çünkü bir yanda ABD Başkanı Biden dahil küresel güç odaklarının beklentisi var, öte yanda onların varlık nedeni PKK bitti, bitiyor. Bu yüzden eski vesayetçi partilerle bir araya gelmeye mecburlar.

Ancak bu mecburiyete paralel HDP'nin içi de kaynıyor. Bu kaynama her an patlayabilir ve evdeki hesabı bozabilir.
Aslında Millet İttifakı partilerinin hepsinin hem içleri hem de birbirleriyle ilişkileri sorunlu... HDP'nin hepsiyle, CHP'nin İP'le, İP'in Deva ve Gelecek'le, onların da SP ile sorunu var.



Cicim ayları geçince neler yaşanacağını göreceğiz, ama şimdi çok daha basit bir problemleri var ve onu aşmak istiyorlar. Yüzde 1'liklerden GP Genel Başkanı Davutoğlu'nun yeni ittifak isim önerisinden söz ediyorum. Ona göre bu zoraki birlikteliğin, yani Millet İttifakı'nın adı değişmeli. Meğer ittifak adının değişmesini isteyen sadece o değilmiş, Kılıçdaroğlu da istiyormuş.

Doğrusu ittifakın yeni adının ne olacağını bilmiyorum ve merak da etmiyorum, ama bu birlikteliğin ruhuna uygun bir önerim var: 28 Şubat İttifakı.

YAZIYA GİTMEK İÇİN TIKLAYIN

Sabah yazarı Burhanettin Duran'ın "Yuvarlak Masanın Açmazları" adlı yazısından öne çıkanlar şöyle:

Muhalefetin 6 partisinin genel başkanları, 12 Şubat'ta yuvarlak masa toplantıları serisine başladı. CHP öncülüğünde toplanan bu masanın, Kılıçdaroğlu'nun yuvarlak masası olduğunu tekrar edeyim. Yani muhalefetin büyük koalisyon arayışındaki 6 artı 1 formülünün ana yürütücüsü Kılıçdaroğlu. Ancak hem masanın kurulmasında hem de bundan sonraki gidişatında küçük partilerin de katkısının olduğu anlaşılıyor. "Kalıcıyapısal ittifak", "ortak ilkeler" ve "geçiş sürecinin net yol haritası" fikirleri GP ve DEVA'dan geliyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı seçimlerde bir türlü yenemeyen CHP'ye "kurmay akıl" hizmetinde bulunuyorlar. CHP gemisine binmeyi meşrulaştırmak zorunda hisseden bu kurmay akıl, 2023 seçimlerini almanın yeterli olmayacağını düşünüyor. Muhalefetin mevcut dağınık haliyle seçimleri kazansa bile kısa sürede daha güçlü bir AK Parti iktidarını getirme ihtimalini hesap ediyor.

HEM BAŞKANLIK HEM PARLAMENTER SİSTEM OLUR MU?
Kamuoyunda yuvarlak masaya dair fikirlerde Davutoğlu'nun ismi öne çıksa da ben Babacan'ın daha etkili olduğu görüşündeyim. DEVA Genel Başkanı birkaç gün önce yuvarlak masanın geleceğiyle ilgili şu cümleleri kurdu: "Bu kadar büyük sorunlar varken halkın önüne kısa süre sonra yeniden sandık koymak doğru olur mu düşünmek gerekir. Eğer partiler anlaşırsa beş yılı planlanmış, ilkeleri ortaya konmuş bir koalisyon olarak da konumlanabiliriz. Milletimize beş yıllık sürede fiilen değişene kadar parlamenter sistem tarzı bir yönetimle devam edileceğini anlatabiliriz." Tek başına iktidar olma söylemiyle yola çıkan eski başbakan ve ekonomi bakanının CHP masasının bir kenarına oturma ve bir koalisyonun küçük parçalarından birisi olma istekliliği şaşırtıcı olsa da benim ilgimi başka bir şey çekiyor. Babacan'ın "Geçiş sürecini 5 yıllık düşünelim" önerisinin yuvarlak masada kabul görme ihtimali yüksek. Kılıçdaroğlu ve Akşener kendi pozisyonlarını ve partilerini güçlendiren böyle bir öneriye sıcak bakabilir. Cumhurbaşkanı adayı ve iktidar paylaşımı formülünde çatlaklar oluşabilirse de yuvarlak masanın devam edeceği öngörülebilir. İlgimi çeken şey ise, yuvarlak masanın biri açık, diğeri örtülü iki sistem önerisi getirmesi. Biri geçiş dönemini yönetmek için cumhurbaşkanlığı sistemi modeli, diğeri de propaganda için kullanılacak muhayyel parlamenter sistem modeli. Hayaller parlamenter sistem, gerçeklik yeni bir cumhurbaşkanlığı sistemi önerisi.



OLİGARŞİK FORMÜL ÇALIŞMAZ
Muhalefetin dağınıklığını örtmek için seferber edilen bu iç içe geçmiş iki sistem önerme durumu tam bir anomali. Oldukça samimiyetsiz de... Cumhurbaşkanlığı sistemi içine eski parlamenter sistem zamanında bile görmediğimiz ölçüde karmaşık ve yönetilemez bir koalisyonu oturtmak istiyorlar. Böylece CHP'li birinin sembolik cumhurbaşkanlığı, Akşener'in cumhurbaşkanı birinci yardımcısı kıvamındaki başbakanlığı ve belki de bazı genel başkanların süper ekonomi vs. formundaki bakanlıkları... Bu yapı Latin Amerika'da görülen başkancı koalisyon bile değil. Muhalefet kendi cumhurbaşkanlığı sistemi önerisini getirsin diyordum, bu kadar ucubesini beklemiyordum doğrusu. Cumhurbaşkanı Erdoğan liderliğinde siyaset yapmanın lüksüyle AK Parti'nin başarılarını kendisinin gibi gören siyasetçilerin sofistike kurmay aklıyla ürettiği bu iki model meselesinin muhalefetin ana handikabı olduğunu düşünüyorum. Yuvarlak masa katılımcıları kendileri için bir geçiş sürecinde uzlaşabilirler. Seçmen sade ve net olanı tercih eder. Bugünün ve yarının sorunlarına çözüm üretecek adayı görmek ister. Yüzde 50 artı 1 oyu alan cumhurbaşkanının, genel başkanların vesayetinde olmasını istemez.

YAZIYA GİTMEK İÇİN TIKLAYIN

Sabah yazarı Haşmet Babaoğlu'nun "Masadaki Elçileri Görebildiniz mi?" adlı köşe yazısı şöyle:

Masaya bakınca...
Gözlerim İngiltere Büyükelçisi'ni aradı...
ABD Elçisi'nin hayaleti de seçilebiliyor, net!
Ne de olsa "Biden'ın dostlar sofrası" hani...
Görmesini bilen gözler, Kılıçdaroğlu, Babacan ve Davutoğlu'nun neşesinin ardındaki AB elçilerini fark edebilir.
Ama onca kar kışta Rumelikavağı'ndaki balıkçıya gidip İmamoğlu'yla görüşen İngiltere Büyükelçisi nerede acaba?
Görünmez eli Meral Akşener'in kırmızı ceketinin omzunda olabilir mi?
Malum Akşener'in İstanbul İl Başkanı o karlı günde görüştüğü İngiltere Başkonsolosu Kenan Paleo'ya, "İmamoğlu'yla Kıbrıs'tan kankalık falan çıkartmayın başımıza, Genel Başkanımız Akşener'i desteklemeniz daha uygun olur" demiş midir?

***

İşin şakası ve şaka gibi gerçekleri bir yana...
İngiltere'nin bizdeki (Körfez ülkeleri ve Londra maliyesinden kaynaklanan) havası hâlâ yerinde ama bir hafta içinde dünyada fena hırpalandı.
İlk olarak Çin çok sert yaptı...
"Sen önce Falkland adalarını Arjantin'e geri ver" dedi.
Şok yaşandı tabii...
Ardından Dışişleri Bakanı Liza Tuss, haritaya bile bakmadan binbir cakayla gittiği Moskova'da Lavrov'dan azar işitti.
Lavrov, "Sağır biriyle dilsiz birinin konuşması gibiydi, baştan aşağı hayal kırıklığıydı" deyip toplantıyı terk etti.
Bilmiyorum artık...
Londra buradaki diplomatik misyonuna da "Ortalığı çorba ettiniz, şimdilik muhalefetle ilgilenmeyi unutun" mesajı göndermiş midir?

***

Masaya dönelim...
Yalnız "yakın arkadaşlara" linklenen Instagram fotosu gibi bir masa.
Yakın arkadaşların da çoğu "dışarıda" malum.
"Buradayız, aramızda çatlak yok, desteğinizi üzerimizden çekmeyin" mesajı...
Artık her şey semboller üzerinden yürütülüyor ya, parlamenter sistem mutabakat metni de 28 Şubat'ta açıklanacak...
Eski vesayet düzeninin parlamenter sisteme "balans ayarı" çekmeye kalkıştığı tarih yani...
Demokrasi tarihimizin kara lekelerinden 28 Şubat!
Koca koca insanlar bu tarihi seçerken ne yaptıklarını bilmiyor olabilirler mi?
Büyük ihtimalle bu da "ecnebi eğitimli" bir tavsiye ve sufledir.
Bırakın Türkiye'yi, global bir 28 Şubat'tan söz edilen şu günlerde bu altı siyasi liderin sahiden "buralı" bir tercih yapıp bu tarihi seçtiğini düşünebilir miyiz?

YAZIYA GİTMEK İÇİN TIKLAYIN

TAKVİM UYGULAMASINI İNDİRMEK İÇİN TIKLAYIN